Son zamanlarda ‘Canım hiç bir şey yapmak istemiyor.’
‘Hiç bir konuda heyecan hissetmiyorum.’
‘Hiç bir şey umrumda değil!’
gibi söylemler benim kulağıma çok fazla gelmeye başladı.
Ya sizin?
Değerli Dostlar,
Son zamanlarda ‘Canım hiç bir şey yapmak istemiyor. Hiç bir konuda heyecan hissetmiyorum. Hiç bir şey umrumda değil!’ gibi söylemler benim kulağıma çok fazla gelmeye başladı. Bunun üzerine, bu köşe yazımda motivasyonu yüksek, canlı bir hayat oluşturabilmek için neler yapabiliriz konusunda bilgi ve deneyimlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Motivasyonu yüksek, canlı bir hayat, üç temel ilke üzerine kurulur. Bunlar doyum, denge ve süreç ilkeleridir. Yazımın devamında detaylı yer vereceğiz ama doyum, denge ve süreç üçlüsünü öncelikle şöyle örneklemek isterim. Hepimizin bildiği üzere bir aracın çalışabilmesi için benzin, hava ve ateş gerekir, değil mi? Benzin motorda hava ile karışır, pistonlar tarafından sıkıştırır ve bujiler tarafından ateşlenir. Ve böylece araba hareket eder. Bu üç öğe yani benzin, hava veya ateşten biri olmaz ise araba gitmez. İşte yaşamımızda
da doyum, denge veya süreç ilkelerinden bir tanesi eksik ise; o hayalini kurduğumuz, yıldız gibi parlamasını arzu ettiğimiz yaşamı oluşturabilmemiz mümkün olmayabilir. Hadi gelin doyum, denge ve süreç ilkerinden biraz daha detaylı bahsedelim.
DOYUM
Yaşamımızda doyum ilkesi, bazılarımız için sahip olduğumuz mülklerimiz, kariyerimiz ya da hesabımızda ki nakit gibi materyalistik öğeler olarak algılanabilir. Çevremde şu sözleri oldukça fazla duyarım: ‘Ben yapacağımı yaptım. Unumu eledim eleğimi astım. Dünyalığımı yaptım.’ Oysaki doyum, cebimizi ne kadar doldurduğunuz ile ilgili değildir. Doyum, kalbimizin ve ruhumuzun ne ile dolduğu ile ilgilidir. Bu noktada kendimize soracağımız kilit soru şu olmalıdır: ‘Ben gerçekten neye değer veriyorum?’ Aileye mi? Yardım yapmaya mı? Risk almaya mı? Başarıya mı? Aşka mı? Değerlerimizi tespit ettiğimiz zaman hayat amacımızı bulmuş oluruz ve amacı olan bir hayatı bulup onu yaşamak bizi doyuma ulaştırabilecek en önemli yollardan biridir.
DENGE
Şimdi sizlerden 1 dakikalığına gözlerinizi kapatmanızı isteyeceğim. Gözlerinizi kapattıktan sonra yaşamınızı aynı birkaç tane kefesi olan terazi olarak hayal edin. Bir kefeye aile yaşamınızı, diğer bir kefeye iş yaşamınızı, bir diğerine arkadaşlarınızı ve diğerine de hobilerinizi, sosyal faaliyetlerinizi pay ettiğinizi düşünün. Terazinin kefelerine baktığınızda hepsi dengede duruyor mu? Yoksa bir tanesi ağır basmış aşağı düşmüş, diğerleri havada mı kalmış? Örneğin iş kefeniz ağırlıktan dolayı aşağı düşmüş ise, bu hayatınızda dengelerin bozulduğunun göstergesi olabilir. Erkek arkadaş bulduğuda selamı sabahı kesen ya da iş yoğunluğu sebebiyle hasta annesini aramayan örneklerle hepimiz karşılaşıyor ve hatta bilhassa kendimiz yaşıyor olabiliriz. Yaşamda dengede kalabilmemiz için terazinin kefelerini birbirine eşitlememiz gerekir. Bunun için de sınırlarımızı çizebilmeli, neye, nerede ve ne zaman evet veya hayır dememiz gerektiğini bilmemiz gerekir.
SÜREÇ
Süreç benim için son durağı olmayan bir yol gibidir. Bazen yol su gibi akar, bazen fırtına, yağmur basar, bazen arkadan gelen seni sollar, bazen öndekinin benzini sızar. Önemli olan her bir durumda senin nasıl direksiyona hakim olduğundur.
Yaşamımızda seçimlerimiz ve aldığımız kararlarlar ile doyum, denge ve süreçlerimizi iyi yönetebilirsek o hayalini kurduğumuz, etkin, motivasyonu yüksek yaşama sahip olabiliriz. Sabah kalktığımızda ‘Bugün canım bir şey yapmak istemiyor!’ yerine ‘Şükür! Bugünü daha nasıl güzel yaşabilirim? niyetiyle güne başlamak ümidiyle!