Sosyal çevremizle iletişim halinde olmamız bizim en temel ihtiyacımız.
Ancak corona sebebiyle aylardır evlerimizde, sevdiklerimizden ve sosyal hayattan uzak kaldık.
Peki şimdi sosyal yaşama nasıl adapte olacağız?
Değerli Dostlar,
Bu yıl, hepimiz için zor bir yıldı. Çok yakınlarımızın corona olduğuna şahit olduk ve yanlarında olamadık. Bir kısmımız maalesef yakınlarını kaybetti. Bir kısmımız işini kaybetti. Aylarca evlerimizden dışarıya çıkamadık. Bayramlarda, özel günlerimizde ailemizle, sevdiklerimizle bir arada olamadık. Kısacası maddi ve manevi kayıplarımızın olduğu, gerçekten zorlu bir kıştı.
Ancak, son haftalarda sanki çok büyük bir kasırganın ardından kara bulutların yavaş yavaş üzerimizden çekiliyor ve güneşin sıcak yüzü tekrar yüzümüze yansıyor gibi. Vaka sayılarının azalması, iyileşen hasta sayılarının yükselmesi, aşılamanın hızlanması ve alınan pandemi tedbirlerinin daha da rahatlaması, bizleri bayağı bir umutlandırdı. Hangi akrabamla yada arkadaşımla konuşsam Haziran'dan sonra buluşalım, görüşelim, program yapalım gibi sohbetler geçmeye başladı. Çoğumuz kaldığımız yerden sosyal yaşamımıza geri dönmeye hazırız gibi.
Ancak, bir yandan da şu soruyu sormadan edemiyorum kendime. Salgın sebebiyle bütün kış yaşadığımız onca şeyden sonra birden hayatı kaldığımız yerden kucaklayabilecek miyiz? Yani havuzun kenarından suya birden dalmak mı yoksa yavaş yavaş ayak parmaklarımızı ıslatarak kendimizi suya alıştırmak mı daha sağlıklı olan? İçimdeki ses, tekrar normal yaşama dönerken işlerin güvenli olduğundan emin olmak için küçük adımlarla ilerlemenin daha sağlıklı olacağını fısıldıyor kulağıma.
Tabi diğer bir taraftan da sosyal çevremizle iletişim halinde olmamızın bizim en temel psikolojik ihtiyacımız olduğunu göz ardı etmememiz gerekiyor. Bütün bir kış üzerimize çöken yalnızlık hissini hafifletmenin ve tedbiri elden bırakmadan, küçük adımlarla tekrar sosyal yaşama adapte olmanın yolları olduğuna inanıyorum ve kendi tecrübe ettiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bir kızılderili atasözü der ki: ‘Büyük acılar armağanlarla birlikte gelir. Ama insanlar sadece acılara odaklandıkları için armağanları göremezler.’ O yüzden biz, bize verilen armağanları görmeye çalışalım. Her gün mutlaka 5 dakikamızı şükretmeyi ayıralım.
Hemen hemen her yazımda sporun hayatımıza olumlu katkılarından bahsediyorum. Bu yazımda da tekrar etmiş olalım. Düzenli egzersiz; hem stresimizi azaltır hem de fiziksel ve psikolojik sağlığımıza katkı sağlar. Egzersize, açık hava yürüyüşleriyle başlangıç yapabiliriz.
Meditasyon yaparak önce kendi iç huzurumuzu dengeleyebiliriz. Online yada açık hava da meditasyon derslerine katılarak da sosyalleşme adına ilk adımı atabiliriz.
Kitap okumanın empati, yani başkalarının ayakkabısını giyerek dünyaya bakmamızı geliştirdiğinin farkındayız. Online kitap kulüplerine üye olmamız, benzer ilgi alanlarına sahip olan kişilerle tanışmamıza ve bağ kurmanıza yardımcı olabilir. Bir sonraki adım ise okunan kitapların açık alanlarda buluşarak tartışılması olabilir.
Yapılan araştırmalar vakit geçirdiğimiz ortamın, fizyolojik ve psikolojik sağlığımızı etkilediği doğrultusunda. Bu sebeple doğa ile baş başa kalmak ya da en azından evde bitki yetiştirmek, ekmek, budamak gibi faaliyetler sosyal hayat ile olan bağımızı kuvvetlendirmeye yardımcı olabilir.
Zoom üzerinden görüştüğümüz aile ve arkadaşlarımızla artık yavaş yavaş parklarda, bahçelerde programlar yapmaya başlayabiliriz. Yine açık havada yapılabilecek diğer sosyal aktivitelere katılmamız yeniden sosyalleşmemize aracı olabilir.
Yasakların yavaş yavaş kalkmasına rağmen tekrar sosyal hayata adapte olmakta zorluk çekiyorsak, yalnızlığımız, kendi düşüncelerimizle ihtiyacımızdan daha fazla kalmamıza ve bu da duygularımızın zedelenmesine, kaygılarımızın artmasına sebep oluyorsa, bir uzmandan online yada yüz yüze destek alabiliriz.
Sevgiyle….