Türkiye
Giriş Tarihi : 28-04-2016 12:30   Güncelleme : 28-04-2016 12:30

“Vicdani Retçi Bir Pasifist'im...

Erkek olsaydım ve askerlik çağında bunu beyan etmiş olsaydım, Türk Ceza Kanunun 318

“Vicdani Retçi Bir Pasifist'im...
Erkek olsaydım ve askerlik çağında bunu beyan etmiş olsaydım, Türk Ceza Kanunun 318.Maddesinden yargılanacaktım ve ceza alacaktım. (Basın yoluyla askerlikten soğutma eylemleri de suç kapsamında olsa da bizim öyle bir niyeti tavrımız yok, olamaz! beyan ederiz) Ülkemiz Avrupa Konseyine üye olmasına rağmen vicdani reddi hak olarak görmeyi reddeden nadir ülkelerden birisi.  Kısaca bu hak bize :”Öldürmeyi reddediyorum” diyor.. Savaş, dini, milli, siyasi, ekonomik amaçlar için yapılan top yekün silahlı mücadele olarak tanımlanmış. Savaş, ülke müdafaası ve her türlü tehdide karşı başladığı anda meşru bir eylemdir deniliyor! (bu maddede hemfikiriz) Savaş mantığını ve savaşan insanların gerekçelerini anlamaya çalışıyorum. Dünya insanlık tarihi, ikinci el zamanlarını yaşıyor. Ucuz ekmek gibi bedava hava gibi yok ediliyor insan hayatları. Dünya insanlık tarihini, ölen küçük insanlar, büyüklerin çıkardığı savaşlarda kanla yazıyorlar. Bir yandan insan eseri savaşların yıkımlarıyla, diğer yandan, bozulan, değişen değerlere karşı zamanla savaşıyor yer yüzü insanı. Küçük insanlar: Dünyanın büyük insanlık tarihi yazılırken adları sadece birer savaş kaybı istatiği olarak tarih sayfalarında yerini alan insanlar! Asıl tarihi onlar yazıyor. Büyük tarih masal gözümde.. Düşünüyorum. Bir insanın gözleri bana bakarken ben bir insanı öldürebilir miyim? Son günlerde buna kafa yoruyorum. Dahil olunan savaşın mahiyeti ister din adına ister işgal eylemi ister, inanılan idealler uğruna isterse ülkenin kendi toprakları içinde oluşan bir iç çatışma halinde ülke menfaatleri için verilen bir mücadele olsun, düşüncemin temel dayanağı hiç birinin doğruluğu ya da yanlışlığını savunmak değil. Sadece ölenler ve öldürülenlerin “ İnsan olarak ”ele alınıp kurgulanması, gerçeklerle kurgunun birbiri içinde akması. Stefan Zweig’in sözünden çıkıyorum yola: “Birisi barışı başlatmalı tıpkı savaşı başlattığı gibi. ”Durup “Dünya Tarihinin Seyrini” bir tablodan uzaktan bakar gibi bakıyorum. Ortada en ortada onlar var. Savaşçılar! Çekip alıyorum savaşçıları savaş meydanının ortasından. Bakıyorum ne savaş kalıyor ne ölenler ne öldürülenler, ne acı çığlıklar kalıyor ne parçalanmış bedenler. Hera’nın Zeus’a bu gece başım ağrıyor, diyebilmesi kadar kolaydı dünyanın Ares’ten kurtulması. O fırsatı o an kaybettiysek te yeni çareler bulmalı insanoğlu Savaş Tanrılarıyla baş edebilmenin….  Ares, dünyanın baş belası. Ey kaleler yıkan elleri kanlı Ares. Bakışlarımı yeniden tabloya çeviriyorum. Masum insanlar öldürülüyor, şehirler yakılıp yıkılıyor, Tablodan dehşet çığlıkları yükseliyor. Acımasız Ares’in ürkünç sesi geliyor kulaklarıma; Öldürün, daha fazla öldürün. Ölülerin kafataslarından “Piramitler” yapın bana. Tragedya Ozanı Ayshılos devam ediyor çığlık çığlığa savaşın acımasızlığını anlattığı destanında. Asker askerin önünde düşüyor, Bu dinmeyen bebek çığlıkları, Kan gölü sokaklardan geliyor…. Bu tragedyanın: Asker, askerin önünde düşüyor, sözlerinde takılı kalıyor düşüncelerim. Ütopik hayallerim giriyor devreye… Asker askerin önünde olmayı kabul etmediği sürece, birbirlerinin önünde düşmeleri de olanaksızlaşmaz mı sizce de? Hera kurtaramadı o gece dünya insanını bir cümlesiyle, bir umut kurtuluş için kurulabilir yeni bir cümle! Boşuna demiyoruz dünyayı kelimeler yönetiyor aslında diye! Savaş meydanlarını boşaltmak yine insanoğlunun kendi elinde(mi?)…. Dünyanın Büyük Tarihini, bu savaşçı insanlarla ”yaratan “Yeryüzü Tanrıları” nı bir tek onlar durdurabilir diyorum tek bir cümle ile: “Vicdani Redçi Bir Pasifist’im” diyerek! Ölmeyi ve öldürmeyi reddediyorum! Dünyayı “Kırk Dönümlük Cehennem” ’e çeviren eski zaman savaşçıları ile aynı ruhu taşıyan ikinci el zamanın, kendi zamanımızın yok edici ruhlarına nasıl bu cümleyi kurdurtmayı başarabiliriz? Ya da kurdurtmak isteği ne kadar gerçekçi olur? Gerçeklerle kurgular birbirinin içinde aksın diyorum belki bir noktada birleşir de çözüm kendiliğinden ele verir kendini. Ey dünyanın eli kanlı savaşçıları yüzleşin şimdi benimle! Savaş nidaları atarak canavarlaşan bir ruh ile değil aciz insan sesimle dokunacağım insanlığın bu en eski ölü bedenlerine. Çukurlar, hendekler, tepeler, kanla sulanan toprak gözümün önünde. Düşen düştüğü yerde, koşan düşecek muhtemel iki adım ötede. Kaçışın yok öleceksin öldürdüğün bir cana karşılık sende. Mermiler, mayınlar, patlayan toplar, sürünen insanlar, kopan kol, bacaklar, havada uçuşan kafatasları…Açık bilinçler, bir anda kapanıveren gözler. Yerde yatıp göğe bakanlar! Kanlar oluk oluk akmakta serde düşman kanı düşman kanıyla iç içe…. Bunlar kimin askerleri sen kimin askerisin? Cephe neresi? Büyük Savaşçılar nerede? Kamplardan acı çığlıkların inleyişi geliyor zamanlar ötesinden, derisi yüzülen insanların kırmızı etleri gözümün önünde. Fırıncı küreğinin üzerinde canlı insan bedeni sürülüyor kor ateşlerin içine. Kıyma makinası çaresiz bir annenin evladının etini kıymakta gizlice. Akşam yemeği olarak sunulacak anneye. Bu insanların masum insanlarla zoru ne? “Lozen” sende kadınsın engel olsana bu vahşete. Tarih, senin hafızan yok muydu, onca tarih kitabı niye yazıldı öyleyse, madem fısıldamayacaktı gerçeği bizlere? Ne diye unutturdun bunca acıyı dünya milletlerine. Kaydını yapan mı atladı habersizce. “Tarih tekerrürden ibarettir” demiştin ya hani sen de kandırdın değil mi insanları satır satır sinsice. Aslında ders çıkarmak içindi onca tekerrür, bunu açıkça söyleseydin beyinciklere. Görülen yanlış anlamış seni hepsi de. Büyük Tarih artık koca bir yalansın gözümde! Son günlerde bu söze kafa yoruyorum, nasıl yapalım da söyletelim tüm dünya askerlerine seslice… _Ölmeyi ve öldürmeyi reddediyorum! Bu dünya izin verir mi söylememize? Cephe gerisinde var edilen soğuk savaş, tam da bu olsa gerek diyorum. Sivil halkın aklını bu görüntülerle bertaraf edip psikolojilerini yerle bir etmek… Direniyorum. Ben kafa yoruyorum. Bir kurşun vızıldayarak geçiyor saç telimden. Bir kurşun hızla geçip saplanıyor siperdeki askerin beyin hücrelerine. Et parçaları yayılıyor etrafa, biri gelip yapışıyor dudağımın kenarına. Sıcak halen diyorum, sıcak ve kanlı. Bir asker mayın tarlalarına yürüyor, görüyorum. Dur gitme patlayacaksın dememe kalmıyor ayağı havada asılı kalıyor. _Anladı diyorum, bastığını mayının göbeğine. Çaresiz inecek o ayak yere. Bir patlama, bir duman, etraf et ve kemik parçası. _Geriden bir ses geliyor haince; İlerleyin, temizlendi mayın askerin paramparça bedeniyle! Allah’ım aklıma mukayyet ol, diyorum. Tablo gittikçe kızıla boyanıyor postallar ilerledikçe. Nasılda normalmiş gibi yazabiliyorum? Misal kasaptan et almışımda eti kaydırıp düşürmüşüm yere. Her yer et parçası oluveriyor birden bire. Köşede bir kova sıcak kan ilişiyor gözüme. Genzimi yakan kokusu vücuduma yayılıyor, başımda delice bir dönme… Anlamaya çalışmak, sorgulamak, sorgularken akıl yanılsamalarında kendini kaybetmek bu olsa gerek. Ödenen bedeller ve insan hayatının değeri, geçmiş zamanın izleri, zaman ve hayatın gerçekleri bir de insanım diyenlerin hisleri. Hepsi birbirine karışıyor. Midem bir kez daha kalkıyor. Yapma diyor aklım yapma o senin gördüğün insan kanı değil? İyi ya diyorum daha korkunç diğer düşünce! Düşüncelerim firar ediyor düştüğüm paradosksal çelişkiler neticede. Acılar çörekleniyor yüreğime. Tablonun köşesinden kan bir yol bulmuş kendine sızıyor duvardan aşağıya ayak diplerime… Dokunuyorum parmak uçlarım üzerinde. İşte bu akan kan insan kanı diyorum. Halen sıcak, yapışkan, daha yeni akmış olmalı. Çekiyorum elimi kandan hızlıca zaman deviniyor içimde. Bu şimdinin kanı. Normal bunlar diyor arkamdan Epirus hiddetlice. Savaştayız, akacak kan. Aksın  ki zafer çığlıkları atabilelim. Hem senin ne işin olur savaşla, meydanla? Git evine, perdelerini de sıkıca kapa. Bulandırma askerimin fikrini.. Zaman ötesine gidiyor düşüncelerim yine: Nice savaşçı meydanları doldurdu boşalttı ne oldu diyorum, sizin derdiniz ne? Ejderha gemileriyle, ellerinde kırmızı baltalarıyla tarihin en korkunç savaşçıları, Vikingler yitip gitmedi mi denizlerde? Çift kılıçla savaşan samuraylarda öldü, cennetten geldiğine inanılan komutanlarda.300Spartalı’ya karşı savaşanda öldü, iki karış boyuyla “Savaşma Sanatı”nı yazan cesur yürekli İskoçyalı da! Ya Spartacus, Roma’ya başkaldıran köleydi o da kaldırdığı başını bırakarak gitti. Avrupa’yı dize getiren Attilla’ya ne demeli? O dize getirdi gitti, şimdi onun dize getirdikleri sıra sıra diziyor Ortadoğu’da koca bir nesli! Nasıl bir hırstır diyorum yüzyıl öncesi savaşçıları tanıdıkça. Bir karış genişleyecek toprak için, ardında bırakıp gidilecek altın külçeleriydi, yer ananın vücudundan esirgemediği kara suyu, madeniydi, gücüydü, inancıydı… ne oldu savaştın hepsine sahip oldun ne oldu, ey yorgun savaşçılar? Yorgun ve yitik savaşçılar. Dünya aynı dünya, uğruna savaştıklarınız yine burada ama bakın siz yoksunuz. Zaman, büyük savaşçısınız diye yapmadı değil mi dünyaya direk dikme torpilini size! Onlara yapmadı size hiç yapmaz. Onlar en büyüktü siz…. Bir ok vızıldıyor gözümün önünden, gidip saplanıyor bir göze. Bir el gözün akıyla beraber oku çekip çıkarıyor göz çukurundan. Ben şaşkın askerler şaşkın. Büyüyen gözlerim oturamadan yerine okun ucundaki gözü yiyor gözün sahibi. Düşman şaşkın. Bu şaşkınlık hali getiriyor zaferi. _Bu kim diyorum tarihe kim bu hunharlığı kendine bile esirğemeyen? Çok cahilsin keşke ölsen diyor, İlber Hoca kürsüden. Xiahou Dun’u nasıl duymadın? Duymamışım çok cahilim keşke ölsem diyorum. Duymadıysanız duyun sizlerde. Belki sizde dumura uğrar terkedersiniz savaş meydanlarını. Savaş bu kadar acımasız bu kadar gaddarlık hali. Kartacalı Hannibal kükrüyor tepeden sen kime gaddar deme cüretini gösterdin bunca gördüğünün üstüne? Ben demedim diyorum Epirus söyledi ne kötü bir savaşçı olduğunu…..  daha sözüm bitmeden kılıç kuşandı, savaş nidaları atmaya başladı çoktan savaşçı Epirus ile askerleri! Demek bu kadar başlatmak kolay diyorum,savaş denen mereti! Savaş nedenidir hakaret etti kişiliğime, üstüne inancıma dokundu sözleri, zaten benden çalmıştı ganimeti bunlar elbet mutlak savaş nedeni…Afallıyorum iyice. Kendime sorduğum soruların cevapları geliyor yerli yerince. Bu arada Tarihte ki “savaşçıları” saydık, hani diğer büyük “komutanlar” saymamışsın gerçek cahilsin demeyesiniz her ne kadar cahilliğimizi kabullensek te., o nerde bu nerde diye aranmasın kimse! Eksik kalemin değil marifeti. Biz de farkındayız yazmadık nicelerini. Yine de gönlü kalmasın diyoruz hızlıca geçiyoruz isimleri…. Unutmadık elbet; Çinde 40 Çerisi ile Kürşad’ı, Cengiz Han’ı, Fatih’i, Yavuz’u, M.Kemal’i, Kanuni’yi, Halid Bin Velid’i, Hz Ömer’i ve tabi ki Peygamber Efendimizi (s.a.v)… Allah’ım aklıma mukayyet ol diyorum. Yüz binlerce yıllık dünyanın savaş tarihini bir soluk anlatayım derken nefessiz kaldım. Anlayan bir adım öne çıksın neden halen devam eder savaşlar? İnsan insana gözünü kırpmadan nasıl işkence eder? İnsanoğlu ölüme hep bir adım mesafede yaşarken en çok merak ettiği Azrail değil midir? Bakın işte tam karşınızda Azrailiniz… Neee bir insan mı? Evet birazdan sıkacak kafana kurşunu öleceksin. Senin Azrailin olacak o insan! Kendi aklımın kıvrımlarında dolanırken bir sesle irkiliyorum: Bir kurşun daha patlıyor bir insan daha toprağa düşüyor… Ölmek bitmeyecek diyorum, bitmeyecek… Kalkın ölenler, kalkın siz anlatın diyorum. Herkes konuştu bir siz suskun kaldınız. Oysa konuşmak en çok sizin hakkınız! Neden gencecik girdiniz bu mezarlara neden üzerinize dikildi kan çiçekleri? Şaşkın şaşkın bakmayın bana. Ben ölmedim der gibi. Gençtin, ölmemeliydin değil mi? Onlar öldürdü sen ölmedin. Öldün ya! Öldürdün ama sen de öldün. Bak bir parça etin halen dudağımın kenarında. Erkekler savaşıyor kadınlar ağıt yakıyor geride. Kafamda deli sorular. Kadınım ben. Ben ne anlarım savaştan, taktikten, ölümden, öldürmekten değil mi? Ama en iyi ben ağıt yakarım o ölülere! Bu yazıda bir ağıt farzı misalde…. Kimse yok mu eyy dünya insanı: Bu kahrolası savaşları başlatanlar gibi bitirenlerde olmalı! Tufan çıkmalı, Nuh’un gemisi bir kez daha gelmeli. İsteyeni değil sade eli kansız insan neslini alıp gitmeli. Geride kalanların soyunu ateşe verip gitmeli! Musa Asasını dünyanın tam orta yerine vurmalı ayırmalı firavunları. Ay öyle bir anda bölünüvermeli, karanlık katil ruhları karanlığında yok etmeli. Ve İsa mezarlara tek tek dokunmalı, nefesini üflemeli.. Suçsuz, günahsız gencecik insan mezarlarına. Ne kadar zamansız ölen genç beden varsa diriltmeli. Dünyanın cellatları ve dünyanın kurbanları karışmış birbirine. Kim cellat kim kurban belli mi? Halklar kırılıyor! Büyük abiler, küçük kardeşleri ölüme bile bile gönderiyor! Büyük çıkarlar büyük fikirler için kırılıyor insanlık. Benim büyük fikirlerim yok. Büyük fikir üretebilen beyinler; İnsanları yaşatmak içinde üretseniz birkaç büyük fikir kırılmaz böyle insanlık diyorum… Güçlüler onca zaman sınadınız gücünüzü güçsüz insanlar üzerinde yeter artık sınamayın. Kabul ettik büyüksünüz. İnsanlıkla uğraşmayın. Derdiniz ne sizin büyük aileler, ne istiyorsunuz dünyadan? Doymadı mı gözünüz onca yediğiniz insan eti, içtiğiniz insan kanıda mı da mı kesmedi sizi? Yüzyıllık savaş ölüsünün neler geçer aklından? Kelimelerim örtecek mi insanlık suçlarını? Hadi çıkın dışarı utanılacak bir şey kalmadı! Tarih tekerrürde inatta. İnsanlığın hasadı devam ediyor ikinci el zamanlarda. Ölen öldü, geçen geçti! Siz dinleyin bari, dinlemez olasıcalar siz dinleyin. Mezarlıklar korkutmuyor beni ya ! neden alçak ölü mezarlarının çukurlarıyla masum mezarları aynı safta? Allah’ın günahkar çocukları konuşsanıza! Utancın alnında, alnın toprakta! Toprağın bağrında kendi akıttığı kanı kusan kuru kafa savaş katilleri: Neye yaradı şimdi, dünyada yetiştirdiğiniz kan çiçekleri? Hayallerle kurgular kördüğüm oldu son dönemeçte. Hayallerimle gerçekleri yarıştırdım yine. Savaşsız, askersiz bir dünya hayallerde güzelse de gerçekler gözünü dikmiş bakıyor son sözlerime! Su uyur düşman uyumaz bir halde. Burası dünya yer yok masalların mutlu sonlu hikayelerine! Ağırlaşan dünya halleri bir yanda bir yanda insanca yaşama isteği! Sıkışıp kaldık bizde. Bunca acıyı yaşayacak olanda biziz, nedenlerini sonuçlarını üzerimizde taşımak zorunda olanda. Kurtuluş yok…Savaşacağız, öldüreceğiz, öleceğiz! Biz dursak tarih şahit düşman durmayacak, biz de durmayacağız nihayetinde…Onursuzca yaşamaktansa onurluca bu vatanı muhafaza edeceğiz gerekirse elbet öleceğiz hepimizde… Hayaller mi hayallerin canı cehenneme?
adminadmin