Zihninizde edebiyatın insanın soru(n)larına verdiği cevap arayışı beyhude bir uğraş olarak görülüyorsa bakılan yerin edebiyata dair suçlayıcı bir tavır olmanın ötesinde haince bir niyet taşıdığını söyleyeceğim.
Söyleyeceğim de birileri umarsayacak mı edebiyata yüklediğim bu kıymeti?
Bunu düşünecek kadar bile zaman kaybetmenin budalalığını üstlenmeyi ne kendime ne bir başkasına yük olarak vermek istemem.
Edebiyatın insana teklif ettiği değerlerin ne olduğunu bir çırpıda sayıp dökecek olmanın ne teorik ne de pratik bir anlamının olduğunu da değil enine boyuna, yalınkat bir düzeyde bile düşünmekle vakit kaybetmeyecek kadar edebiyata itimadımın olduğunu dile getirmeliyim.
Dünyada yürünecek bir yoldaş aranıyorsa, Firavun’a gidilecekse mesela ve bir Harun lazımsa, edebiyatın teklifi tam da burada devreye girer. Edebiyat, Hızır’la buluşmaya giderken yanınızda götürdüğünüz balığın suya ne zaman atlayıp gideceğine dair bir hatırlatmalar bütünüdür. Hızır’la buluşmanın ederinin ne olduğunu öğreneceğiniz bir disiplin arıyorsanız kendinize, bunun imkân dünyasını size verebilecek olan uçsuz bucaksız tarlanın engin ufuklarında edebiyatın göz kırpışlarını görürsünüz.
Edebiyat, hayatın kaç bucak olduğunu öğretme iddiasında olanlara dünyanın bucağının kaçlığından çok, dünyanın yürürlükte olan değerlerinin sorgulamaya değip değmeyeceği, kabul edilip edilmeyeceği gibi unsurlar başta olmak üzere keyfiyete ve kemiyete dair efradını câmi ağyârını mâni düşünce bütününün anahtarlarını tutuşturur elinize.
Biz bir şeyleri gözümüze kestirir, bir şeylere göz diker, bir şeyleri göze alır, bir şeylere göz kırparız ve bunların tamamının neye tekabül ettiğinin bilgisini bize aktarabilecek olanlar yalnız edebiyattan nasibi olan insanlardır. Neden herhangi bir başka ilmî saha değil de edebiyatın olduğunun cevabını sarahaten aramak hâlâ anlaşılmamış bir yığın meselenin altına girmeye bizi davet eder ki bu davetin misafiri olup olmamanın yükünü kimse bir çırpıda üstlenmeyi istemez.
Yine de herkes davetlidir.