Röportaj
Giriş Tarihi : 06-07-2022 16:26   Güncelleme : 06-07-2022 16:30

Çarşamba Yumurta Topuk Ayakkabisi Tescil Ettirilerek Kültürel Miras Haline Getirilmiştir

Samsun İl Kültür Müdürü Adnan İpekdal, kültürün bir milletin kodları olduğunu belirterek, gerek soyut ve gerekse somut kültürümüze sahip çıkılmasının önemine vurgu yaptı.

Çarşamba Yumurta Topuk Ayakkabisi Tescil Ettirilerek Kültürel Miras Haline Getirilmiştir

 

Samsun İl Kültür Müdürü Adnan İpekdal, kültürün bir milletin kodları olduğunu belirterek, gerek soyut ve gerekse somut kültürümüze sahip çıkılmasının önemine vurgu yaptı.

İpekdal ile Samsun İl kültür Müdürlüğü’nde gerçekleştirdiğimiz röportajda Çarşamba Yumurta Topuklu Ayakkabısının Türk Patent Enstitüsü’ne tescil ettirildiğini ve kültürel bir miras olduğunu öğrenmiş olduk.

 

İllerde Kültür Müdürlüklerinin temel gayesi nedir bize kısa bahsedebilir misiniz?

Biz Kültür ve Turizm Bakanlığının illerdeki temsilcileri olarak faaliyet gösteriyoruz. 

Ne tür çalışmalar yapıyoruz; şehrin kültür varlıklarını koruma görevimiz var bir defa.

Mesela şuan içinde bulunduğumuz yapı 1870 yılında yapılmış bir kültür varlığı. Bu binanın aslına uygun olarak muhafaza edilmesi ve bizden sonra ki nesillere de bu orijinalliğiyle ulaştırılması için kanunların yüklediği görevler var; bu teminatı orijinaline uygun olarak yapılacak üzerinde orijinalliğini bozacak herhangi bir değişiklik yapılmayacak gibi…

Bu binalar ülkemizde çok fazla. Örnek olarak Samsun’un Çarşamba ilçesinde Göğceli Çivisiz Camimiz var yine tescilli bir kültür varlığımızdır. 

Bunun restorasyonunu aslına uygun olarak gelecek nesillere aktarılması bakanlığımızın ukdesinde.

Bunun dışında yeraltı kaynakları, höyükler, kazılarla ortaya çıkarılmış kültür varlıkları ya da çıkarılacak kültür varlıklarımız var.

TARİHİ ESER KAÇAKÇILARINA GÖZ AÇTIRMIYORUZ

Yine bunlarda bizim bakanlığımız uhdesinde yürütülen çalışmalar. 

Samsun'da resmi olarak devam eden 3 tane kazımız var. Bakanlığımız ve Müzeler Genel Müdürlüğü izni ile bunlar üniversiteden bir hocamızın müracaatı ile başlayan kazılar.

Bunun dışında tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili çalışmalarımız var. İzinsiz çalışmalar yapılıyor malumunuz bu defineciler gibi izinsiz kazılar yapıyorlar ve kültür varlıklarına zarar veriyorlar. Polis ve jandarma ihbar ile bu gibi süreçleri takip etmek yine bizim bakanlığımızın görevi. İzinsiz yapılan kazılar ile ilgili suç duyurusunda bulunuyoruz 

Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile ortak çalışmalarınız oluyor mu, oluyorsa bunlar nelerdir?

Ondokuzmayıs Üniversitesi ile ya da diğer üniversiteler çok çeşitli çalışmalarımız oluyor. Mesela Samsun'da ki kazılardan bir tanesi İstanbul Üniversitesi ile birlikte yapılıyor.

Bafra İkiztepe kırk yıl önce başlamış, İstanbul Üniversitesi’nde ki bir hocamız başlatmış o emekli olunca onun öğrencilerinden biri devam ettiriyor.

Ondokuzmayıs Üniversitesi ile ilk işimiz az önce de bahsettiğim gibi geçen sene başlatıldı. Ondokuzmayıs Üniversitesi’nden bir hocamız öncülüğünde Üniversitenin hemen doğu tarafında bulunan bir höyükte başlatıldı. Biz de müze uzmanımızı görevlendirdik ve Ondokuzmayıs Üniversitesi ile arkeolojik bir çalışmamız oldu. Tabi bunun yanı sıra farklı etkinliklerle bir araya geliyoruz pandemi dönemi öncesinde bir nevruz etkinliğimiz Üniversitenin kampüsü içerisinde oldu. Yine bakanlığımızda faaliyet gösteren Türk Tarih Kurumu ile üniversitemizin çalışmalarımız oldu. Ondokuzmayıs Üniversitesi'ndeki hocalarımız ile birlikte her ay en az 1 kütüphanede olmak üzere Kütüphane Konuşmaları adıyla söyleşi faaliyetlerini yürüttük.

KÜTÜPHANE KONUŞMALARI DİĞER İLLERE DE ÖRNEK OLDU

Kütüphane konuşmalarıyla hem kültürel anlamda insanların kütüphanelere alışmalarına sağladığımızı düşünüyoruz hem de üniversitemizin bu birikimlerine sadece öğrencilerimiz ile değil vatandaşla da paylaşmanın önünü açmış oluyoruz.

Öyle güzel tecrübeler oluyor ki, on ila yirmi yıldır görev yapan hocalarımız Kütüphane Konuşmalarını yaptığımız Samsun’un ilçesine ilk defa gitmiş oluyor. Halkımızla ve vatandaşımızla kaynaşmalarla kültürel anlamda zenginlik yaşatmış oluyoruz. İlk defa Samsun’da başlattığımız Kütüphane Konuşmaları diğer illere de örnek olmuştur.

Ülkemizden çalınan eserler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kültür varlıklarının olduğu topraklardan alınması ve oralardan çıkarılmaması uluslararası bir kuraldır.

Her kültür varlığı bulunduğu yerde ve bulunduğu coğrafyada sergilenmelidir. 

Böyle bir genel kural UNESCO tarafından ve Birleşmiş Milletler bu kuralları tanımış durumdadır.

Mesela şimdi dünyanın en ünlü müzeler arasında gösterilen British Museum’da sergilenen eserler, arkeologlarla yaptığımız çalışmalar ve tespitler neticesinde o müzelerde sergilenen eserlerin yüzde 90’ı o bölgeye o coğrafyaya ait değil. Yani başka ülkelerden devşirilmiş, sömürülmüş eserlerdir. 

Başka bir örnek; Almanların Bergamo tapınağı yine bizim İzmir ilimizin Bergamo ilçesindeki tapınağı almışlar ve kendi ülkelerinde sergiliyorlar.

Kültür Bakanlığı’mızın bu konuda ciddi çalışmaları var. Başka ülkenin coğrafyanın bir esrinin bir kültürünü alıp başka bir coğrafya da sergilemek aslında kendi hırsızlığını ortaya koymaktır.

Bu konu da bizim arkeologlarımızın daha cesur makaleler, daha cesur tezler ortaya koymaları lazım.

ÇANAKKALE SAVAŞI SIRASINDA BİLE TARİHİ ESER ÇALDILAR

Çanakkale Savaşı sırasında İngiliz zırhlıları ile Ege Denizi'ne getirilen arkeologlar savaşın en kızışmış zamanında düşmanı oradan çıkararak arkeolojik kazılar yapmış ve orada bulunan eserleri almışlar ve kendi ülkelerine götürürmüşler.

Bu ülkeler sadece yeraltını sömürmekle kalmayıp yer üstünü de sömürdüler.

Nasıl zihniyettir ki savaşın en kanlı anında bile arkeologlarınızı getirip oradaki kaynaklarımızı alıyorsunuz.

Biz bu eserlerin bize ait olduğunu ispatlayabiliyorsak bilimsel yoldan biz eserleri talep edebiliyoruz.

Mesela müzayedelerde satılan birçok eserin satışına müdahale ettik. Sonuncusu da İngiliz ve Fransa'da müzayedelerinde satılan kültür varlıkları bakanlığımız girişimi ile durdurduk.

Bize ait olduğu ispatlayarak oradaki Büyük Elçilimiz aracılığıyla geri aldık. 

Bakanlığımız çalıntı kültür varlıkları ile ilgili çalışmalarda bulunuyor. 

Basından da takip edileceği üzerine son 5 - 6 yıldır ciddi anlamda tarihi eserleri iadesini talep ettik ve aldık.

Son kültür ile ilgili ne söylemek istersiniz? 

Kültür aslında milletin kodları demektir. Onlara sahip çıkmamız gerekir.  Gerek soyut gerekse somut kültürel miraslarımızı korumamız gerekiyor.

Nedir bunlar; işte en basitinden Çarşamba Yumurta Topuklu Ayakkabı; Çarşamba’da sadece 20 üreticisi var ve Çarşamba Yumurta topuk ayakkabısını Türk Patent Enstitüsü’ne tescil ettirilerek kültürel miras haline getirilmiştir.

Eğer bu ayakkabı ustaları başka birine öğretmeden ölürse bu kültürel kaybımız olur.

Kalaycılık, demircilik, süpürgecilik bu kültürel varlıkları kaybetmemek için nesilden nesile aktarmamız lazım.

Bu da bu işi yapan ustalarımızın yeni çıraklar yetiştirmesi ile mümkün. 

Bizim kültürümüzün ürettiği ürünlere bakacak okursak onlarda atık olmaz ya geri dönüştürülür ya da doğaya zarar vermeden kolayca doğaya karışabilir.

Bunun için hem soyut hem somut bütün kültürel miraslarımıza ve kültürel yapıtlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor.

Teşekkür ederim

Ben de teşekkür ederim.

Röportaj: Hikmet Can ALTAN - OMÜ

 

 

Recep YAZGANRecep YAZGAN