Yurt dışında okurken siyahi bir bayan arkadaşımla aynı spor salonuna gidiyorduk. Arkadaşım bir yandan çalışıyor ve bir yandan üniversite okuyordu ve okuduğu bölüm ile ilgili yeni bir işe başvurduğundan bahsetmişti. Ben de arkadaşıma ‘Okulun ve bölümün çok iyi hemen işe alınırsın’ diye telkin de bulunmuştum ve bana ‘Yanılıyorsun, aynı eğitim seviyesinde beyaz birinin başvurusuna bakar işe alınmam’ diye hayatımda ilk defa duyduğum bir cevap vermişti. O vakit arkadaşımın gündeminin ve mücadelesinin ne kadar farklı olduğunu anladım çünkü ben şimdiye kadar hiç böyle bir endişe yaşamamıştım.
Aslında insanoğlu sahip olduğunun değil, sahip olmadıklarının konusunu dile getiriyor. Dolayısıyla birçok konuda ayrımcılığın ve eşitsizliğin yaşandığı ve yaşatıldığı coğrafyalar da böyle bir günün oluşturulması aslında batının, kendi derdine çare arayışının bir göstergesiymiş gibi geliyor bana.
Dünyanın birçok ülkesinde de kutlanılan ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ ilk olarak 20. Yüzyılın başlarında Kuzey Amerika ve Avrupa’da ortaya çıkarak, kadının ulusal, etnik, dinsel, kültürel, ekonomik ya da siyasi ayrımlarına bakılmaksızın başarılarının ve üretiminin tanındığı bir gün olarak ilan edilmiştir.
Gelelim kendi topraklarımıza; ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ ülkemizde ilk 1921 yılında tamamen farkındalık yaratacak eylemlerle kutlanmaya başlanmıştır. Ancak son yıllarda ismi ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak değiştirilip nedenini anlamadığım büyük bir ihtişam ve coşkuyla kutlanmaktadır. Mağazalarda indirimler, etkileyici reklam filmleri, hediyeler, çiçekler ve hatta kutlama geceleri... Peki 9 Mart olunca ne oluyor? Tabi ki her şey unutulmuş oluyor, kimse 8 Mart’ı hatırlamıyor bile.
Tabi ki istisnaların ve devamı gelen sosyal projelerin olduğunu yadsımamakla birlikte; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, bir taraftan tamamen içi boş, anlaşılmamış, insanları daha çok satın almaya teşvik eden, pazarlama şovlarıyla süslenmiş bir gün haline gelirken diğer taraftan da abartılı bir şekilde sanki bu topraklarda kadınlar yüzyıllardır acı çekiyor, zulüm ve baskı görüyor gibi gösterilmesi size de dengesiz ve abartılı gelmiyor mu?
Bu nasıl bir gün ki; bahsedilen baskı, zulüm, eşitsizlik içinde yaşayan kadınlarımızı diğer bir kısmımız, kadınlar matinesinde göbek atarak ya da indirimleri yakalamak üzere mağazalara koşturarak kutluyor?
Bir toplumun bakış açısını, kültürünü en iyi yansıtan o toplumun ozanlarının söylediği söz ve türkülerdir diye düşünüyorum. ‘Kadınlar insandır, erkekler ise insanoğlu’ sözüyle büyük ozanımız Neşet Ertaş toplumumuzda kadının yerini daha nasıl güzel anlatabilirdi ki?
Ya da kitabımız Kur'an’ın kadınlara ayrı, erkeklere ayrı değil de tüm insanlara gönderilmesi; dinimizde herkesin eşit olduğu kavramını daha nasıl güzel dile getirebilirdi?
Ancak yanlış güdülen politikalar, kültürel erozyon, dinimizin suiistimal edilerek insanlara yanlış aktarılması, dünya politikaları, eğitim, sosyo-ekonomik durumumuz, toplum ruh sağlığı gibi birçok etmen kadının toplum içinde ki konumunu son zamanlarda yaşadığımız trajik olaylara kadar getirmiştir.
Geçenlerde bir televizyon programında sanatçı hanımefendinin biri ‘Erkek çalışmalı, kadın evinde oturup çocuğunu büyütmeli, kocasını karşılamalı’ şeklinde bana göre tamamen kadınlar üzerinde prim yapmaya yönelik, bilinçli olarak bir cümle kurdu. Karşısında ki beyefendi sanatçı da bizim adımıza bizi savundu. Ne kadar acı ve utanılacak bir durum, değil mi?
Koca Anadolu toprağını yok sayıp, Türkiye’yi sadece İstanbul’un birkaç lüks semtinden ibaret olduğunu sananlara sormak istiyorum: ‘Anadolu’da emekçi kadınlarımız tarlalarda, çiftliklerde, bağ, bahçede, yerel atölyelerde, fabrikalarda çalışmayıp evde sadece çocuk büyütürse peki biz şehirlerde ki hanımlar nasıl domatesimizi, salatamızı yiyeceğiz? Pamuklu güzel kıyafetlerimiz satın alacağız? Spor sonrası organik meyve sularımızı nasıl içeceğiz?
Ben, Kurtuluş Savaşımızda erkelerle omuz omuza mücadele verip, vatanı kurtaran büyük annelerimizi referans alarak, bu topraklarda kadınlarımızın hem çalışıp hem üretip hem de çocuklarını yetiştirebileceklerine ve hatta daha iyilerini yapabileceğimize inanıyorum. Yeter ki kadınlarımız kendi içlerinde birbirlerini destekleyip, sahip çıksın.
Dünya üzerinde sadece kadınların değil, tüm cinsiyet, ırk, din ve kültürlerin eşit şartlarda ve barış içinde yaşaması ümidiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutlarım.
Sevgiyle.
Pınar Holt