Samsun Haber
Giriş Tarihi : 05-07-2025 18:12

Suçu Neydi!

Samsun’da önceki gün yaşanan 'görevini yapan gazetecinin orantısız güç kullanılarak' gözaltına alınması nedeniyle halen oldukça şaşkınım.

Suçu Neydi!

Suçu neydi sorusunun da yanıtını da iki gündür bulmuş değilim.

'Gazeteci olmak' suç olmadığına göre; orada bulunan bazı polis memurlarının o tutumlarına anlam vermekte gerçekten zorlanıyorum.

Sorun neydi, neden oldu böyle bir şey, yetkililerin bu sorunun yanıtını bulması 'daha vahim olaylar yaşanmaması için' çok daha önemli.

Olayı kısaca hatırlatalım;

İlkadım İlçesi'nde araç parkı nedeniyle çıkan kavgada, olayı haberleştirmek isteyen gazeteci arkadaşımızın yaşadığı gözaltı şeklinden söz ediyorum.

Bürosunun hemen yakınında yaşanan olay sonrası sesleri duyup, gazeteci refleksiyle cep telefonuyla çekim yapan gazeteci Recep Yazgan, benzerine çok ender rastlanan ve Samsun'da hiç görmeye alışık olmadığımız bir durumla karşılaştı.

Vatandaşların olaya seyirci olduğu kaldırım üzerinden ‘polisin müdahale sahasına girmeden’ çekim yapan gazeteci Yazgan'ın yanına gelen, gelirken de uzaktan bağıran, cep telefonunu elinden almak isteyen polis memurunun ifadelerini, yanlış mı görüyorum diye davranışını defalarca izledim farklı videolardan.

Diyalog kurmak neredeyse imkansız ve oldukça gergin gibi gözüküyor.

Daha kimliğini göster demeden cep telefona elini sert bir şekilde uzatması ve sonrasında 'Kimliğini göster' demesi bile 'oldukça sert bir üslupla.’

Bürosunu gösteren Yazgan'a izin verse, birine kimliğini getirtecek ama ne mümkün.

Hepsi 3-5 saniyede olup bitiyor.

Kolundan tuttuğu gibi, diğer polislerin ortasına atıyor.

Dinlemiyor bile.

Kaldı ki, vatandaş bile çekim yapabilir ve buna yasal bir engel bildiğim kadarıyla yok.

Asıl anlamadığım diğer polisler acaba neden gözaltı yaptıklarının farkında mıydı?

Sonrasında yaşananlar gerçekten çok üzücü.

Derdini anlatmaya çalışan gazeteciyi dinleyen tek bir kişi yok.

Neden gözaltı yapıyoruz diye birbirine soran da yok.

Hep birlikte yere yatırma telaşı var.

Bir anda yere yatırılıyor ve ters kelepçe.

Bu görüntüler Samsun'da hiç görmediğimiz görüntüler.

Gerçekten çok üzücü.

Çünkü Yazgan sadece işini yapmak istiyordu. O refleksle bürosundan çıktı.

Böyle bir muameleyi hak etmediği gibi, suçu neydi onu halen ne o, ne de bizler anlayabildik.

Yazgan, çalışamaz raporu aldı, eli ve yüzünde yere yatırılmasıyla oluşan yaralar mevcut.

Şikayetçi de olacağını belirtti.

Samsun Valiliği 'o olayda görülen polis memurunu soruşturmanın selameti açısından' görevden uzaklaştırdı.

Diğer polis memurlarıyla ilgili soruşturma var mı bilmiyorum.

Ancak olayın bir başka boyutu daha var.

Samsun'da emniyet görevlilerin çoğuyla 'neredeyse birçok saha çalışanı olan muhabir arkadaşlarımız birlikte görev yapıyor.’

Aynı olaylara gidiyorlar. Onlar müdahale ediyor, bizim arkadaşlarımız da haberini yapıyor ve kamuoyuyla paylaşıyor.

Samsun'un huzur ve güveni için polisin yaptığı operasyonları gazeteciler haberleştiriyor ve kamuoyunu bilgilendiriyor.

Onlarca polis arkadaşım var meslekten dolayı, halen dostluklarımız devam eder.

Biz muhabirliğimizde de olay yerine gittiğimizde, eksik bilgilerimizi memur arkadaşlarımızın yardımıyla tamamlayarak, işimizi yapardık.

Aynı görevin parçaları, paydaşı olarak gördük her zaman kendimizi.

Ve gördüğüm, konuştuğum emniyet yetkililerinden anladığım, yaşanan bu olay, gazetecileri ve emniyet mensuplarını da bu yönüyle oldukça üzdü diyebiliriz.

Elbette münferit bir olay,

Ancak; toplumun huzur ve güveninin teminatı olan polis memurunun öfke kontrolünün sağlıklı olması da çok önemli bir konu.

Hasta, ameliyatlı ya da sakatlığı olan bir kişi de olabilirdi o gözaltına alınan kişi.

Gazeteci ya da vatandaş fark etmez.

Konuya bu kadar öfke veya sertlikle yaklaşılması, her ne olursa olsun, orada ne yaşanırsa yaşansın, olay sahası içinde olmayan ve 'güvenliği polise emanet olan' gazeteciyi bir tarafa bırakın, hiç kimseye yapılmamalı.

Sadece cep telefonuyla herkesin gördüğü, göz önünde olan, bir gizliği olmayan konuyu cep telefonuyla çekiyor diye, kimse böyle bir muameleyi hak etmiyor, etmez de.

Adi bir suçluya uygulanan bu davranışlar, doğru değil.

Bu konuda polis memurlarının uyarılması, gerekli eğitim veriliyordur elbette ancak, uygulamada da denetlenmesi gerektiği gibi, bu olay sonucu yaptırımlarının da caydırıcı ve ciddi olması gerekir.

Ben ve dünden bu yana olaya tepki gösteren gazeteci arkadaşlarımız yaşanan o görüntülere sadece gazeteci Recep Yazgan olarak bakmıyoruz.

Orada ben de olsam 'cep telefonumu çıkarır, hiç düşünmeden çekim yapardım.’

Aracımla olsam iner 'kimliğimi aldım mı diye düşünmeden' gazeteci refleksi gösterirdim.

Sonuçta oradaki polis, derdimi anlar, gerekirse izin ister kimliğimi getiririm diye düşünürdüm.

Kaldı ki, böyle bir olay yaşadım ve memur arkadaşlar, kimliğimin bulunduğu çantamı başka bir arkadaşımı cep telefonuyla arayarak getirtmeme izin verdiler ve yaklaşık 10 dakika beklediler. 

Sorun çözüldü. Olay bu kadar basit

Sonra büroya çaya davet ederek, tokalaştık.

Olması gereken buydu.

Kimliğini unutmak işini heyecanla yapan herkesin başına gelebilir.

Bu yaşananlar, bizlerin emniyet mensuplarının Samsun'un huzur ve güveni için aralıksız yaptıkları çalışmaları, bu kent için birlikte çalışmamızı ve mücadelemizi asla engellemez elbette.

Sağduyu ile yaklaşmak şart.

Olayın münferit olduğunu kabul ediyorum, ancak 'bir güvenlik görevlisinin her durumda öfke kontrolüne' ve nedenlerine de dikkat çekmemiz gerektiği için konunun üzerinde duruyorum.

Benzeri ya da daha kötüsü yaşanabilecek olayların önüne geçmek adına, bu konu enine boyuna masaya yatırılmalı görüşündeyim.

Ayrıca;

Diğer gözaltıya karışan polis memurlarının da 'ben gazeteciyim' diye bağıran birini, 'neden yapıyoruz bu gözaltıyı diye' sorgulamadan kol bacak bükmeleri, yere yatırmaları, kelepçe takmasını bir kez daha düşünmeleri, ciddi bir şekilde uyarılmaları açısından önemli buluyorum.

Polis gazeteci çalışmasında iyi örnekler çoğunlukta elbette ama yaşanan bu görmek istemediğimiz olay ve olmadı.

Samsun’a da hiç yakışmadı.

Samsun Emniyet Müdürü Ahmet Arıbaş'ın 'Oldu ama yaşanmasa çok daha iyiydi' sözünün altına da imzamı atıyorum.

Huzur ve güven her noktada olmalı.

Bir gazeteci, polisin olduğu her yerde 'daha güvende olarak işini yapabilmeli.’

Samsun Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü'nün başlattığının soruşturmanın takipçisi olacağız.

Gazeteci Recep Yazgan arkadaşımız da, her zaman olduğu gibi görevine devam edecek elbette.

Meslektaşıma geçmiş olsun diyorum.

Yener CABBAR – Hedef Halk Gazetesi

adminadmin