Fikir
Giriş Tarihi : 08-07-2020 13:32   Güncelleme : 08-07-2020 13:32

Sadra Şifa Bir Kitap: “Evin Mahremi Olmak”

İlm-i-hâl bilgisinin ardından her Müslümanın okuması gereken, Ali Yurtgezen hocanın Semerkand Yayınlarından çıkan “Evin Mahremi Olmak-Beyit Şerhleri” kitabında Osmanlı asırlarının irfanını manzum dile döken derviş meşrep Dîvan şairlerinin beyitleri şerh ediliyor ve her şerh bir başka hâl üzere gönül tâlimi yaptırıyor.

Sadra Şifa Bir Kitap: “Evin Mahremi Olmak”

Dîvan Edebiyatı’nın en seçkin beyitlerinin şerhlerinden meydana gelen sadra şifa kitapta yer alan Yunus Emre Hazretlerinden şairlerin büyük atası Fuzûlî’ye kadar onlarca şairin beyitlerinin şerhi, modern cehaletten kurtulmamıza, kalbi ve gönlü olmayan pozitivist soslu sözde İslâmcılık öğretilerinden irfanla donanmış güzel bir Müslüman olmamıza vesile oluyor.                                                                     

 

Bu muhterem kitap gönlümüzü, dilimizi ve fikrimizi âbâd edecek, güzelleştirecek, edepli kılacak mâna ve bilgilerle dolu. Okuyup tadına varılmadan tesiri anlaşılmaz.                                                                     

 

Osmanlı-İslâm medeniyetine aidiyeti olan her insan için tasavvuf terbiyesi nasıl önemliyse, tasavvuf menşeli “beyit” leri okuyup tâlim etmek de o kadar önemlidir. Modern zihniyetin darbe vurduğu dimağımız, irfânımızın nazma çekilmiş tarzı olan beyitlerin bâtınını yâni hakikatini anlamamakla malûldür. Bundandır ki usta elinden çıkmış beyit şerhleri bir ilm-i hâl gibi her vakit başucumuzda bulunmalı ve sadrımız şifa bulup açılmalı. Ehl-i dil bilir ki, sadra şifa veren her şey hayırlı ve güzeldir. Mânevî cihetiyle göğsün yâni sadrın açılması, ruhun muhabbet ve şevkinin artmasıdır. Dahası, daralan gönlün ferahlamasıyla birlikte dimağın ulvî bilgi sâyesinde tahammül genişliği kazanması mânalarına gelir.                                                                                         

 

Evin mahremi, yâni ehl-i beyt olmak istiyorsak…              

Tasavvuf menşeli beyitlerin şerhlerini okuyup fikir ve gönül tâlimi yapmayan insanın gönlü kupkurudur. “Evin Mahremi Olmak” kitabının mündericatındaki şerhleri okuyup gönlünü demlemeyen biri, modern algıların hızlandığı bu çağda ideolojik kalıplar içinde ancak “İşid” ve “Vahhabi / Selefi” anlayışlı ve Medine’den sâdır olan medenî güzellikleri, Efendimiz Aleyhisselâtüvesselâm’ın mübarek evinin mahremiyetinin zâhirî ve bâtınî derinliğini idrak edemeyen kaba saba bir İslâmcı tipine dönüşebilir.        

 

“Evin Mahremi Olmak” ne mânaya geliyor?” Bu beyitleri okuyup anlamadan, ehl-i dil şairler gibi gönül çağlayanı, aşk sahibi, tasavvufla edeplenmiş bir insan olamayız.   

                                                                                                                           Mahremiyet, “haram” kelimesinden gelir ve “haram olma hâli” demektir. Haram olma hâline ise “mahremiyet’’ denir. Haram olan kişi ve durumlar için “mahrem” kelimesi de kullanılır. “Ev” e aidiyeti olanlar “ev” in haremidir. Dolayısıyla namahrem olana, yâni yabancıya kapalı olan mânasındadır. Kalbe, gönle ve dimağımıza şifa veren bu güzide kitabın adını aldığı mâna da dîni kıstaslardan gelir. Tasavvufî cihetiyle “ev” ve mahrem” kelimelerinin teşmil edildiği saha daha da genişler.                                                                                        

 

Kitaptan hülâsa ettiğimiz ifadeyle mahremiyet eve, ailelere, kişilere ve ümmete mahsus olup, her birinin “harem” ölçüleri vardır. Nasıl gayr-i Müslimler Müslümanların mahremi olan Mekke ve Medine’ye giremezse, evin mahremi olmayanlar, yâni namahremler “ev” e izinsiz giremez ve evin mahremi sayılamazlar. Bundandır ki, Müslüman millet olarak her şeyimizin bir mahremiyeti ve namahremi var…                                                                                

 

“Evin mahremi değilseniz o eve giremezsiniz”                     

İslâm medeniyet cihetiyle bir hayli derin anlamlar taşıyan “Evin Mahremi olmak” ifadesinin, ağyarını mâni efradını câmi bir târifine bu satırların sahibinin gücü yetmez. Kitapta işaret edildiği üzere “Ev” den mâna şudur:                             

 

“Varlık âleminin bir zâhiri, bir de bâtını vardır. Buna rağmen bâtına zâhirden yol bulunarak ama zâhirde kalmadan ulaşılabilir. İslâm medeniyetinde, her sahada olduğu gibi sözün en hâlisi, en süzülmüşü olan şiirde de ‘bâtındaki hakikatin zâhirdeki mecaz ile örtülmesi’ kanununa riayet edilmiştir. Bu yüzden şiirlerde kendi içinde mâna bütünlüğü olan en küçük bölüme ‘beyit’ denir. Beyit ‘ev’ demektir. Nasıl bir evin hakikatini, içine girmeden, sadece dıştan bakarak anlayamazsanız, bizim şiirimizi de çoğu zaman zâhiri görüntüsüyle kavrayamazsınız. Evin mahremi değilseniz o eve giremezsiniz. Hakikate vâkıf olmak istiyorsanız, evin, yâni sözün, şiirin, beytin mahremi olmanız; bunun için de zâhirdeki sözlerin birer sembol olarak nereye kapı açtığını bilmeniz gerekir.” 

 

Bu satırlardan anladığımız kadarıyla birçok mânası olan “ev” in hakikatini bize öğreten, “ev”e aidiyetimizi kuvvetlendiren kitabın “Evin Mahremi Olmak” tan gayesi Müslüman insanın gönül ve dimağının şiiri olan beyitleri şerh ederek, mısraların bâtınında ifade edilen mânayı göstermektir.

Recep YAZGANRecep YAZGAN