Gündem
Giriş Tarihi : 11-06-2020 17:35   Güncelleme : 11-06-2020 17:35

Hep Borçlanma İle Nereye Kadar

Saadet Partisi ekonomiden sorumlu İl Başkan Yrd. Necati Yusufoğlu Ekonomi İle Gelişmeleri Değerlendirdi.

 Hep Borçlanma İle Nereye Kadar

Saadet Partisi ekonomiden sorumlu İl Başkan Yrd. Necati Yusufoğlu'nun Açıklamaları Şöyle:

 

Unutmamalıdır ki bu konuda meşhur bir söz vardır “Borç alan emir alır” devamlı borçlanan ve borcu da tekrar borçlanarak ödemeyi prensip haline getiren bir ülkenin tam bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir. 

Burada şunu belirtelim ki elbette ülkeler borçlanırlar borçta alırlar borçta verirler ve bu alışverişleri de yaparken karşılıklı ülke çıkarlarını gözeterek yaparlar yani deyimi ile en ziyadeye mazhar millet şartı ile yaparlar.

Ancak bu yanlış politikalarda ısrar edilmesi halinde, ülke ekonomilerinin iflasına kadar gider ve her yönü ile ülkede gerileme ve sektörleri itibariyle çöküntüler yaşarken sadece seçilmiş belli çevrelerin veya kişilerin kasalarının doldurulmasına hizmet edilmiş olur.  

Zaten borçlanma limitini çoktan aşan bir ekonomi varken tekrar borçlanarak bir ülkenin kalkınması hiç mümkün değildir.

Dolayısı ile küresel sermayenin isteklerini karşılamaktan kendi ülkelerinin sıkıntılarını yığılmış sorunlarını çözmeye ne zaman nede fırsat bulamayacak duruma düşerler.

Burada dikkat edilmesi gereken husus ise, alınan borç parayla katma değer meydana getiren yani verimli yatırımlara yani imalat sanayine, tarım sektörüne sanayi sektörüne, hizmet sektörüne ve turizm sektörüne ve ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacak ve istihdamı artırıcı, insanların hayat standartlarını yükseltici sahalara yapıldığı taktirde borçlanmadan elbette korkulmamalıdır.

Böyle olunca alınacak borç parayı üretim alanlarına kanalize etmek sureti ile elde edilecek gelirler ile vadesi gelmiş borçların, tekrar borçlanarak değil bu sefer üretimin değerlendirilmesi ile karşılanması en doğru ve akılcı bir politika olsa gerek.

 Özetle, aksi politikalarda ısrarcı davranmak, ülke borcunun artmasını işsizliğin, enflasyonun, fakir insan sayısının, faizlerin artmasını ve ülke ekonomilerinin zora sokulmasını çabuklaştırır ve sadece milyarderlerin sayılarını artırırken diğer taraftan da ülkedeki yoksulların sayılarını artırarak ülke sorunlarını içinden çıkılmaz bir hale sokar. 

Kısaca ülkede hak, adalet, hukuk ve sosyal hayat diye bir şey kalmaz.

Aynı zamanda ülkenin iç ve dış itibarını güvenirliliğini de tehlikeye sokar.

İşte, pandemi döneminde dünya ülke ekonomilerinin hızla küçülmeleri artı büyüme yerine eksi yediler, sekizlerden ve daha fazla küçüleceğinden söz edilen bir dönem yaşanırken bizim artı yüzde 4,5 büyümemizin inandırıcılığı ne ile izah edilebilir ki.  

Borç alınarak vatandaşları cazip oranlarda faizle para almaya teşvik edilerek büyüme olmaz. Geçmişte alınan kredilerin ödenemediği batık kredilerin tavan yaptığı bir sistemin, politikanın sürdürülmesinin izahı yoktur.  

Görev zararı sayılıp hazineye aktarılan bu paralar tekrar çeşitli yollarla bu milletin sırtına bindirilmiş ilave bir yük olmayacak mı?

Şu ana kadar hazinenin 85 milyar lira para basıldığı söylenmekte ve  bu paradan şu kritik dönemde aşını işini kaybeden milyonlarca esnafa, insana dağıtılan cüzi bir paradan her fakir aile de ne yazık ki yararlanamamıştır.  

Geri kalan parayı devlet bankalarına aktararak konut kredisi araba kredisi tatil kredisi esnafa nefes kredisi diye cazip faiz oranlar ile milleti tekrar bankalara muhtaç eden bir anlayışın ne kadar doğru ve ekonomik bir uygulama olduğunu kabul eden biri var mı?.

 Bankadan faizle kredi alan vatandaşa “bu kredi ilaç gibi geldi” diye kamu reklamı yapan bir anlayışın ülkenin hiçbir sorununa çözüm arayacağı ve de çözüm üretme vaadi ne kadar inandırıcı olabilir ki.  

Oysaki alınan o kredi ilaç değil tam zehirdir, yani zehiri vatandaşına ilaç diye tanıtan acayip bir anlayış ve uygulama ile vatandaş felakete sürüklenmektedir. Burada tek kazanan sermaye ve kaybeden vatandaş ve ülke ekonomisidir.

Piyasalar çok durgun nakit sıkıntısı hat safhada esnaf siftahsız dükkan kapatıyor, vatandaşın alım gücü kalmamış. TL nin değeri oldukça düşmüş yani devalüasyon oranı her gün artmakta, işsizlik oranları çığ gibi büyümekte aş ve iş alanlarında herhangi bir yatırım olmazken diplomalı ve diplomasız gençler diyorlar ki “aş yok, iş yok, eş de yok” ne olacak bizim halimiz. Bizde iktidara sesleniyor ve diyoruz ki ne olacak bu işsiz, aşsız ve eşsiz gençlerin hali.

Tek çıkar yol tarım sektörüne, imalat sanayine, sanayi sektörüne, turizm ve hizmet sektörü ile diğer alanlara yani üretimi desteklemektir.

Recep YAZGANRecep YAZGAN