Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/12

Ali KAYIKÇI

02-08-2018 07:49

Saygıdeğer Okuyucularımız!..                                                                                                              

Daha önce de belirttiğimiz gibi, başta “TGRT EF” olmak üzere, “Millî Gazete”, “Diriliş Postası” ve “Anadolu Gençlik Dergisi” gibi sesli ve yazılı basın-yayın organlarında “Millî Dil: Türkçe” üzerine gereken hassasiyetin gösterilmeyip şu mahût “Uydurukça/Ecerufça/Arı Dil” ile konuşulup yazıldığını gördükçe, “Hem Okudum Hem de Yazdım/3 (Dil ve Millî Kültür Konulu Köşe Yazısı-Şiirler” adını verdiğimiz  (Samsun, Aralık 2015) adlı eserimizde yer alan bâzı köşe yazılarımızı buraya taşımanın faydalı olacağını düşündük. Bugün de, kaldığımız yerden devam eyliyor ve bu kitabımızda yer alan bu makâlelerimizi Siz Saygıdeğer Okuyucularımızın bilgilerine aynen sunuyoruz…                                                     

Kalbî sevgi ve saygılarımızla…          

 “TÜRK ŞİİRİ”, “BİZİM ŞİİR”,  “İSLÂMÎ ŞİİR” ÜSTÜNE BİR SOHBET

* Suâller: Durdu Şahin: Eğitimci Şâir ve Yazar, Türkiye Yazarlar Birliği Üyesi

Saygıdeğer Okuyucularımız!..

Pek çok yönü ile hâli ve dolayısıyla da bugünü ilgilendirdiği için,  yıllar önce arkadaşımız Sayın “Durdu Şahin” tarafından bizimle yapılan bir röportajdan alıntılar yapmak suretiyle “Sohbet”imizi gerçekleştirmek istiyoruz.

Bu görüşme, “Erciyes Dergisi”nin Mart 1998 tarihli, 243. sayısı 6–8. sayfalarında, bizim de “Mahalleden Bölgeye SAMSUN” adını verdiğimiz eserimizin 2. cildi 56–61. sayfalarında, daha sonra ise O’nun “Günümüz Şairleriyle GÜLŞENDE HASBİHAL (Mülâkatlar)” isimli kitabında da aynen yer almıştır.

Diyoruz ve verilen bu ön bilgilerin ışığında, gerçekleşen bu röportaj/sohbet ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz…

Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

                               * - * - * - * - *

Suâl (D. Şahin): Size göre bir şiiri, “Türk Şiiri”, “İslâm Şiiri”, “İslâmî Şiir” yapan nedir? Şâirlerimizin sık sık kullandığı “Bizim Şiir”de aranan özellikler nelerdir?..

Cevap (A. Kayıkçı): Her ne kadar “Türk Şiiri” dendiği zaman ilk akla gelen, bir Türk tarafından, Türk şiir geleneğine uygun, Türk’ün millî değer ve düşünceleri, korku ve heyecanlarıyla yüklü; Türk insanına bâzı duygular aşılamak ve fikirler vermek için söylenen veya yazılan şiir ise de; bu temel unsurlar çerçevesinde yazılıp/söylenen, ancak nüfus cüzdanında bir başka ülke tâbiiyeti görülen kişilerin sanat mahsûlü olan eseri de bizce “Türk Şiiri”dir. Çünkü burada önemli olan, şüphesiz ki ismin veya tâbiiyetin “Türk” olmasından ziyâde; fikir ve duyguların, tasvir edilen varlıkların… Türk için ve Türk’e göre değer taşıyıp taşımamasıdır. 

Bir başka sohbetimizde de dile getirdiğimiz gibi, Nâzım Hikmet benzeri; tâbiiyet değiştirmeden önce Türk kimliği taşımış olsa da, bozuk inanç ve düşünceleri ile Türk milletine ve O’nun millî-mânevî değerlerine yabancı, hatta düşman olduğu ve Türk-İslâm düşmanlarının ekmeğine yıllar yılı yağ sürdüğü ve bazı “Kızılcıklar” tarafından göklere çıkarılmış olsa dâhi asla “Türk Şâiri” değildir; kölesi olmakla iftihar ettiği komünizmin ve O’nun başında bulunan zâlim diktatörlerin zavallı bir uşağıdır… Nitekim bu sözümüzün teyidi, geçtiğimiz günlerde yakalanan Özdemir Sabancı’nın katili M. Duyar hakkında eski bir işvereninin söylediği, “Çok kitap okurdu; fakat hep Nâzım Hikmet kitapları okurdu” sözleridir. Bizi biz yapan dinî ve millî değerlere düşman olan zihniyet sahipleri ne yaparlarsa yapsınlar ve ne söylerlerse söylesinler; asla ve asla “biz”den olamazlar. Görünen odur ki, hiçbir zaman da olamamışlardır ve olamayacaklardır…

“Samsunlu Halk Şâirleri”nden olan ve geçtiğimiz sene “50 Sanat Yılı”nı idrak etmiş bulunan, millî meselelerdeki hassasiyeti ve simgeleşmesiyle tanının “Âşık Kemâlî Bülbül”ün 1952’nin “Büyük Cihad Gazetesi”nde neşredilen “Iskat Ettik!” başlıklı şiirini; konunun önemi dolayısıyla müsaadenizle aynen takdim etmek istiyorum:

Bu güzel vatana, Cehennem diye/Türkler aleyhine, konuşan Nâzım

Kızıl liderlere, yaranam diye/Geceli-gündüzlü, çalışan Nâzım…

 

Utanmadan zulme, eyledin gıpta/Hapisten kurtuldun, plân kurup da;

Stalin denilen, piçe uyup da/Kızıl Cehennem’e, koşuşan Nâzım…

 

Seni ıskat ettik, vatandaşlıktan/İster iftihar et, istersen utan;

İster Sibirya’da geber açlıktan/Hakkında bir kanun, oluşan Nâzım…

 

Kemâlî Bülbül’üm, hiddetlenirim/Yumruğum kuvvetli, şiddetlenirim;

İsmini duydukça, nefretlenirim/Kâfirlerle kin, bölüşen Nâzım…

“İslâm Şiiri” tabirini de “Türk Şiiri” tabirinde olduğu gibi değerlendirmek durumundayız. Meselâ, Peygamberimiz Efendimiz “sallallahü aleyhi veselleme” îmân etmeyen, ancak “zekâ”ları sebebiyle O’nun büyüklüğünü görüp hakkını teslim etme noktasında bulunan bâzı kişi ve kuruluşların temsilcileri, “100 Büyük İnsan” sıralamasında, Resûl-ü Ekrem’e “1.” deseler (nitekim bu isim altında yayımlanan bir eserde aynen demişler) ve varsaysak ki üstüne üslük bir de şiir yazarak bu düşüncelerini dile getirseler, bu “İslâm Şiiri” olmaz. Çünkü o adam, kendisi “Müslüman” olmadığı gibi, İslâmiyet’e ve onun Şanlı Peygamberi’ne de inanmamakta; diğer bir ifâde ile îmân nîmetiyle şereflenmek saâdetine kavuşmamış bulunmaktadır. Diğer taraftan bir Kaptan Gusto, Fransız milletinden olmasına, belki de Arapça hiç bilmemesine ve namâz kılmamasına rağmen, yüce dînîmiz İslâmiyet’le şereflendiği ve Müslüman olduğu içindir ki, Müslümanlık akîdeleri doğrultusunda bir şiir yazmış olsa, işte o da “İslâm Şiiri”dir.   

Sözün burasında “İslâm nedir?” kavramına da açıklık getirmek ve yanlış anlamalara meydan vermemek bakımından bir parantez açmak durumundayız.

İslâm”ın kelime mânâsı, “Boyun bükerek teslim olmak. Allahü teâlânın istediği gibi olmak”tır. “İslâmiyet” ise, bilindiği üzere, “Allahü teâlânın Cebrail ismindeki melek vasıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların dünyâda ve âhirette rahat ve mesut olmalarını sağlayan usûl ve kâideler, emir ve yasaklar”dır. (Bkz: Türkiye Gzt Dînî Terimler Sözlüğü, c. 1, s. 244–245)

Fetih Sûresi 28. âyet-i kerîmesiyle Cenâb-ı Allah meâlen, “Allahü teâlâ Peygamberini hidâyet ve hak din İslâmiyet ile gönderdi. İslâm dînini diğer dinler üzerine üstün kıldı. (Muhammed aleyhisselâmın hak) peygamber olduğuna şâhid olarak Allah yeter” buyruğuna inanan kimseler de Müslüman’dır ve Müslümanlar, hareket ve işlerini “İslâmiyet”in emrettiği şekilde yapmakla mükelleftirler.

Hazret-i Ömer” (radiyallahü anh)ın belirtikleri gibi, “İzzet (şeref, îtibâr) İslâm’dadır. İslâmiyet’in ahkâmına (hükümlerine) uyan, azîz olur. Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, huzuru, saâdeti başka şeylerde arayanlar ise zelil olurlar.”

Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî” (küddise sirruh) hazretleri de buyuruyorlar ki: “Bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyet’in içindedir. Eski dinlerin görünür görünmez bütün iyiliklerini, İslâmiyet kendinde toplamıştır. Bütün saâdetler, muvaffakiyetler ondadır.”  Ve yine buyuruyorlar ki, “İmân, muma benzer; dînimizin emir ve yasakları mum etrafındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de İslâmiyet’tir ve din-i İslâm’dır. Îmânsız mum çabuk söner, îmânsız İslâm olmaz. İslâm olmayınca, îmân yoktur.”

Bu ilâhi buyruklar ve güzel sözler çerçevesinde yazılan şiirlerin; nazım şekli, şâiri, dili ve yazanın tâbiiyeti ile eserin konusu ne olursa olsun, adı “İslâm Şiiri”dir. Ve “İslâm Şiiri”ni de gerçek mânâda “biz” yapan; İslâmiyet’in beğendiği yaşayış, hâl, hareket ve tavırlar manzûmesi olan “İslâm ahlâkı”na riâyettir… 

Sohbetimizin bu noktasında, hem o büyükleri anmak ve hem de sözlerimizi bereketlendirmek bakımından, “Seyyid Mevlânâ Halid-i Bağdâdî” hazretlerinin bir kaside’sini aktaralım istiyoruz:

 

“Serveri âlem, sana âşık olup da, yanarım!

Her nerede olsam, o güzel cemâlin ararım…

 

Kâbe Kavseyn tahtının sultanı Sen, ben bir hiçim,

Misâfirinim dememi, saygısızlık sayarım…

 

Her şey cihânda Senin şerefine yaratıldı,

Rahmetin bana da yağsa, o ân olur baharım…

 

Herkes Kâbe’yi tavaf için geliyor Hicâz’a,

Sana kavuşmak şevkiyle, ben dağları aşarım…

 

Seâdet tacı giydirildi, rüyâda başıma,

Ayağın toprağı serpildi yüzüme sanarım…

 

Dostunu öven âşıkların bülbülü, ey Câmi!

Divanında şu yazılar, oluyor tercümanım…

 

Dili sarkmış, susuz kalmış, uyuz bir köpek gibi,

Senin ihsân denizinden bir damla arzularım…”

Suâl (D. Şahin): “Türk Şiiri, İslâm Şiiri veya İslâmi Şiir; başlangıcından bugüne kadar gelen uzun bir yürüyüştür. Bu hâliyle, şekil, konu ve tema olarak gelişerek geliyor, geliyorlar. Öyleyse “orijinal Türk Şiiri”, İslâm veya İslâmi Şiir” olarak hangisini, hangi dönemin şiirini kabul edeceğiz? Türk şâirlerinin yazdığı her şiir, “Türk Şiiri”, Müslüman şâirlerin yazdığı her şiir “İslâmî Şiir” veya “İslâm Şiiri” ise, biz neyi tartışıyoruz? Duyguları dile getiriş biçimlerini veya aslî kaynaklara uygun olup olmadıklarını mı?..

Cevap (A. Kayıkçı): “Türk Şiiri” ve “İslâmî Şiir” kavramları üzerinde durmadan önce çok önemli gördüğümüz birkaç hususa temas edelim:

Birincisi: Malûm olduğu üzere, İslâmiyet; ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem aleyhisselâmdan son Peygamber “Hz. Muhammed” (sallallahü aleyhi veselleme) kadar gönderilen bütün peygamberlerin Allahü teâlâdan getirdiği dinlerin ortak adıdır. Bu bakımdan, “İslâmiyet” deyince, bunu “Resûl-ü Ekrem” efendimiz ile başlatmak, bu mânâda yanlış olur…

İkinci husus: Ural-Altay dil grubu içinde yer alan ve ilk devreleri karanlık olmakla birlikte elde bulunan vesikalar ve Çin kaynaklarının verdiği bilgilere göre; Türk Dili’nin geçmişi, tarih öncesi devirlerine kadar uzanmakta, derli toplu ilk metinler ise Yenisey-Orhun Âbideleri’nde görülmektedir. Bu âbidelerdeki gelişmiş Türkçenin evveliyatına ait ve “Proto-Türkçe” denilen en eski Türk devirleri ile ilgili Türkçe ve dolayısıyla da şiir hakkında bilgilerden mahrûm bulunduğumuz için, geniş anlamdaki “İslâmî unsurlar” taşıyıp taşımadıklarını da (tafsilâtlı olarak) tabiatıyla bilemiyoruz.  

Eski Türkçe devirlerine ait ele geçen belgelerin en eskisi olan Orhun Âbideleri’nden Vezir Tonyukuk Kitâbesi, bilindiği gibi 720 tarihlerinde yazılmış, bu tarihten 25 yıl sonrasına ait Göktürk eserlerinde dilimiz hakkında zenginlikler sergilenmiştir. Gerek bu belgelerde yer alan ifâdelerde ve edebî metinlerde, gerekse bilinen en eski koşug, kojang (şarkı, türkü), koşma, taşkut (beyit), padak (mısra), kavi, kavya (şiir), baş, başik (ilâhî) gibi terimlerde; yüce İslâm dînine uyan bölümlerin bulunması, İslâmiyet’in Türk milletinin inanç yoluyla diline yansımasının belgeleridir. Bu yansımada ne kadar îmân, îtikad ve ahlâk varsa; o kadar İslâmiyet ve Türklük kaynaşmış, bir diğer söyleyişle “bütünleşmiştir” demektir ki; asırlar boyu “Batı Dünyâsı”nın “Türk” deyince “İslâmiyet”i, “İslâm” deyince de “Türkleri” anlaması ve anlatmasının sebebi de bundan başka bir şey değildir.

Meselâ bir Aprınçur Tigin, Kül Tarkan, Sınku Seli Tutung, Kiki, Pratyaya-Şiri, Asıg Tutung, Çisuya Tutung, Kalım Keyşi gibi şâirlerin şiirlerinde İslâmî motifler yer almazken; Çuçu ve Yusuf Has Hacib gibi şâirler, yüce dînimizin akidelerinden eserlerine bol bol serpiştirmişlerdir. Yukarıda adı geçen şâirler, en eski Türk şiirinden örneklere imzalarını atmasına karşılık, Çuçu ve Yusuf Hashacib, “İslâmî-Türk Edebiyatı”nın bilinen ilk önderleri olma bahtiyarlığına kavuşmuşlardır. Bu mânâda da “Türk Şiiri” veya “Türk Şâiri” sıfatlarını birleştirmişlerdir…

Demek ki burada, sorunuzun son bölümünde yer alan “duyguların dile getiriş biçimleri” değil de, “aslî kaynaklara uygunluk” esas olmaktadır, diyoruz…

Suâl (D. Şahin): “Aslî kaynaklara dönüş”ü esas aldığınıza göre, “aslî kaynaklarımız” hakkında bilgi verir misiniz!..

Cevap (A. Kayıkçı): Kıymetli ağabeyimiz Dilaver Cebeci’nin “Türkiye’m” isimli şiirinden iki dörtlük ile söze başlamak istiyoruz:

 

Baş koymuşum Türkiye’min yoluna,

Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm,

Asırlardır kır atımı suladım,

Irmağının akışına ölürüm Türkiye’m,

Ölürüm Türkiye’m, ölürüm Türkiye’m, hey hey hey!..

                (……………)

Düğünüm, derneğim, halayım, barım,

Toprağım, ekmeğim, nâmusun, ar’ım,

Kilimlerde çizgi çizgi efkârım,

Heybelerin nakışına ölürüm Türkiye’m,

Ölürüm Türkiye’m, ölürüm Türkiye’m, hey hey hey!..

Benim “aslî” kaynaklarım da, “asıl” kaynaklarım da; yüce ve muazzez dînimizdir ve onun getirdiği esaslardır. Bunlar da mâlum olduğu üzere; “îtîkâd”dır; “ibâdet”tir; “muamelât”tır; “ilim”dir; “ihlâs”tır; “amel”dir; “güzel ahlâk”tır…

Kim ki, Yahyâ Kemâl merhumun “ana südü gibi ak ve berrak” olarak nitelediği “güzel Türkçemizin” kurallarına sâdık kalarak ve büyük Türkçü ve fikir adamı “Prof. Bahtiyar Vahabzâde”nin ifâde buyurdukları şekilde  (genelde) “hece vezni” ile yazmayı şiar edinerek; yukarıda sıralamaya çalıştığımız yüce ve muazzez dînimizin temel esasları çerçevesinde düşünür ve eser verirse, millî fikriyata tercüman olursa… o, asıl ve aslî kaynakları baş tâcı yapmış demektir…

Cenâb-ı Allah”ın sevdiği böylesi kullar; varsın bâzı medyatik kişi ve kuruluşların mânevî bakımdan “takdir”inden uzak kalsın, hiç önemli değil… 

Diyoruz ve sözü, müsaadenizle bu söylediklerimizi konu olan bir şiirimizle bağlamak istiyoruz:

                * - * - * - * - *       

“Türk’ün kanı”, damarında asilse;

“Türk’ün dînî”, “İslâm” ile asılsa;

“İslâm dînî”, “ilim-ihlâs” fasılsa;

“Bizim Şiir”, “İslâmî”dir biline;

“Bizim Şâir”, “Besmele”yle eline…

 

“Kalem” alır, “Allah”adır nidâsı;

“Sevgi” için, “Resûl”edir sadâsı;

“Hakk’a kulluk”, “yaradılış” esası;

“Bizim Şiir”, “İslâmî”dir biline;

“Bizim Şâir”, “Besmele”yle eline…

 

“Kâğıt” alır, yazdıkları “ak” olur;

“Niyet” temiz, “dili hâlis-pâk” olur;

“Bir amel”e, sevâb on’dan “çok” olur;

“Bizim Şiir”, “İslâmî”dir biline;

“Bizim Şâir”, “Besmele”yle eline…

 

“Kitap” alır, ibret ile hep okur;

“Libas”ını, ilim ile hep dokur;

“Oruç” tutar, nefesi misk’ten kokur;

“Bizim Şiir”, “İslâmî”dir biline;

KAYIKÇ’Ali, varan Hassan iline!..

(Devam edecek)

Derebahçeli/Ali KAYIKÇI

 

DİĞER YAZILARI “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/9 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/8 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/7 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/6 01-01-1970 03:00 ​ “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/5 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/4 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/3 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/2 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/1 01-01-1970 03:00 “ABD”yle Bir “Fabrika” Kurdular!.. 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/19 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/18 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/17 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/16 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/15 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/14 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/13 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/11 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/10 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/9 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/8 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/7 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/6 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/5 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/4 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/3 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/2 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O Dil Yaresidir /1 01-01-1970 03:00 Kim Demiş AB’ye Girmedik Diye?.. 01-01-1970 03:00 Sen Necip Fâzıl’ımız, ne anladın, ne sevdin!.. 01-01-1970 03:00 “Yak Bi Cigara” Daha, “Coni-Capon” Kazansın!../4 01-01-1970 03:00 Yak bi cigara daha, coni-capon kazansın!../3 01-01-1970 03:00 Bir asra yaklaştı, şu feci tablo!.. 01-01-1970 03:00 13 Kişi Öldürene İdâm var, 43 Bini Öldürene Tereddüt!.. 01-01-1970 03:00 “Yak Bi Cigara” Daha, “Coni-Capon” Kazansın!../2 01-01-1970 03:00 Yak bi cigara daha, coni-capon kazansın!../1 01-01-1970 03:00 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/6 01-01-1970 03:00 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/5 01-01-1970 03:00 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/4 01-01-1970 03:00 Yavan Ekmek İle Bir Edebî Ziyâfet/3 01-01-1970 03:00 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/2 01-01-1970 03:00 Yavan Ekmek İle Bir Edebî Ziyâfet / 1 01-01-1970 03:00 Büyükşehir, pislik köyü!.. 01-01-1970 03:00 Şu Derebahçe”de, bahçeler bitti!.. 01-01-1970 03:00 Büyükşehir’in “Virüsleri 01-01-1970 03:00 Böyyük Başkana Mezar Yeri 01-01-1970 03:00 Amazon’a paraları yedirdin!.. 01-01-1970 03:00 Amazon Hastası Başkanlarımız Var… 01-01-1970 03:00 İzzet/şeref İslam’da, amazonlar ziyânda!... 01-01-1970 03:00 Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/4 01-01-1970 03:00 Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/3 01-01-1970 03:00 Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/2 01-01-1970 03:00 Saymış bizim suudi(!), milyon-milyon doları!../1 01-01-1970 03:00 Halime Gürbüz yazdı, ben de saza söyledim!.. 01-01-1970 03:00 Oldu mu ya Sıtkı Hocam, yakıştı mı ilm’ irfâna?.. 01-01-1970 03:00 Moda hastalığında bir teşhis: bunlar otçu olmuş!.. 01-01-1970 03:00 … Sonrasında Demirbaş Yazdı, Ben de… 01-01-1970 03:00 Şu moda hastalığı, salgınlaşıyor!.. 01-01-1970 03:00 Yaz-baharla birlikte moda hastalığı da geliyor!../4 01-01-1970 03:00 Yaz-Baharla Birlikte Moda Hastalığı Da Geliyor!../3 01-01-1970 03:00 Yaz-Baharla Birlikte Moda Hastalığı da Geliyor!../2 01-01-1970 03:00 Yaz-baharla birlikte moda hastalığı da geliyor!../1 01-01-1970 03:00 13 Temel Konu Var, Kitâbımız Kur’ân’da!.. 01-01-1970 03:00 Din-î İslam hamuru, kovanda petek balı!.. 01-01-1970 03:00 Can bedene emanettir!.. 01-01-1970 03:00 Bilir misin?, bilmezsin; sormazsın ki bilesin!.. 01-01-1970 03:00 Îmân’da neredeydik, ne hâllere düştük? Bak!.. 01-01-1970 03:00 Varsa-yoksa her şey dünya!.. 01-01-1970 03:00 Gel isrâfı isrâf eyle!.. 01-01-1970 03:00 Sevr’den Sevr’e Kudüs’e; ibretle bak, nazar kıl!.. 01-01-1970 03:00 İnsan ki… 01-01-1970 03:00 Hayat tarzı yazsanız, ekran kararmaz inan!.. 01-01-1970 03:00 Çüş!.. Desem edebim var, oha!.. Desem çok ayıp!.. 01-01-1970 03:00 Dört Hak Kitabın Yazısı 01-01-1970 03:00 Canlı Dört Göz Olabilmek 01-01-1970 03:00 İşittin mi “Korkut Ata?”/ “Leylâ bebek” “terörist”miş!.. 01-01-1970 03:00 Böylesi bir cömerte karşı, bu nasıl cimriliktir?.. 01-01-1970 03:00 Firavun”lar hâmânlar, deccâldı bir zamanlar!.. 01-01-1970 03:00 Samsun’da Eski Ramazanlar… 01-01-1970 03:00 Avrupa sevmez bizi, sevmedi-sevmeyecek!.. 01-01-1970 03:00 Asırlık en sinsî düşman... 01-01-1970 03:00 Oldu mu ya üstâdım, bu hak-bâtıl yorumun?.. 01-01-1970 03:00 Fransız’dan, Fransız var içimde!.. 01-01-1970 03:00 O Bedr’in arslanları, seçilmiş Sahâbîler!.. 01-01-1970 03:00 “Obama”ydı, “trump”tu; “Sarkozy” daha gâvur!.. 01-01-1970 03:00 CeHaPe’nin Günâh Galerisi”Nden, Satırbaşları!.. /2 01-01-1970 03:00 CeHaPe’nin günâh galerisinden, satırbaşları!.. /1 01-01-1970 03:00 Cumhur mu, millet mi; ince illet mi?.. 01-01-1970 03:00 A la luna, vâlâ (!) Buna!.. 01-01-1970 03:00 Türkler bölük-bölük, “müslüman pörçük!.. 01-01-1970 03:00 Çok “iyi başladın”, “kötü bitirdin!..” 01-01-1970 03:00 ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda/3 01-01-1970 03:00 ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda/2 01-01-1970 03:00 Dil kılıçtan keskin ya, vur ha Kılıçdaroğlu!.. 01-01-1970 03:00 ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda -1 01-01-1970 03:00 Hey 15’li 15’li”, “köşk’ün yolları taşlı!.. 01-01-1970 03:00 Kaçın Erkekler Kaçın, Femin…ler Var Femin…ler!.. 01-01-1970 03:00 ABD’ye Bu Aklı, Kimler Veriyor” Dersin? 01-01-1970 03:00 17 Trilyon Harcadık Demiş!.. 01-01-1970 03:00 Sosyal medya” değil, bu “hayât medya!.. 01-01-1970 03:00 Bir destan adam: Ali Fuad Başgil!.. 01-01-1970 03:00 Özal’a ağlamayan, gözü gözden sayamam!.. 01-01-1970 03:00 Dil Vatandır, Vatan Dil; Her Kelime Sınırtaşı!.. 01-01-1970 03:00 “O ve ben”i okumayan, “Arif Nihat” bile şaşar!.. 01-01-1970 03:00 “Emrin olur sultanım, sen ne dersen yaparız(!)…” 01-01-1970 03:00 “58. Gün…” 01-01-1970 03:00 “Uyan” da bak “ey dedem”!... 01-01-1970 03:00 “İsrail” “buzdağı”na, çarptı-çarpacak!.. 01-01-1970 03:00 “İHA”lar görür seni, sonra “SİHA”lar vurur!.. 01-01-1970 03:00 “Bayrak tepe”-“Kel tepe” 01-01-1970 03:00 Kul “şimdi ağlar ise, sonra…” 01-01-1970 03:00 “Necip Fâzıl üstâd”sa, “o’nun hakkı”nı kayır!.. 01-01-1970 03:00 “Hayat” size ne yaptı, “bostancı…”dan “yasak” mı!.. 01-01-1970 03:00 ​“Peygamberimiz Efendimiz”e bir büyük iftirâ!.. 01-01-1970 03:00 “Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası!..” 01-01-1970 03:00 “Hayât” size ne yaptı, bu “düşmanlık” nedendir!.. 01-01-1970 03:00 Öyle bir “yuh!..” Çekin ki, “dünyâ âlem” işitsin!.. /2 01-01-1970 03:00 Öyle bir “yuh!..” Çekin ki, “dünyâ âlem” işitsin!../1 01-01-1970 03:00 “Paran” ile “düşmanları” besleme!../2 01-01-1970 03:00 “paran” ile “düşmanları” besleme!../1 01-01-1970 03:00 “29 Mayıs” ve “Zeytin Dalı Harekâtı 29’uncu günü, zafer günü”dür!.. 01-01-1970 03:00 “ABD” Düşman İse, Ona “Bu Çalışman” Ne!.. 01-01-1970 03:00 Samsun ve Bölgemiz için bir Mücâhede Lideri: Şefik Avni Özüdoğru 01-01-1970 03:00 Önce “Padişah’a” sonra “Allah’a”, “iftirâ” üstüne “iftirâlar” var!.. 01-01-1970 03:00