Tarih
Giriş Tarihi : 11-03-2012 18:34   Güncelleme : 11-03-2012 18:34

Bir Kemalizm - Anti Kemalizm Tahlili Denemesi

Ülkemizdeki bir kesimce bütün iyi şeyler, iyilikler Atatürk’ün eseridir. Nefes alıp vermemizi bile O’na borçluyuzdur. Diğer bir kesime göre her türlü kötü şey, kötülük O’ndan çıkmıştır.

Bir Kemalizm - Anti Kemalizm Tahlili Denemesi
İsmet ÖZEL İstiklal Marşı Derneği internet portalında 11 Şubat 2012 tarihinde “Atatürk Ölmedi, Lenin Yaşıyor” adıyla bir yazı yayınladı.

Özetle Atatürk ve Lenin’in dünya siyaset şartları dolayısıyla yaşatıldığını, tedavülden kaldırılmadığını söylüyor. Ancak Atatürk’ün bizzat sistem tarafından canlı tutulduğunu, hayatiyetinin devam ettirildiğini; Lenin’in ise her ne kadar sistem tarafından öldürülmek istense de hayatiyetini devam ettirdiğini belirtiyor. Atatürk’ün hayatiyetinin devam ettirildiğini aksi takdirde gizli kapaklı döndürülmüş olan bütün işlerin ortaya çıkacağını, Lenin’in ise Kapitalizmin mal ihracatıyla değil, sermaye ihracını kolaylaştırıcı yollar bulmasıyla yaşayabileceğini anlaması dolayısıyla hayatiyetini devam ettirdiğini belirtiyor.

İsmet Bey, “Kemalizm” olarak adlandırılan ve hala yaşatılan şeyi, Dünya Sistemi’nin bahşettiği fırsatlardan hiçbir bedel ödemeksizin faydalanma ve bunun hatırına Türkiye’nin varlık sebebini baltalama olarak tanımlıyor.
Mustafa Kemal Atatürk, faniliğin sınırlarını zorlamış, fani olmaktan uzaklaştırılmış, insanüstü bir varlık olarak yaşatılan, kendi gerçekliği dışında her türlü kılıfa uydurulmuş bir insanoğlu. Çağdaş Türk hurafelerinin ağa babası. Adına efsaneler, masallar, destanlar uydurulmuş, bir masal kahramanı ile insan arası bir yerlerde konaklatılan varlık. Bu efsaneleştirmeyi, masallaştırmayı yapanlar bizzat efsanelerden, masallardan, hurafelerden nefret ettiğini her şartta deklare etmiş Çağdaş Türk seçkinleridir. Özellikle de bu ülkenin hikâyelerinden, yerli masallardan hoşlanmayan seçkinler. Dünya Sistemi’nin sahiplerine yalan söyleyerek, Osmanlı Bakiye’sine kan kusturarak ayakta kalanlar.

Kemalizm Dünya Sistemi ile anlaşarak Osmanlı Bakiye’sini Misak-i Milli sınırlarına hapsetmenin dayanılmaz sıkıcılığının adı olmuştur. Misak-i Milli sınırlarında ne kadar gayri meşru, gayri sahih, milletin hilafına döndürülmüş dolap varsa Atatürk kartvizitiyle döndürülmüş ve bu dolap sorgusuz sualsiz dönmüş. Memlekette alın teri dökmemiş, çile çekmemiş, hiçbir işin ucundan tutmamış niceleri Atatürk adıyla oluşturulmuş ranttan ölesiye payını almış. Alın teri dökenler, emek verenler hiçbir emeğin karşılığını alamamışlar. Paylarına en çok ta yokluk düşmüş, yoksulluk. Kemalizm bir yanıyla mutlu azınlığın mutlu hikâyesi. Diğer yanıyla ezilmenin, horlanmanın, yok sayılmanın, yok edilmenin acıklı destanı.

Bizim gibi toplumlarda bütün olaylar bir kişinin etrafında döner durur. İllaki bir kahraman çıkarma, onun etrafında yer alma, onu sorgusuz sualsiz kabullenme, zamanla hayatı o kişiden ibaret görme çarpıklığımız vardır. Kolektif bir bilincin etrafında kümelenme, bir arada hareket etme, örgütlenme yeteneğimiz zayıftır. Güçlü bir kişilik karşısında aklımızı yitirebiliriz. Hemen teslim oluruz. Bütün örgütlenmeyi bir tek kişi, lider etrafında gerçekleştiririz. Zamanla içimizden çıkan bu lider, içinden çıktığı, var edildiği ortama, şartlara yabancılaşmaya başlar. Tamamen farklı bir kişiliğe bürünür. Tek adam, ilerleyen zamanda etrafındaki halkayı daraltmaya başlar. Tek adama, lidere yakınlık kuran, ona yaranmak için türlü dolaplar çevirenler kendi menfaatleri uğruna lideri farklı bir atmosferin içine çekerler. Tabiri caizse liderin etrafında etten duvar örerek onun gerçek yaşanılanları görmesine engel olurlar. Bir sis perdesi yaratırlar. Halk ile lider arasında kapanmayacak mesafeler oluşur. Bu çevrim bizde biteviye devam eder durur. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kendi dışındaki bütün sesleri, kendine aykırı fikir ve adamları tasfiye eden Atatürk tek adamlığın bütün özelliklerini yaşamış ve yaşatmıştır. Etrafında oluşturulan sis perdesi bütün olayların üzerini örtmüştür. Halen yaşatılıyor olması, bu sis perdesinin aralanmasını istemeyenlerce tezgâhlanmıştır.

Tapınmakla lanetlenmek arasında gidip gelen bir kadere mahkûmdur Atatürk. Ya ona tapınma suretiyle işler organize edilir ya da onu lanetleyerek kurulur tezgâhlar. Kemalizm bir tür organize işler durumudur. Kendisi bir gayri meşru bir organizasyon olması hasebiyle kendinden doğan bütün lehindeki ya da aleyhindeki siyasi, ekonomik, toplumsal organizasyonlar da gayri sahihtir. Milletin uzun yürüyüşündeki bir yanılsamadır. Sonuçları milletin vicdanında derin yaralar açan bir yanılsama. Bu yanılsama aynı zamanda halkın zihin dünyasını da gereksiz kategorizeler eklemiştir. Buradan kaynaklanan toplumsal ayrışmalar da sahici değildir. Kemalist organizasyonun dostu da düşmanı da gerçekçi değildir. Bu organizeden Kemalistler de anti Kemalistler de ekmek yerler.

Kemalizm, zihinsel bir travmanın da müsebbibi olarak görülebilir. Ülkemizdeki bir kesimce bütün iyi şeyler, iyilikler Atatürk’ün eseridir. Nefes alıp vermemizi bile O’na borçluyuzdur. Diğer bir kesime göre her türlü kötü şey, kötülük O’ndan çıkmıştır. Bütün tarihsel sorunlar O’na yüklenerek rahatlanılır. Bu iki tavır da sakattır. Mantık olarak aynı bakışın ürünüdür. Aynı işe yaramaz bakış. Kemalist bakış açısının ortaya çıkarttığı Kemalist ve Anti Kemalist grupların birbirlerinden farklarının olmadığını görebiliriz. Refleksleri, öfkeleri ve kendilerini ifade biçimleri birbiriyle aynıdır.
Anadolu Coğrafyası’nda elitlerin, kendi egemenliklerini garanti altına almanın dışında hiçbir şey yapmayıp her şeyi yapıyor görünmelerinin adıydı Kemalizm. Ne kadar çağdaş olduğunu iddia ederse etsin hiçbir zaman çağdaş olamamıştır. Güce tapıcılığın bu coğrafyadaki diğer adıdır. Devlete, bürokratik kurumlara sahip olmanın mütekebbirliğiyle toplumu aşağılamanın, bir cinnet halinin halka dayatılmasının, bütün Anadolu’yu top yekûn bir cinnetin kampı haline getirmenin adıydı. Milleti olağanüstü hallerde yaşatmanın, milleti bıçak sırtında yaşatmanın sırrına vakıf olmaktı. Millet hep olağanüstü hallerde yaşarken servet kazanmanın, itibar kazanmanın keşfedilmesiydi Kemalizm. Bir ölü seviciliğin kutsanmasıydı…

Anadolu topraklarındaki modern hurafelerin, ölülerden medet ummanın, pagan değerlerin yeniden kutsanmasının adıdır Kemalizm. Batı’ya çağdaş görünmenin, halka zalimlik yapmanın ikiyüzlülüğüdür. Kemalizm, elini attığı, kolunu uzattığı, ucundan kıyısından değdiği her şeyi bozmanın, tahrif etmenin tarifidir aynı zamanda. Çağdaşlaşma, sekülerleşme, modernleşme adına bir büyük yobazlığı gerçekleştirmiştir. Çağdaş, seküler yobazlık… Bu yobazlık başka kesimlerde de yobazlıklar yaratmıştır. Kemalizm’in çağdaş, seküler yobazlığı karşısında dinci yobazlığın oluşmasına neden olmuştur. Bu iki yobazlık birbirinin zıttı görünse de aslında aynıdırlar.

Kemalizm’in kendisi de karşısında yer alan bütün dini, ideolojik hareketler de sahici, sahih durumları içeren bir yapıya sahip değillerdir. Bu iki alan da sıkıntılıdır. Bunların üzerinden gerçekleştirilecek her türlü ileriye dönük manevralar da bu millete kökensel kazanım sağlamayacaktır. Elbette geçmişle, tarihle hesaplaşma yapılacaktır ama bu hesaplaşmanın mihengini kaçırmamak gereklidir. Bu toprakların yüzlerce yıllık tarihi birikimlerini Kemalist/Anti Kemalist çizgiye hapsetmek doğru bir davranış olmayacaktır.

Adaleti, özgürlüğü kendilerine şiar edinen bağımsız âdemoğullarının bu iki bakışın ötesinde daha sahici, daha insani bir bakışa gereksinimleri vardır. Kadim bir tarihi, kadim bir kelamı bu kısır, birbirinin aynı süreçlere mahkûm etmeden yeniden gün yüzüne çıkarmak elzemdir. Önemli olan yeni şeyler söylemek değil, kadim hakikatin ışığında dünyayı yeniden yorumlamaktır. Her türlü yobazlığın, birilerinden rol çalmanın ötesinde hakikatin izinde olmaktır bütün mesele. Bütün mesele emek vererek, alın teri dökerek kazanmaktır…
Kemalizm çağdaşlaşma, ilerleme masalıyla Batılı ağabeylerinden, Dünya Sistemi’nden aldığı krediyi dibine kadar kullanmıştır. Bitirmiştir kredisini. Bugün kredi alma, kredi kullanma hakkına bir başka kesim talip. Muhafazakâr, dinci artık ne derseniz deyin. Krediye aday. Bunlar, Kemalistlerin krediyi kötü kullandıklarını, kendilerinin daha iyi kullanabileceklerini söylüyorlar. Kredinin hakkını verecekleri iddiasıyla çıkıyorlar siyaset meydanına.

Bu zamana kadar bu topraklarda siyaset yapmanın, söz söylemenin yolu Kemalizm’i takdis etmekten, Atatürk’e biat sunmaktan geçiyordu. Bugünkü siyaset ise Kemalizm’in kafasını gözünü kırmaktan, Atatürk’ü kıyasıya eleştirmekten geçiyor. Yeni siyasetin eski aktörlerinin uzatılan her mikrofona Anti Kemalist söylemle konuşmaları, her objektife Atatürk muhalifi olarak poz vermeleri bir tesadüf mü?

Bu zamana kadar Atatürk hayatiyetini devam ettirdi. Buradan kotarılan politikalarla bu günlere gelindi. Atatürk adının kollama gözetiminde muhtelif köprülerden muhtelif sular akıtıldı. Gelecekteki siyaseti Atatürk’ün hayatiyetinin sona erdirilmesi mi şekillendirecek acaba?

Muaz Ergun / Haber10
adminadmin