Hiç bir ördeğin su üzerinde nasıl durduğuna canlı şahitlik ettiniz mi?
Ördek, su üzerinde sakince süzülürken aslında suyun altında ayaklarıyla çılgınca kürek çeker.
Değerli Dostlarım,
Çok değil daha bir ay önce hepiniz anılarımızda kalan o yaz tatilindeydik. Benim kaldığım otelin hemen arkasında tarihi bir köprü vardı ve altından da ismini şu an hatırlayamadığım bir nehir geçiyordu. Tatilim süresince her akşam üstü nehir kenarında yüzen ördekleri bir yandan gözlemliyor bir yandan da ‘Yeşil Ördek Gibi Daldım Göllere’ türküsünü mırıldanıyordum. Zaman içinde ördeklerin karadaki, su üstünde ve altındaki hareketleri ilgimi çekti. Hani internette bir adres araştırırken kendinizi istem dışı kozmetik yada giyim sayfasında bulursunuz ya bir anda! Bende ördekleri araştırayım derken, tesadüfen karşıma çıkan ‘Ördek Sendromu’ terimini araştırırken buldum kendimi.
Ördek Sendromu, ilk olarak Stanford Üniversitesi tarafından tanımlanmış bir terim. Resmi bir teşhis olmadığını tahmin etmekle birlikte öğrenciler arasında yaygın olarak görüldüğünü okudum makalelerde.
Niçin Öğrencilere Ördek Sendromu Tanımı Yapılmış?
Profesör Hayk S. Arekayan Ördek Sendromunu, ‘Kişinin sosyal hayatta tamamen sakin görünürken aslında aile, okul ve toplumun üzerine yığdığı beklentilere ayak uydurmaya çalışırken çektiği acı’ olarak tanımlamış.
Türkiye’de 2017-2018 eğitim yılında, sadece üniversite öğrenci sayısı 8 milyona yaklaşmış durumdaydı. Bu popülasyonda öğrencilerin işi her geçen yıl daha zorlaşmakta. Çocuklar erken yaşlardan itibaren gittikçe daha fazla ödeve, daha fazla teste, daha fazla sınava tabi tutuluyorlar.
Sistemin taleplerine göre artık yeni nesilde; hem çok başarılı öğrenci, hem çok iyi sporcu, hem çok güzel, hem çok yakışıklı, hem sosyal hayatta çok popüler, hem sosyal medyada fenomen olmak istiyor. Sisteme karşı değil ama sistemin içinde su yüzünde kalabilmek için çırpındıkça çırpınıyorlar.
Ancak, her şeyin bir bedeli olduğu gibi Ördek Sendromunun da bir bedeli var. Kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz, on parmağında on marifet olduğunu kanıtlamaya çabalayan, çırpındıkça çırpınan gençleri ne oluyor biliyor musunuz? Bir süre sonra depresyon, anksiyete ve diğer ruhsal problemlere kadar gidebilecek süreçler yaşayabileceklerini belirtiyor uzmanlar ve hızlı bir şekilde tedavi edilmesi gerektiğini öneriyorlar.
Eskilerde türkülere konu olmuş, aşk dizelerine ilham olmuş ördek, şimdilerde sendrom olmuş!
Oysa ki biz ebeveynler en baştan çocuklarımıza, gençlerimize model olabilsek, sağlığın ve mutluluğun her şeyden daha değerli olduğunu onlara anlatabilsek, ulaşılamaz hedefler için çırpınmak yerine ulaşılabilir ve gerçekçi hedeflerin bizi daha tatmin edeceğini anlayabilsek ve anlatabilsek ve ördekleri sendrom olarak değil hep türkülerde mırıldansak, şiirlerde okusak, ne güzel olurdu!
Gelin, biz yine de ördekleri türkülerimizdeki mısralarda anarak sonlandıralım.
Yeşil Ördek Gibi Daldım Göllere
Sen Düşürdün Beni Dilden Dillere
Başım Alıp Gidem Gurbet Ellere
Ne Sen Beni Unut Ne De Ben Seni...
Sevgiyle.
Pınar Holt
E-mail: [email protected]