Kültür
Giriş Tarihi : 06-08-2017 09:00   Güncelleme : 06-08-2017 09:31

İsmet özel'e dönüş mü?

Aradan geçen uzun yılların ardından İsmet Özel, İstiklâl Marşı Derneği’nin internet sitesinde yazdığı son dönem yazılarından bir kısmının TİYO Yayınları arasından Dil ile İkrar adıyla bir araya getirilmesinden dolayı bir gazete haberine konu oldu.

İsmet özel'e dönüş mü?

Kendisi ile ilgili herhangi bir metin yazmanın birçok zorluğu bulunan İsmet Özel, siyasi hasımlıkların ve husumetlerin debisinin yüksek olduğu 1970’li yıllardan itibaren şiirleri, yazıları ve kitapları ile İslâmcılar üzerinde etkili olmaya başladı. Bu dönemdeki şiirleri, bir sorgulama, kendini dinleme ve inziva halinin ardından Sezai Karakoç’un çıkardığı Diriliş dergisinde yayımlandı. Yeni kuşak İslâmcıların bir arada bulunduğu Düşünce dergisi ile Yeni Devir’de “birçok sayfasını atlayarak bitirdiği kitabın başından başlamasının” cehdini yansıtan yazıları çıktı. 1977 ile 2003 arasında bir İslâmcı düşünür yahut Müslüman aydın olarak özellikle de yeni kuşak okuryazarlar arasında itibarlı bir yer edindi

İsmet Özel, Türkiye’de, Düşünce dergisinde yayımlanan bir yazısından hareketle söyleyecek olursak, cemaat denilince kadrolaşmayı anlayan dini cemaat, grup ve oluşumlara uzak durmuş olsa da uzun yıllar Milli Gazete’de yazmayı sürdürdü. Gelgelelim hep mesafeli olduğu Zaman gazetesine verdiği bir söyleşide (14-17 Eylül 2003) gerek Milli Gazete gerekse diğer İslâmcı yayınlara dair oldukça sert sözler sarf etti. Sırf para için gazete yazarlığına katlandığını itiraf etmekle yazdığı yayın organlarına bir imtiyaz bahşettiği arasında salınan söyleşinin ardından, kendisine muhabbet besleyen çevrelerde İsmet Özel’den uzaklaşmak diyebileceğimiz bir durum belirginlik kazanmaya başladı. Neticede, Özel’in tutum ve tavırlarının önemli bir kısmı “kalben tasdik” edilse de “dil ile ikrar” edilemez oldu.

ÖNCÜLERE YOL GÖSTERMEK

Müslüman oluşunu daha sarih bir güvenlik noktası olarak sunan İsmet Özel, ilk baskısı 1978’de Düşünce Yayınlarından çıkan Üç Mesele’ye yazdığı önsözden de anlaşılacağı üzere Sokrates’i hatırlatırcasına öncülere yol gösteren öncü bir aydın olma tavrını daima muhafaza etti. Zaten sonraki yıllarda da, bir milletin başına gelen belayı düşünmenin öncelikle düşünce erlerinin payına düştüğünü tekrar yazacaktı. İki binli yıllarda bununla da bağlantılı olarak, önce Türklük ardından “Türk milliyetçiliği” eksenli farklı ve iddialı bir çıkış yaptı. Bazılarının “İslâmî Türk milliyetçiliği” dedikleri bu çıkış içeriğiyle Özel’in sosyalist ve İslâmcı dönemiyle çelişik bulundu. Hâlbuki 1960’ların solunun memleketin sosyalist bir dönüşüm geçirmesi uğruna elinden geleni yapması Türk milliyetçiliğinin dışında değildir. İslâmcıların bahusus Necip Fazıl’ın metinleri dikkate alındığında pekâlâ bir çelişkiden söz edilmeyebilir. Türkiye’yi dünyanım itikadi sınırlarına sahip tek toprak parçası sayan Özel’in 1990’ların ikinci yarısında katıldığı Türk düşünce hayatı konulu bir televizyon programında söylediklerini de bu çerçevede hatırlayabiliriz:

“Anadolu toprakları Hıristiyanların büyük ölçüde hak iddia etmeye yatkın oldukları bir alan.(…) Ama bu toprakların vatan oluşu, bu toprakların şu anda üzerinde yaşayan insanların vatanı oluşu sadece bu toprakların gaza beylikleri aracılığıyla belli bir kültürel değişime uğramasıyla gerçekleşmiştir. Dolayısıyla toprakların vatan oluşunu, bir milliyetçilik unsuru, bir milliyetçilik gereği sayarsak İslâmiyet ve vatanperverlik Türkiye’de etle tırnak gibi birbirine bağlı iki şeydir.” Bu bakımdan kopuşlar kadar birtakım sürekliliklerden bahsedilmesi uygun düşecektir.

İsmet Özel, değişen siyasi iklimin hemen her tarafa sirayet edişiyle farklı ve emniyetli bir siyasi tavrın, “Türk tavrının” belirgin hale gelmesini sağlamak için İstiklâl Marşı Derneğini kurdu. Yıllarca, omzunun üstünde taşıyabileceği bir baş arayan şairin bulduğu başı taşıyacak omuzlara ihtiyacı vardı artık. Böylece Özel, “kâfirlerin tanzim ettiği hayat nizamının dışına çıkılamaz, vazgeçilemez olduğu kanısının perçinlendiği kafalara, meselelere İstiklâl Marşını esas alarak bakmayı, Türk vatanında sadece İslâm’ın istikamet tayin edebileceğini izhar eden bir zihin sahası” açmayı hedefledi.

Şüphesiz bu eleştirel teklifçi tutum, hemen her konuda kendini gösterse de bilhassa Türkiye üstüne değerlendirmelerinde karşımıza çıkar. Zira Özel, Türkiye’nin dünyada kökleri İslâm’a bağlı topluluklar arasında belli tecrübeleri yaşamış/yaşayan yegâne ülke olduğu kanaatindedir. Keza Türkiye’de yaşanan değişikliklerin doğru teşhis edilemeyişinden kaynaklanan muhafazakâr- modern İslâmcılık ayrımlarını öteden beri reddettiği gibi geleneksel bir İslâmî hayatın, geleceğe taşınması fırsatının da kaybedildiğini yıllardır söylüyordu. Hal böyle olunca İslâmcılığın ortaya çıkışı ve gücünü belirtişi konularında iki binli yıllarda yazıp söyledikleri öncekilerden önemli ölçüde farklılaştı. Hele Batıda ambalajlanmış “siyasal İslâm” bahsinde dedikleri fark ettiğim kadarıyla kendi deyimiyle “büyük bir tuzağa yakalanmak” şeklindedir. Bu konuda, süreli yayınlarda serdedilen fikirlerin zamanla sertleştiğini, yenilmez yutulmaz sözlerin dergi sayfalarında arttığını ayan beyan görebiliriz. En azından Hanyalı Konya’nın ilk üç sayısında yayımlanan metinlerin kıyıcılığı bunu sarih olarak gösterir. Ayrıca İsmet Özel, gerek dernek faaliyetleri gerekse konferanslarıyla sanılanın aksine Sezai Karakoç ve partisiyle değil, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Cemiyeti ve konferansları ile yapmak istedikleri arasında çakışma noktaları olabilir. Karşılaştırma yapmak anlamlı olabilir.

ALTINDA KALINAN TÖHMETTEN ÜNSİYET ÇOĞALMASINA

Bilindiği üzere İsmet Özel’in 2007 sonrasında yayımladığı metinler, gerçekleştirdiği konuşmalar, katıldığı televizyon programlarındaki açıklamaları genellikle olumsuz bir tonda eleştiri konusu edildi. Onun sosyalizmden İslâmcılığa, oradan “milliyetçiliğe” uzanan düşünsel serüveninin tutarsızlıklarla dolu olduğu sıklıkla dile getirildi. Gelgelelim zamanla umutsuzluğu artan ve geçmişte de sık sık yazı hayatına veda ettiğini açıklayan İsmet Özel’in narodnik şiir serüveni 15 Temmuz 2013’te yayımladığı “Sesli Gemi” adlı şiiriyle sona erer. Ne var ki bir müddet sonra İstiklâl Marşı Derneğinin web sitesinde şairin daha önce yayımlanmamış “İktisadi Coğrafya” adlı şiiri yayımlanır. Ne ki bu şiir, bilinmeyen bir sebeple acilen siteden kaldırılır.

Genel olarak çerçevelemeye çalıştığımız bu dönemde İsmet Özel’in ne yeni kitapları ne önceki kitaplarının yeni halleri ne de içerisinde aktif olarak bulunduğu süreli yayınlara dair kayda değer metinler kaleme alınmadı. Adeta eserleri etrafında sükût halkası teşekkül etti. Sözgelimi 18 sayı çıkan ve İstiklal Marşı Derneği’nin fonksiyonunu netleştiren yayın organı hüviyetindeki Çelimli Çalım ve şimdilik üç sayısı yayımlanan Hanyalı Konya dergisine bakmak bir yana haberdar dahi olmak istemedi çoğu okuryazar.

Her iki derginin fikri konumu aralarındaki birtakım farklılıklar bir yana bırakılırsa şöyle özetlenebilir: Türk, kâfirle çatışmayı göze alan Müslümandır. Ve dergilerin vazifesi de, Müslümanlığın küfürle uzlaşmaması tavrını belirgin kılmaktır. Bu dergiler, iki binli yıllarda İsmet Özel’in ülkenin sorunlarına, özellikle de kültürel hayatın değişik alanlarına dair görüşlerinin aktarılmasının vesilelerinden. Çelimli Çalım ve Hanyalı Konya dergileri karıştırılınca birkaç alanda olduğu gibi dil alanında da aykırı düşüncelerin yer aldığı iki dergi arasında bir benzerlik ve süreklilik görülür. Birkaç fırça darbesiyle bu dergilerin alametifarikası ortaya konulabilir. Şimdilik, çiçeği burnunda Hanyalı Konya için belki de Çelimli Çalım’ın biraz daha hafifi diyebiliriz.

Elbette sadece dergilerle sınırlı kalmadı sükût halkası. Özel, yeni İslâmcı kuşaklar üzerinde bariz etkisi olan Üç Mesele ile Zor Zamanda Konuşmak’tan oluşan ilk deneme kitaplarını Üç Zor Mesele (2014) adıyla birleştirerek yayımlandı. Ne ki bu yeni biçim ve tasnif dostluklarını deklare edenlerde dahi hiçbir yankı uyandırmadı. Hatta, Türkiye’de yaşananlardan dolayı “karanlık sözler yazmasından” hareket ederek, geleneği temellük iddiasındaki bir şairce aşağılanmaya çalışıldı, üstelik bundan medet uman siyasete angaje dergiler de oldu. Zaten Özel, yıllar evvel kendisine yönelik saldırıları “Of Not Being A Jew” şiirinde “çünkü böndür altında kaldığım töhmet/ uğradığım kinayeler bön ve berbat” diyerek püskürtmüştü.

Dahası, Özel’deki müzmin antikapitalizmi ve küçümsenemeyecek Amerikan karşıtlığını görmek istemeyen öğrenmeye açık yeni sol akıldan neşet eden mutlak değerlendirmelerin bakış körlüğünün süreklilik arz edişi de katlanılır gibi değildi. Bununla birlikte gerek akademik gerekse aylık dergilerde istinai birkaç nitelikli yazının çıktığını ve üzerinde pek durulmayan kıymetli ufak dosyaların hazırlandığını kaydetmemiz gerekir. Fakat bu durum, yayın dünyasındaki duymazdan ve görmezden gelme tutumunun baskın bir karakter arz etmediği manasına gelmez.

Aradan geçen uzun yılların ardından İsmet Özel, İstiklâl Marşı Derneği’nin internet sitesinde yazdığı son dönem yazılarından bir kısmının TİYO Yayınları arasından Dil ile İkrar adıyla bir araya getirilmesinden dolayı bir gazete haberine konu oldu. Cirmini aşan büyüklükte bir haberdi bu bana kalırsa. Sofistlerin çirkef orta malı eğilimlerine yatkın hatta siyaset dışılığı öne çıkaran geleneği temellük iddiasındakilere yakın duran eyyamcı taifenin ağzından dâhi şair İsmet Özel’e dönük bir ilgi deklarasyonu sadır oldu. “Ne desem, tereddüt içindeyim?” Esasen iyi niyetle yaklaşılırsa bunlar, bir tesadüfün eseri olabileceği gibi yeniden hürmet göstermenin ve ilgi oluşturmanın başlangıcı olarak da ele alınabilir.

Dil ile İkrar kitabı odaklı etkinlik vesilesiyle yapılan haberin başlığında, terk edilmiş kelimelere de dikkat çekiliyordu. Oysa terk edilmiş kelimelerden evvel, bununla da esastan ilişkili olan terk edilen siperlere işaret edilmeliydi. Çünkü son kertede, meselelere yalın, temiz, acımasız bir şekilde ve İstiklâl Marşı ile nasıl bakıldığını gösteren, Türkiye’de/Türkiye’ye yapılan kötülüğe ve bunların faillerine işaret eden yazılardan bir parçaydı bunlar. Başka bir deyişle, Türkçe’nin Kur’an’dan neşet etmiş olduğunu, lisanımızın itikadımızdan doğduğunu kelime kelime, harf harf gösteren seri yazılar, Türkiye’ye kimlerin neler yaptığını anlatmaya matuf çabanın bir veçhesini oluşturuyordu. Dolayısıyla Özel’in Dil ile İkrar kitabında cem etmeye ihtimam gösterdiği yazılarıyla ve diğer yazılarını bu ana hattı nazarı itibara almadan belirgin ve anlaşılır bir bütünlük haline getiremeyiz. Ne var ki küreselleşmenin karşısına yerliliği ya da yerelliği koyduğunu iddia eden siyasi iklimin ve dahi İsmet Özel ilgisinin Türkçe ve şiirinin belli dönemi ile sınırlı oluşu bunu mümkün kılmıyor. Oysa şairin miyarı, “Türk vatanı, Türk milletiyle” birlikte “Türkçeye sadakattir”. Hâsılı ilginçlik peşimizi bırakmıyor. Zaten söylev arayışındakilerin arayış mutluluğuna erişemeyecekleri aşikârdır. Hele hele hiçbir şey olmamış gibi başa dönmek büsbütün imkânsızdır.

Meselenin diğer yüzü ise “yerli bir sosyalizmi” ve “milli İslâmcılığı” savunan İsmet Özel’in, son dönemde yükselişe geçen yerlilik ve millilik konularına bakışı ile ilgilidir. Birileri yarışma programları da dâhil olmak üzere sıklıkla yerlilik ve millilikten bahsetmektedir ama bu konuda sorulması gereken, bu terkiplerin ortaya çıkardığı vasattır. Bu bakımdan, Özel’in egemen siyasi diskurun yerlilik ve millilik siperine muhabbet beslediği söylenemez. Zaten Türkiye’de 1960 sonrasında devletin işleyişine taalluk eden hiçbir şeyin yerli olmadığını yazmıştı 2012’de. Burada partizan teorisinden el alarak başka bir hususa da temas etmemiz gerekir; egemen tabiatı gereği, daha vatanperver, daha milliyetçi ve daha devletçi görünerek dünya sistemiyle iş birliğine gidecek halk ise direnecektir. Egemenin bedeni dışında halkın gövdesine yerleşen partizan ise, egemenin kuşattığı her konumdan tedirgin olduğundan buraları hızla terk ederek başka yere gidecektir, bu sayede yerleşeceği yeni boşluklar oluşturmayı deneyecektir. Bunun farkında olarak Özel, müzakerenin değil mücadelenin esas olduğunu belirgin kılan “Partizan” şiirini anımsatan bir tavırla başka siperler inşa etmeye çoktan koyulmuştur bile.

İsmet Özel’e böyle bakmak bir bakıma onu daha iyi anlamak demektir. Galiba özne teorisi liberal-mutakabatçı olmayan İsmet Özel şöyle derdi bu bahiste: “Birileri benim ifadelerimin sarih ve fasih karakterinden uzakta durup prim yapmağa çalışıyor.”

Asım Öz / Haberiyat

adminadmin