Annelerimiz birer cennet gülüdür. Biz her bir gün o gülleri sevgiyle koklarız. Sadece gül değil, her bir çiçeğin açışında onun kokusu vardır.
Anne deyince akan sular durulur ve yüreklere o ilahi sevgi mühür gibi vurulur. Annedir ilk saçımıza, ellerimize ve ruhumuza dokunan. Biz uyurken o bizim başımızda sevgi nöbeti tutar.
Acaba hasta mıdır yoksa üşür mü diye saatlerce bizi bir bebek gibi gözetler. Böyle bir insana elbette cennet vadedilir. Gözlerimize bir bakışta anlar sevinç ve hüzünlerimizi.
İlk derdimizi açtığımız değerli insandır. İnsandan da öte hepsi de birer melektir onların. Gözlerinde yaydığı sevgi ışıklarıyla aydınlatır gecelerimizi.
Hasta olduğumuzda çorbasından meyvesine kadar her türlü yiyecek ve içeceği bizzat ayaklarımıza kadar getirir. Üstelik de kendi elleriyle yedirip içirir bizleri.
Ben böyle annelere sonsuz sevgi ve saygı duyarım. Hasta yatağında ağrılar içinde kıvranırken bile " Sevgi Ufkundan Şarkılara" adlı piyasaya çıkan ilk şiir kitabımı gözleri pek iyi seçemediği halde eline alıp okumaya çalışmasından duyduğum memnuniyet, binlerce şiir kitabından daha önemlidir benim için. Böyle bir anneye nasıl saygı duymaz nasıl gönlünü, ömrünü vermez ki insan?
Odur bizim her derdimize, sitemimize ve isteklerimize tahammül gösteren. Bunaldığımızda en sadık bir dost olan da yine odur. Anne, bugün de Anneler Günü imiş. Ne yapayım ben Anneler Gününü. Sen benim her gün, her hafta, her ay, her yıl: sen benim ömür boyu annemsin.
Gözlerinin içi hep gülsün annem. Allah seni başımızdan hiç eksik etmesin. Allah senden razı olsun. Bu güne kadar dünyaya tam 9 çocuk getirdin. Bu dokuzdan dört tanesi Allah’ın takdir-i ilahisiyle vefat ettiler. Kaldık 5 kardeş. Ben senin ortanca çocuğunum. Hani anne sen beni Samsun Ayvacık’ta 1956 yılında dünyaya getirmiştin ya; işte o zaman ben öyle bir bebekmişim ki sen beni kucağına alamazmışsın o zamanlar. Çünkü ben bir kemik bir deri imişim. Neredeyse zayıflıktan ölecekmişim.
Rivayet o ya Ayvacıklılarda o zamanlar bir inanış varmış ve rivayete göre bu tür zayıf, çelimsiz ve ölebilecek kadar ümitsiz olan bebekleri kümese koyarlarmış. Eğer bebek kümeste ağlarsa ölmeyecek ağlamazsa ölecekmiş. O zamanki halkın rivayeti işte.
Ben daha kümesin kapısını açar açmaz öyle bir feryat edip ağlamışım ki herkes başta ailem bayram etmiş sevinçten. Daha sonra ben her geçen gün kilo alıp sağlıklı bir çocuk olmuşum sayende.
Yine bana doğum yaparken az kalsın gazlı ocağı devirecekmiş. O yıllarda ulaşımda sandallarla yapılırmış. Yani her türlü zorluklara göğüs germiş annem. Çile çekmiş. O yüzden ben annemi müsaadenizle yılın annesi seçiyorum. Zaten bence herkesin annesi de yılın anne aday adayıdır.
Annem hasta. Allah tüm hasta annelerimize sağlık ve şifalar versin inşallah. Annelerimizin kıymetini iyi bilelim. Onları üzmeyelim ve hayır dualarını alalım.
Anneler yazmakla bitmez ancak yazımızı burada bitirmek zorundayım. Allah annelerimizi başımızdan eksik etmesin. Eğer anneleriniz ebediyete intikal etmişse Allah rahmet eylesin..
Bu duygu ve düşüncelerle tüm annelerin Anneler Gününü kutlar, ellerinden öperiz.
Not: ( Sevgili annemin hayatta iken yazdığım bir yazıdır. Mekânı cennet olsun )
Oktay ZERRİN