Genel manada hayat üzerinde dinin etkisini azaltmaya çalışan ve insanların daha çok dünyaya meyletmelerini salık veren bir anlayış olan sekülerizm Türkçe’ye dünyacılık veya dünyevîleşme olarak aktarılıyor. Toplumları bir arada tutan en önemli amillerden biri olan dinin etkisinin insanların hayatlarında azalmasına sebep olacak bir anlayış toplumların çözülmesine sebebiyet verebilir mi? Toplumları bir arada tutan tek amil inanç ortaklığı olmasa da toplumun harcı mesabesinde olabilecek bir yapının toplumların hayatlarından çıkarılması veya hayatlardaki etkisinin azaltılması muhakkak ki toplumları olumsuz etkileyecektir.
İnsanların daha fazlaca dünyayı yönelmelerini ve İslam'ın ortaya koyduğu dünya - ahiret dengesini dünya lehine ahiret aleyhine bozan Sekülerizm anlayışıyla beraber toplumu ifsat edebilecek bazı felsefî anlayışların da revaç bulduğunu görmekteyiz. Herhangi bir tanrının olmadığını iddia eden Ateizm, tanrının olup olmadığını bilemeyeceğimizi ifade eden Agnostisizm, bir tanrı varsa bile her şeyi yaratmış ve kendi köşesine çekilmiş dünyaya müdahale etmiyor diyen Deizm gibi birçok sapkın anlayış özellikle İslamî altyapısı sağlam olmayan gençlerimizi tehdit etmektedir. Özellikle sadece dünyaya meylin eski Yunan felsefesinde yer alan hedonizme (hazcılık) doğru insanları sürüklediği de var sayılabilir. Bir tanrının olmasını istemeyen veya varsa bile işine karışmasını istemeyen bu felsefi akımların sadece dünya zevklerini önceleyen hedonist tipleri var etmesi kaçınılmazdır. İnsanlara özgürlük adı ve perdesi altında sunulan bu akımlar esasında nefsin kölesi olmayı, kendi arzularını ilahlaştırmayı özgürlük zanneden bireyleri toplum içerisinde artırmaktadır.
Dünyada artan sekülerizm anlayışı ile beraber bir diğer tehlike de cinsiyetsizleştirme politikaları, LGBT, evlenmeme veya evlense dahi çocuk yapmamayı salık veren propagandalardır. Bu türden faaliyetler toplumun temeli olan aileyi hedef almaktadır. Bir toplumu ayakta tutan en önemli öge olan aile kurumunun yıpranması toplumun temeline dinamit konulması ile eşdeğerdir. Toplumun temeli olan aileyi dipten dinamitleyen bu tür zararlı faaliyetlere ve propagandalara karşı seküler hayatın temsilcileri, bu anlayışlara karşı saygılı olunmasını beklemektedirler. Yanlış ve zararlı olan bir anlayışa saygı duymak ve ona karşı tepkisiz kalmak ona bir manada destek vermek veya serbest bir şekilde yayılmasına ses çıkarmamak olacaktır. O nedenle toplumu ifsat eden LGBT, cinsiyetsizleştirme çalışmaları veya aileyi hedef alan propagandalarla mücadele edilmesi daha doğru bir yol olacaktır.
Toplum düzenini bozarak otoriteyi ortadan kaldırmayı veya değiştirmeyi amaçlayan bir hareket olarak tanımlanan Anarşi, silahlı olabileceği gibi fikri ve politik planda da olabilir. Yazdıklarımızı anarşi kavramıyla da bağdaştırarak burada şöyle bir soru soralım: ‘Sekülerizm akımı ile ortaya çıkan ve körüklenen insanların dinlerinden ve inançlarından uzaklaştırılma gayreti, toplumu bozacak aile kurumunu yıkacak zararlı faaliyetlerin toplumda artmasını isteyen veya destekleyen anlayış, anarşist bir faaliyet olarak adlandırılabilir mi?’
Servet Zeyrek