Fikir
Giriş Tarihi : 06-06-2020 19:19   Güncelleme : 06-06-2020 19:22

Üniversiteler Kan Kaybediyor!

Türkiye’nin geleceği bakımından en vahim olaylardan biri hiç şüphesiz üniversite kurumunun siyasal tercihler yüzünden gittikçe kalite kaybetmesidir.

Üniversiteler Kan Kaybediyor!

Bugünkü Karar’da okumuşsunuzdur. Sayıları 197’ye çıkan üniversitelerimizde, özellikte 2016’dan sonra atanan rektörlerin önemli bir kısmı, bu kalite kaybının somut örnekleridir. 72 rektörümüz bilimsel eser yazmak yerine günde 100 civarında tvit yazmışlar! Bu tvitlerde “hükümete ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek, bağlılık bildiren içerikler” dikkat çekiyor.

Bu rektörlerin başarısı da düşük, çünkü motivasyonları akademik başarı değil, siyaset!

Times Higher Education’da araştırması yayımlanan Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Karadağ, “Türkiye’de rektör olmak için akademik niteliğe bakılmıyor. Ama Edirne’den çıktıktan sonra da kimse çoğunu tanımıyor” diyor. 
 

‘AKADEMİNİN DEĞERSİZLEŞMESİ’

Öteden beri Türkiye ve İran’ın mukayesesine dikkat çekerim.  

2002 yılında bilimsel yayın sıralamasında Türkiye 22. sırada, İran 41. sırada idi. Epey öndeydik. Fakat İran 2011 yılında bize yetişti, 2018 yılında Türkiye 19. sıraya çıkmıştı fakat İran 16. sıraya çıkarak üç basamak önümüze geçmişti. (SJR Rankings)

O zaman “üniversitelerimizin seviyesi vasat” diye yazdığımda YÖK Başkanı Sayın Prof. Yekta Saraç “vasatın altında” demişti.

Sayın Saraç, Meclis Eğitim Komisyonu’nda 13 Mart 2020’de yaptığı konuşmada “entellektüel düzeyin zayıf” olduğunu söylüyor, sosyal bilimleri desteklemek gerektiğini anlatıyor, “kuraklaşıyoruz” diyerek adeta feryad ediyordu.

Prof. Saraç kaliteyi yükseltmek için uygulamalar getiriyor fakat politik tercihle atanan rektörlerle bu mümkün olmuyor, en azından yeterli olmuyor.

Engin Karadağ’ın araştırması, tvitlerinden siyaset ve sadakat kriteriyle atandıkları anlaşılan rektörlerin başarısız, akademik değerlere önem veren rektörlerin başarılı olduğunu anlatıyor.

Ne rektörler gördük, sıralayacak değilim!

Prof. Kemal Gözler’in “Akademinin değersizleşmesi” konulu akademik araştırmasını önemle tavsiye ederim. Sınavlar kolaylaştırılarak, standartlar aşağı çekilerek nasıl taze akademisyenlerle öğretim kadrolarının kabartıldığını anlatır. (http://www.anayasa.gen.tr/degersizlesme.htm)

BİLİM İNSANI ‘MEMUR’ MU?

Üniversiteler üzerindeki siyasi baskı ve politik atamalar bilimde kalite gerilemesinin önemli sebeplerinden biridir. Bazı üniversiteler yaptıkları akademik çalışmaları yayımlamıyorlar, özet açıklamalarla geçiştiriyorlar; siyaseten çekindikleri için.

Üniversite hocalarını “devlet memuru” haline getiren, görüş açıklamalarını izne bağlayan kanun, tarihe geçecek niteliktedir. 
1933 kanununa benziyordu bu bakımdan!

Anayasa Mahkemesi “üniversite bilimsel çalışmaların yapıldığı ve bilimin öğretildiği kurum olarak, bilimsel ve idari özerkliğe... diğer kamu kurumlarından farklı ve daha güvenceli bir personel rejimine sahiptir” gerekçesiyle ve oybirliğiyle iptal etti. (K: 2019/20)

AYM’ye teşekkür fakat kanunun iptali, siyasi atmosferi değiştirmiyor. Sonuçlar ortada; üniversite kan kaybediyor. 

TEK ÖLÇÜ LİYAKAT

Elimizde tarih laboratuvarının verileri var. Değerli tarihçi Ahmet Yaşar Ocak, ulemanın “devlet memuru” haline getirilerek “siyasi otoritenin emir ve denetimi altına alınmasının” sonuçlarını şöyle anlatır:

“Bu süreç artık İslam dünyasında bilimin ve bilimsel düşüncenin amatör bilimsel amaçlar için değil, devletin menfaatleri, siyasi çıkarları, otoritesinin sağlamlaştırılıp meşrulaştırılması yahut resmi ideolojinin takviyesi için üretilmesi anlamına geliyordu.” (Zındıklar ve Mülhitler, s.160)

Yani duraklama, koşan dünyanın gerisinde kalma…

Bu çağda hiç mi hiç olmaz.

İleri teknoloji toplumu olamayız.

İşte seçim meydanlarında coşkuyla ilan edilen “2023 Hedefleri”nin yarısını bile tutturamıyoruz; virüs öncesinin verileriyle hem de.

Ekonomik gelişme; belli bir eğitim ve üniversite düzeyiyle doğru orantılıdır. Petrol ve doğal gaz satarak yerden servet yağdıramıyorsanız, “orta gelir tuzağı”nın ötesine geçmenin tek yolu bilim ve teknolojidir; hukuk devleti içinde.

Bırakın, üniversitede tek ölçü liyakat ve akademik etik olsun; siyaset karışmasın.

KAYNAK:KARAR / TAHA AKYOL

Recep YAZGANRecep YAZGAN