Türkiye
Giriş Tarihi : 20-06-2016 10:31   Güncelleme : 20-06-2016 10:31

O taşı kaça atıyorsunuz? Bedava deme sakın bana…

Osmanlı Medeniyetinden artakalan Türkiye’nin yeniden tehlikeli olabileceğini hiç hesaba katmamışlardı

O taşı kaça atıyorsunuz? Bedava deme sakın bana…
Osmanlı Medeniyetinden artakalan Türkiye’nin yeniden tehlikeli olabileceğini hiç hesaba katmamışlardı. Evet tehlikeli! Türkiye, batının doğrudan varlığını tehdit eden bir tehlikedir ve bu tehlike giderek büyümektedir.  1900’lerin başında birleşerek “Yeni Dünya” planlamıştı batı. Bu plana uyarak basit ve etkili bir hamle yapmışlardı. Önce İslam dünyasını ırka’ ya da din olmadıysa en kötü ihtimalle mezhep temelli haritalara böldüler. Asıl öldürücü darbe olarak gördükleri strateji ise; böldükten sonra her bölünen bölge için emperyalizmle işbirliği içinde olan elit azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği bir sistem kurmalarıydı. Suriye’de Nusayri azınlığın diktası, Bangladeş’te Hasina diktası, Mısır diktası, Türkiye’de laik azınlığın diktası (başlangıcı 21 dikta olan bugün hâlâ 16’sının devam ettiği) …gibi onlarca memleket coğrafyamızda işbirlikçi azınlık diktaları kurdular. Osmanlı’dan koparılıp azınlığa teslim edilmeyen hiçbir bölge kalmamıştı. Emperyalist işbirlikçisi azınlık diktaları her dilde aynı anlama gelen, “Yurtta sulh, cihanda sulh” talimatını doğrudan diplomasi olarak kabul etmişlerdi. Yani haddini bilen, “gerçekçi olmamız lazım talimatlara uymak zorundayız” diyen ezik hükümetler. Bu ayarı kaçmaya başlayan ülkelerde ise yeniden ayarlama taktiği hep aynı olacaktı; Çağdaşlığın teminatı ordunun darbeleri. Kimin ayarı kaçarsa ertesi gün bir general darbe yapıyordu ve ülke, batının 20. Yüzyıl fabrika ayarlarına sıfırlanıyordu. Bu sistem kanlı da olsa batının devamlılığı için gerekliydi. Muasır Medeniyet diye anlatılan güya ideal dünya Avrupa aslında son tahlilde yağmacılar imparatorluğudur. Silahlı güçler dünyayı yağmalarlar ve elde edilen ganimetin gücüyle refah sistemi devam eder. O kadar sanatçı, yazar, fikir adamı, felsefeci, muhalif, sosyalist, devrimci denilen sözüm ona entelejansiya ise bu duruma karşı kördürler. Kör olmak zorundalar çünkü fark edip itiraz ederlerse aç kalırlar. Milyon dolarlık sanat eserlerinin satıldığı medeniyet gösterilerinin bütçesi azınlık diktalarına teslim ettikleri sömürge tarlalarından geliyor.  Bu sistem çatırdamaya başladı. Bu çatırdayan sömürü çarkı çöktüğü gün Avrupalıların hepsi sığınmacı durumuna düşecekler. Kendi varlıklarını devam ettiremez durumun sınırında olan Avrupa bir çıkış yolları olmadığının farkında. Şu sorunun cevabı önemli: Neyle geçinmiyor bu dünyanın en zengin bölgesi? Ne üretmişler, ne satıyorlar, ne başarıları var, ne kaynakları var? Sömürü ve silah ticareti hepsi bu. Sömürü aksayıp ve silah ticareti azaldığı anda 4 ay içinde Türkiye’de kamplara sığınmacı olurlar.  Hayatlarını devam ettirdikleri sistemin en önemli, parçalarından biri de terör örgütleri. 1908’lerden sonra ki İMRO terör örgütü, bu gün PKK, DAEŞ vs. hepsi Avrupa’nın devamlığı için hayati unsurlar. Terör örgütüyle tehdit ediyorlar, terör örgütü sayesinde silah satıyorlar, terör örgütü sayesinde darbe yapıyorlar ve hayatlarına devam ediyorlar.  Şimdi bunlar artık Türkiye’ye sökmüyor. Türkiye’nin ellerinden çıkması sadece bir sömürge kaybetmeleri değil aynı zamanda diğer sömürgelerinde domino etkisiyle dağılması demek. Bunun ipucunu gördükleri için eskiden saklayabildikleri ekonomik krizlerini şimdi saklayamıyorlar işte. Bunu bildikleri için kısa zamanda İslam karşıtlığını doğrudan Türkiye karşıtlığına dönüştürecekler işte.  Bu fotoğraf ortadayken, gezi tantanası için yeniden çıkacağız diyenlerin neyin peşinde olduklarını şimdiden bir kenara not edelim. Not edelim de, emperyalizm sömürüye devam etsin diye etrafa taş atan madrabazlar herkesin her şeyin farkında olduğunu bilsinler. Erem Şentürk / Diriliş Postası
adminadmin