Çileli, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı, ‘Seçim Sonrası Türkiye’nin Manzarası’ programının 3. Bölümünde gündemde uzun süre kalan ıstakoz edebiyatının tarihi arka planına Necip Fazıl Kısakürek üzerinden temas etti.
Konuşmasında, AK Parti’nin güya muhafazakâr ‘dinci gerici’ iktidarına karşı İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Uyum Yasalarını ve LGBT propagandası üzerinden eleştiri yapan solcuların devrimcilik adı altında yine bir AK Parti operasyonuna kurban gittiklerini de belirten Çileli;
“Çünkü LGBT’cilik dayatması yine batıdan geliyor ve yeni ve küresel ideoloji olan Trans Hümanizmin bir ayağıdır.
Zihniyet olarak aslında AK Parti’nin bütün devrimci hareketleri patatese çevirme operasyonuna geldiklerinin farkına değiller.
Salih Mirzabeyoğlu, “Rejimin yetiştirmek, oluşturmak istediği şen sıpa ideolojisi 90 yıllardan sonra 12 Eylülün baskıcı sıkıyönetiminin ve sonrasındaki ANAP iktidarının rehavet sağlayıcı depolitik atmosferinden sonra topuma haz pompalayan refah pompalayan resmi ideolojinin yetiştirmek istediği ıstakozcu şen sıpa ideolojisi oturdu ve bu anlamda korkunç derecede insan ormanları oluştu” diyor.
MUHAFAZAKÂR DEĞİL TEKÂMÜLCÜYÜZ
Bundan en fazla payını alan İslamcı kesim, muhafazakâr dedikleri kesim olmuştur. Zaten muhafazakâr kavramı tartışmalıdır. Salih Mirzabeoğlu’nun Kültür Davamız isimli eserinden hareketle söylüyorum;
“Bizim muhafazakârlığımız, liberal, sosyalist, muhafazakâr gruplandırması içinde yerini alan ve yeni veriler ve değişimler karşısında direnen “mevcutçu-statükocu” mânâda muhafazakârlık değil, ölçüden kıl kadar taviz vermeme mânâsına muhafazakârlıktır ki, sonsuza açık bir tekâmülcülüğü belirtir. Biz tek tek insan olarak ve toplum hâlinde, Resûlünün gösterdiği yoldan Allah’a varma gayesinin belirttiği bir tekâmülcüyüz; tekâmülcülüğümüzün niteliği de “iç oluş” ve “dış oluş” amacı olarak bu. “Mutlak Fikre” nisbet içindeki bu sonsuz tekâmülcülük önünde bütün aykırı düşünceler, kendi nitelikleriyle sınırlı, tutucu ve muhafazakârlığın temsilcisidirler” diye konuştu.
‘BİZ DE İŞÇİ ÇOCUĞUYUZ’
“Şen sıpa nesillerden, Z nesli, Y nesillerinden iş gele gele bugünlere geldi ve iş gele gele ıstakoz kavgasına dönüştü” diyen YENİN DER Başkanı Çileli şöyle devam etti;
“Bu 80 öncesinde de böyleydi. Salih Mirzabeyoğlu, o dönemin siyasal atmosferi içerisinde müteahhitlerin bile kendilerini, “ Biz de işçi çocuğuyuz…” diyerek kendilerini kıyısında köşesinden işçi sınıfına kattıklarından bahseder eserlerinde. Sosyalizm modası akımından etkilenerek. Aslında solculukla, zengine haset birbirine karışıyordu. Adam ben komünistim, solcuyum falan filan diyor ama aslında bütün derdi zengine haset. Kapitalist olamadığı için ben solcuyum diyor. Bir fırsatını bulsa kendisi de kapitalist olacak. Zaten 80 sonrasında yaşadık onları. Eski devrimcilerin nerelere savrulduklarını gördük.
“ONLAR ISTAKOZ YERKEN BİZ GAZOZ İÇİYORDUK…”
LGBT propagandası yapıyorsa, ‘Marksistim devrimciyim…’ diyenler dinci gerici İslamcı güya AK Parti iktidarına karşı bunu yapıyorsa Ak Parti’nin mankurtlaştırma politikasının zokasını yutmuş demektir.
“Onlar ıstakoz yiyor...” edebiyatı üzerinden bunu ideolojik olarak temellendirmeksizin güya solculuk adına Ak Parti iktidarına karşı dini de işin içine katarak yani din aleyhtarlığını da işin içine katarak muhalefet yapıyorsa iş şuraya varıyor; ‘Onlar ıstakoz yiyor ben yiyemiyorum… ‘
Ortada bir rejim pastası var, sen yedin ben yemedim… kavga hep bu..
Bu Istakoz mevzu bugünün mevzu değil, yeni bir şey değil yani…
Tek parti iktidarından sonra ikinci dünya savasından sonra Amerika’nın sömürgecilik bayrağını İngiltere’den devraldıktan sonra Amerika’nın bütün sömürmek istediği ülkelere demokrasi ayarı vermesiyle Türkiye’de de cebren Amerika’nın zorlamasıyla çok partili rejime geçildi.
Kaba materyalist bir paradigmayla kurulmuş, toplumu formatlayan resmi ideolojinin mensupları bunu hazmedemeyerek darbe yaptılar.
27 Mayıs Darbesi Albaylar Cuntası tarafından yapılmış bir darbe. Aslında tamamen çapulcu bir darbedir. Genelkurmay düzeyinde değildir. Adnan Menderes’in pasifliğine karşı bir avuç çapulcunun örgütlenip yapmış olduğu bir darbedir.
“Yoğurttan hükümete mukavvadan bıçak saplanmıştır. Eğer hükümet tenekeden olsaydı, o bıçak kırılır sağlanmazdı…” der Necip Fazıl 27 Mayıs Darbesi hakkında.
Necip Fazıl Kısakürek’in bir kitabında geçiyor, Yassıada Mahkemeleri yargılamalarını sadistçe bir zevkle seyreden darbeciler aynen şöyle söylüyorlar;
“Onlar ıstakoz yerken biz gazoz içiyorduk…”
Bu cümleler darbeci zihniyetin 1960 darbesini ne kadar idealsiz, ne kadar çapulcu ve ne kadar rezilce bir refleksle yaptıklarının dışa vurumudur.
Bu idealsizdik atmosferinde malum bir rejim var….
Adı; Istakoz Rejimi… Adına Kemalizm de deseniz ılımlı İslam’da deseniz hep şekil değiştiren, dönem dönem format değiştirerek hayatta kalan Istakoz Rejimi, Istakoz İdeolojisi sürüp gitmektedir.
Necip Fazıl bu yüzden “27 Mayıs Darbesi için gazoz ve ıstakoz darbesiydi…” der.