Youtube'dan Sesli dinlemek için tıklayın.
Şeyh Şamil Hazretleri İman, Direniş ve Teslimiyetin Ölümsüz Destanı
"Dağların doruklarından yankılanan bir özgürlük çığlığı, Çarlık Rusyası'nın ihtişamlı ordularını titreten bir yürek, Kafkasya'nın beyaz karları üzerinde kanıyla destan yazan bir yiğit: İmam Şeyh Şamil. O, yalnızca bir askeri deha değil, aynı zamanda ilimle yoğrulmuş bir âlim, tasavvufun inceliklerine vakıf bir mürşid ve tüm zorluklar karşısında dimdik duran bir mümin örneğiydi."
1797 senesinde Dağıstan'ın Gimri köyünde dünyaya gelen Şamil, daha küçük yaşlardan itibaren keskin zekâsı ve derin idrakiyle dikkatleri üzerine çekti. Arapça, fıkıh ve tefsir eğitimini bölgenin seçkin âlimlerinden alırken, bir yandan da at binmekte, kılıç kullanmakta ve savaş taktikleri geliştirmekte gösterdiği üstün kabiliyetle çevresindekileri hayrete düşürüyordu.
İlginç olan, bu genç delikanlının bir dönem Rus ordusunda askeri eğitim almış olmasıydı. Çarlık subaylarından öğrendiği modern savaş tekniklerini, ileride kendi halkına karşı kullanmayı reddedecek, bilakis bu bilgileri Ruslara karşı verilecek özgürlük mücadelesinin temel taşlarından biri haline getirecekti.
1834 yılında Kafkasya'nın üçüncü imamı seçilen Şeyh Şamil, artık tüm Dağıstan ve Çeçenistan'ın manevi ve askeri lideriydi. Onun önderliğinde birleşen Kafkas halkları, sayıca ve techizatça kendilerinden katbekat üstün olan Rus ordularına karşı destansı bir mücadele vermeye başladı.
Dağların geçit vermez yamaçlarında kurduğu savunma hatları, ani baskınlarla düşmanı şaşkına çeviren gerilla taktikleri ve en önemlisi, askerlerine aşıladığı "ya şehitlik ya gazi" anlayışı, Rusları bölgede adım adım ilerleyen bir maceradan ziyade korkulu bir rüyaya dönüştürdü.
25 yıl süren bu amansız mücadelede Şamil, birçok kez Rus generallerini dize getirdi. Öyle ki, Çar I. Nikolay'ın "Bu dağlı eşkıyasını bir türlü alt edemiyoruz!" diye hayıflandığı rivayet edilir. Fakat 1859'da Gunib Dağı'nda tamamen kuşatılan İmam, artık savaşamayacak durumdaki yaşlıları, kadınları ve çocukları düşünerek teslim olmayı kabul etti.
Şeyh Şamil'in esareti, onun şahsiyetinin bir başka yönünü dünyaya gösterdi. Rus Çarı II. Alexander, bu büyük kumandana hayranlık duyuyor ve onu sarayında ağırlıyordu. Ancak Şamil, altın kafesler içinde yaşamaktansa, özgürlüğün en küçük imkânını kolluyordu.
Nihayet 1869'da Sultan Abdülaziz'in araya girmesiyle hürriyetine kavuşan Şamil, İstanbul'a geldiğinde muhteşem bir törenle karşılandı. Yıllarca Ruslara kök söktüren bu efsanevi komutan, artık Osmanlı'nın misafiriydi. Ancak onun gönlü, ömrünün kalan kısmını İslam'ın kutsal topraklarında geçirmek istiyordu.
1870 yılında hac vazifesini yerine getirmek üzere Mekke'ye giden Şeyh Şamil, ardından Medine-i Münevvere'ye yerleşti. İşte burada, tarihin şahit olduğu en mucizevi hadiselerden biri yaşandı.
Bir gün Mescid-i Nebevi'de, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) huzuruna vardı. Büyük bir edep ve muhabbetle:
"Esselamü aleyke ya Resulullah! Ey Allah'ın Resulü! Dağlarda senin sevgini anlattığım günlerden, şimdi huzuruna çıkmaya layık olmayan bu kuluna selam verir misin?" dedi.
O anda, mescitte bulunan yüzlerce mümin, Ravza-i Mutahhara'dan yükselen bir sesin:
"Ve aleykesselam ya Şamil! Ey benim Kafkasya'daki yiğit evladım! Sen ki davam uğruna canını siper ettin, şimdi huzuruma gelmeye nasıl layık olmazsın?" dediğini duydu.
Bu olağanüstü hadise, Medine sokaklarında hızla yayıldı. Şeyh Şamil'in kerametinin en büyük tezahürü olarak kayıtlara geçen bu olay, onun hayatının son ve en büyük müjdesi oldu.
4 Şubat 1871'de, 74 yaşında Medine'de vefat eden Şeyh Şamil, Cennetü'l-Baki mezarlığına defnedildi. Kabri, bugün yüz binlerce mümin tarafından ziyaret ediliyor.
Onun hayatı, imanın maddi güç karşısındaki zaferinin, teslimiyetin en yüce mertebesinin ve nihayetinde Allah'a kulluğun en güzel örneklerinden biridir.
Şeyh Şamil'in mücadelesi, sadece 19. yüzyıla ait bir direniş hikâyesi değildir. O, tüm mazlum milletlere; zulme karşı dimdik durmanın, teknolojik üstünlük karşısında imanın gücüne sığınmanın ve en nihayetinde hakikate tam teslimiyetin timsalidir.
Bugün Kafkasya'da onun adı hâlâ bir bayrak gibi dalgalanıyor. Dağıstan'ın köylerinde anlatılan hikâyelerde, Çeçenistan'ın dağlarında söylenen şarkılarda, tüm İslam coğrafyasında okunan kitaplarda Şeyh Şamil, bir özgürlük sembolü olarak yaşamaya devam ediyor.
"Bir kartal düşünün; kanatları imanla, pençeleri azimle, bakışları Allah'a tam teslimiyetle dolu... İşte Şeyh Şamil, o kartaldı. Dağlar onunla gürledi, tarih onunla şereflendi, müminler onunla övündü..."
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Mustafa Özel akasyam.com haber. Beğeni atıp , abone olup bildirimleri açabilirseniz sevinirim.