Tarih
Giriş Tarihi : 11-03-2012 19:25   Güncelleme : 11-03-2012 19:25

Medeniyet tartışmalarına nasıl bakmalı?

Sezai Karakoç Kürtçe'yi Arapça, Farsça ve Türkçe'yle birlikte "İslâm medeniyeti"nin dilleri arasında sayar.

Medeniyet tartışmalarına nasıl bakmalı?
Günümüzde medeniyet meselesinin, dünyayı değiştirme çabası içinde daha fazla odaklanıldığı hatta medeniyeti sahiplenmenin "radikal" bir faaliyet olduğu ileri sürülmektedir.
 
Her şeyi romantik ve nostaljik bir medeniyet meselesine indirgeyen bu bakışın indirgemeci bir yanının bulunduğu da inkâr edilemez. Kimi zaman sorumluluktan kaçınma kimi zaman da sınırları çizilemeyen bir 'ütopya' olarak medeniyet konusunda çeşitli platformlarda tartışmalar yapılmaktadır. Üstelik bu tartışmalar "bilmediğini de bilmekten uzak" bir biçimde yapılmaktadır.

SABIRLI BİR KAVRAM OLARAK MEDENİYET

Öte yandan Kürt sorunu da tartışılırken Bülent Arınç'ın Kürtçenin bir medeniyet dili olmadığını ifade etmesi, medeniyet meselesinin siyasal hatta içselleştirilmiş oryantalist bir bakışı meşrulaştırdığını da gösterir. Oysa Sezai Karakoç Kürtçe'yi Arapça, Farsça ve Türkçe'yle birlikte "İslâm medeniyeti"nin dilleri arasında sayar. Toynbee'nin "İslâm bir dindir ve bir medeniyet yaratmamıştır." sözünün başka bir meseleye transferi gibi durmaktadır bu bakış. Bu bakımdan bir ideoloji olarak yükseltilen medeniyetçiliğin söylemsel biçimlerinin somut durumun kavranması sürecinde eleştirilmesi gerekmektedir.

Çok "sabırlı bir kavram" olan medeniyet aynı zamanda Türkiye'deki 1960 sonrası    İslâmcılık tartışmaları açısından da ciddi bir öneme sahiptir.  Hatta bu noktada başat bir Malik Bin Nebi etkisinden söz edilebilir. Bu noktadan hareket ederek şunu da vurgulamak gerekmektedir: Türkiye'de İslâmcı düşüncenin, tercüme yoluyla devraldığı, geleneklere, düşüncelere ve kavramlara yapmış olduğu "özgün" katkılardan söz edilecekse, bu katkılar içinde kimi zaman romantik bir dünyanın temsilciliğine soyunsa da Sezai Karakoç'un medeniyet odaklı yaklaşımının özel bir yerinin olduğu ifade edilebilir.

SEZAİ KARAKOÇ ELEŞTİRİSİ OLARAK ÜÇ MESELE

İsmet Özel, 1978'de yayımlanan Üç Mesele kitabında medeniyet düşüncesini yerden yere vurur. Aslında bu yerden yere vurma halinin somut karşılığı medeniyet yaklaşımının temsilcisi olan Sezai Karakoç'tur. Bu metinden sonra İslâmcı aydınların medeniyet meselesine bakışları genel olarak Batı'daki romantik akımın tezleri etrafında biçimlenmiştir. Bu biçimlenme hâli hâlâ aşılabilmiş değildir.

Üç Mesele'nin baskıya verilmeden önceki adının "Müslümanca Düşünmeye Başlangıç" olarak düşünülmüş olması sonraki yıllarda bu çerçevede kaleme alınan bazı eserleri ve bu eserlerde ortaya konan Mehmet Akif eleştirisini anlamak bakımından da önemlidir. Üç Mesele kitabına kadar Müslüman bilinç ve münevverler Allah'ın nimetleri karşısında romantik bir bakış ortaya koymaksızın sınırlara dikkat çeken bir bakışa sahiptir. Bu yüzden teknik, güç hazırlama, donanımlı olma gibi konularda daha arı durudur bilinçler. Genel olarak      Mehmet Akif'in şiirlerinde ifade ettiği yaklaşım bir çıkış yolu olarak kabul edilir. Sonraki yıllarda Akif'e dönük muhafazakâr ve romantik eleştirilerin ama aynı zamanda İslâmcılığın temel tezlerinin eleştirilmesi noktasında Üç Mesele farkında olunsun olunmasın nihai referans noktası hâline gelir. Bu yüzden İslâmcılık araştırmalarına yön veren ilk metinlerden birinde  bir kopuş metni olarak baş tacı edilir bu metin. Oysa metnin dünyası büyük oranda Batı düşüncesinin temel argümanları etrafında örülmüştür. Martin Heidegger, Lewis Mumford, Frankfurt Okulu ve en önemlisi de 68 hareketinin ruhu bu kitaba sinmiştir.  Bu metni hedef alan ve AK Parti'li yıllarda "Müslüman aydın" sıfatını benimseyen isim/ler ise Kadızadeliler, Selefilik, dünyevileşme başta olmak üzere pek çok meseleyi yanlış tasvir etmekte, kendi kişisel husumetlerini bilgi temelli olmaksızın Müslümanların kültürel tarihini araçsallaştırarak gidermeye çalışmaktadırlar.

Müslümanların aktif olarak tarihe dönmeleri bakımından hem Meşrutiyet devrinden bu yana yaygın olan ama esas olarak altmışlı yıllardan sonra yaygınlaşan ve postmodern darbe sonrasında "İslâm devleti" tabirinin yerine ikame edildiği açık olan medeniyetçi yaklaşımları hem de bunun karşısında yer alan anti-medeniyetçi yaklaşımlarla hesaplaşarak vasat ümmet olmayı başarmaları gerekliliğini vurgulayan Umran dergisinin medeniyet konusuna kapı aralaması  önemli.

Dünya Bülteni/ Kültür Servisi
adminadmin