Türkiye
Giriş Tarihi : 24-02-2013 09:17   Güncelleme : 24-02-2013 09:17

Su gibi aziz olmak...

Su gibi aziz olmak... YeniŞafak yazarı İbrahim Tenekeci'nin yazısı...

Su gibi aziz olmak...

 
Vâkıa sûresinin altmış sekizinci ayetinde, 'hiç içtiğiniz suyu düşündünüz mü' diye soruluyor. Ben düşündüm.
 
Parmak izleri gibi, suların hepsi birbirinden farklıdır. Her kaynağın bir dili, bir özelliği vardır. Mesela Sakarya ili, Akyazı ilçesi, Dokurcun beldesinde, şerbet gibi bir su içmiştim. Sonra bu beldede farklı zamanlarda üç ihtiyar delikanlıyla tanıştım. Hepsi birbirinden tatlıydı, adeta şeker gibiydiler. Yetmiş küsur yaşındaki İsmail Amca'ya suyun kaynağını sordum. Eliyle dağları işaret etti.
 
Şunu hep hatırlayalım: Her insan yol-yordam bilmez. Fakat her su yol-yordam bilir. Yetenekli ve sabırlıdır.
 
Önceden, insanlar suyun ayağına giderdi. Şimdi ise su insanların ayağına geliyor. Bu ikisi arasındaki fark, sanıldığından daha büyük. Biri suya azizlik payesi veriyor, diğeri vermiyor.
 
Yolculuklarımız boyunca, her gördüğümüz çeşmenin, pınarın selamını alıyoruz. Şehirlerde 'sebil' geleneği pek kalmasa da, köylerde, adını yaşatmak isteyenler hâlâ çeşme yahut oluk yaptırıyor.
 
Su aktıkça, sadece çevresindeki börtü böcek ve kurt kuş değil, yaptıran da yaşıyor. 'Dua almak' bahsini de unutmayalım. 'İnsanların en hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır.'
 
Bizler, babaların yanında kuru su içilen bir gelenekten geliyoruz. Suyu ıslatmayız. Yine, suyun ticaretini yapmanın iyi bir şey olmadığını biliyoruz. Ama işte, şehirlerde yaşıyor ve şebeke suyunun yanı sıra, 'hazır su' da tüketiyoruz.
 
***
 
İnsanlar gibi, suların da bir kaderi var. Çocukluğum, kaynak sularıyla geçti. Dönüp geriye baktığımda, o suların betonlaşma karşısında küsüp çekildiğini ve kaynak isimlerinin cadde isimlerine dönüştüğünü görüyorum: Soğuksu caddesi, Çobançeşme caddesi. Elbette üzücü.
 
O zamanlar su bize el verirdi. Artık ellerimiz bile bize su vermiyor. (Sahi, en son ne zaman elinizle bir çeşmeden, pınardan su içtiniz?)
 
Şimdi, bir İstanbul suyu olan Taşdelen'i içmek için Çorlulu Ali Paşa Medresesi'ndeki Erenler'e gidiyorum. Çünkü cam şişede sadece orada bulabiliyorum.
 
Sırmakeş suyu da İstanbullu. Fakat onu artık cam şişede bulmak imkânsız hale geldi. Ama plastik şişede bulunabiliyor. En son Süleymaniye Camii civarında gördüm.
 
Hamidiye'nin su havzaları ise eskisi gibi temiz değil. Piknikçiler, girdikleri her yeri, maalesef, berbat ediyorlar.
 
En sevdiğim su ise Çene suyu. Kocaeli ili, Derince ilçesi, Çene dağından çıkıyor. Bu suyu görmek, kaynağından 'elle' içmek için, Çene dağına çıkmışlığım var. Kaynağı ne güzeldi.
 
Bildiğim kadarıyla, bu su, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde de geçiyor. Rivayet odur ki, 'sultanların gözdesi' olan Çene suyu, sarayda da kullanılıyormuş.
 
Uludağ çıkışlı sular da güzeldir. Gittim, gördüm ve içtim. Tanpınar'ın Bursa'nın sudan ibaret olduğunu söylemesi, aslında her şeyi özetliyor.
 
Sulardan bahsedip de Geyve-Taraklı arasında bulunan Hamza pınarını anmamak olmaz. Buranın suyu, ne kadar hızlı koşarsa koşsun, yine de kesilmez.
 
En güzeli de şu: Tavşan Suyu mevkiinde bir su değirmeni gördük. Adam, suyu işe almış, çalıştırıyor. İçeri girdik, oturduk, seyrettik.
 
***
 
Son olarak, geçen hafta, Çalköy civarındaki Dümbüldek suyuna gittik. Hem kaynağından kana kana içtik, hem de bidonlarımızı doldurduk. Demelerine göre, böbreklere iyi geliyormuş. Böylece, bir şifalı suyumuz daha oldu.
 
Bugün, elbette bir su medeniyetinden bahsedemeyiz. Su gibi aziz olmak da artık pek mümkün görünmüyor. Dağlardan tertemiz bir şekilde yola çıkan suların, denize zift gibi ulaşmasını düşünün. Görüntü çok net: Sular değil, insanlar kirlendi.
 
Su, büyük bir kültürün taşıyıcı unsurlarından biriydi. Kuşa 'saka' adını veren, 'bugün ağam sudan soğuk bakıyor' türküsünü söyleyen, işte bu kültürdü. Şimdi, suyu da tüketim nesnesine dönüştürdük. Raf ömrü olan herhangi bir şeye.
 
Suyu evlerimizde idareli kullanıyorsak eğer, bunda, hürmetin değil, kabarık gelen faturaların etkisi daha büyük. Öyle değil mi?
 
Evet. Dünya, ölmeden önce içilen bir yudum sudan ibarettir. Bu yüzden, kıymetini bilmek gerekir.
 
İbrahim Tenekeci - YeniŞafak
adminadmin