(Ters Öğüt Destanı)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilinen bâzı yazılı ve görülü basın-yayın organları başta olmak üzere, bir kısım muhalif siyasî düşünce sahibi kişi ve kurumların son günlerde sık sık dile getirdikleri bir husus da ülkemizdeki (sözüm ona) işsiz sayısıdır.
İnanıyoruz ki, bu külliyen yalandır(!), bu sırf iktidara muhalefet olsun diye söylenmiş bir sözdür(!)..
Böyle dedik diye hemen gıyabımızda lütfen atıp-tutmayınız!..
Efendim; bu cadde ve sokaklarımızı arşınlayan, park ve bahçelerimizi âdeta parselleyip gelip-yerleşen kişiler var ya; bunların yüzde 90’dan fazlası iş-güç sahibi insanlar…
Bakınız; 20 Nisan günlü gazetemizin 5. sayfasında, “Yazı İşleri Müdürümüz” de yazdı: İstanbul liselerinde okuyan öğrencilerin yüzde 96’sı (3 ayrı sektörde) yıl on iki ay çalışıyor, bir taraftan da okula gidiyorlarmış… Bunlardan yüzde 45’i sigara, yüzde 32’si alkol fabrikatörlerinin ve yüzde 9’u da uyuşturucu imalât sektörünün işçileri imiş. Bayram seyran demeden; haftalık, yıllık izin istemeden, habire çalışıyor, çalışıyorlarmış… Sâdece yüzde 4’ü boşta(!) imiş…
Bu durumu, anket sonuçlarının açıklandığı haberlerden öğrenmeye de gerek yok. İşte cadde ve sokaklardaki gençlerin hâli pür melâli... Ağızlarından eksik etmedikleri, bir kısmının “tütünsel dumangaç” dedikleri sigaralarından ve bir kısmının da gazete veya kese kâğıdına sarmalanmış, ara-sıra kafaya dikilen kutu veya şişelerinden, zuladan zulaya, elden ele dolaşan “fişek”lerinden bu durumu kolayca anlamak mümkün…
Bu hâlleriyle hep “birilerinin kesesine çalışmıyorlar mı?.. Onların değirmenlerine su taşımıyorlar mı, patronlarının kârına kâr katmaya, uyuşturucu baronlarını kazandırmaya devam eylemiyorlar mı?…
Diyoruz ve bu his ve düşünceler ile kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı bir kere daha başbaşa bırakıyoruz…
Demiş ve aşağıdaki mısralarımızı sunmuş idik:
= = = * = = =
Cadde ve sokakta, park ve bahçede;
Çalışan insanlar, bu koşturan kim?..
Gece-gündüz demez, artı bütçede…
Hasta-masta değil, istemez hekim;
Pek çoğu obezit, genişmiş mide…
Cadde ve sokakta, gündüz ve gece;
Hangi çarkla döner, sanki bilmece;
İş ve işçilik, yasaklı hece…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide;
Nikotin ve alkol, başlar gülmece…
Cadde ve sokakta, her daim bunlar;
Görmesen de burnun, kokudan anlar;
Hafta yedi gündür, ay-ay zamanlar…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide;
Kartele hizmetçi, bu doz-dumanlar…
Çoğu duman içi, var dumanaltı;
Tekel’in yasağı, o sümenaltı;
Yürüyüş faullü, duruş penaltı…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide
Canı çeker Pejo, yok bir Renault’u…
Cadde ve sokakta, ilde ve köyde;
Yasak-masak takmaz, okulda-evde;
TV’de, dizide; seyredip sev de…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide;
Bekle yasaklansın, yıllarca öv de…
KAYIKÇ’Ali der ki, davranış bozuk;
Eğitim “Millî”siz, binlerce yazık;
Hep “ABD” dedik, “AB”si kazık…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide;
Bir tek ilâcı var: Mânevî azık…
= = = * = = =
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bir sonraki gün ise 17 Ağustos 2017 tarihli bir başka yazımızı bahis mevzuu yapmış ve şunları demiştik: “GÖNÜLLÜ KÖLE OLMUŞ, BİZİM GÂFİL İÇİCİ!..
Bu yılın Ağustos ayı ilk haftası sonunda, dâvetlisi olarak bulunduğumuz Yalova’daki bir düğün gününde, oldukça ilginç bir hadise ile karşılaştık. Bizim de Hamsiköy’den yakın-uzak akrabamız olan orta yaşlarındaki bir kadın, telefonla düğün için buraya gelmiş bir köylüsünü aramak suretiyle ondan, Maçka ve Trabzon’da bulamadığı (W….) marka bir sigaradan, varsa oradan alıp düğün dönüşü kendisine getirmesini rica etmekte idi.
Hani insan, hastalığına devâ olacak bir ilâcı, problemine çâre bulacak herhangi bir kitap, teknik alet-edevat gibi bir şeyi ister ama kilometrelerce uzakta bulunan, hem de düğün gibi insanı oldukça meşgûl eden bir olay sırasında kendisine sigara alınmasını, hele hele de kolayca bulunmayan bir markayı arayıp temin etmesini istemez, isteyemez diye düşünüyorduk ya… Maalesef yanılmışız, diyoruz ve şu sigara, şu madde bağımlılığının kişiyi düşürdüğü şu deni, şu alçak duruma hayretler içerisinde kalıyor ve bu his ve düşünceler içerisinde iken kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile de Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyor diye söylemiş ve bu şiirimiz ile de “Gönüllü Kölelere” şöylece bir dokundurmuş idik:
= = = * = = =
“Gönüllü Köle” olmuş, bizim “Gâfil İçici”;
Sanmayın bu “tutsaklık”, günübirlik-geçici;
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Türlü-çeşit zehirle”, habire dolar içi!..
“Gönüllü Köle” olmuş, sorsanız “özgürüm” der;
Çalışır “Bizim Köle”, “Coni” afiyetle yer;
Ne kalbi-beyni görür, önüne “Raporları” ser!..
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
Tellendirip-tüttürür, sanırsın “Bizim Monşer!..”
“Gönüllü Köle” olmuş, bakışları “dumanlı”;
“Îtikâd-inanç” kaymış, sorsanız çok “îmânlı”;
“İthalât” her yıl artar, bu işten kim “ziyanlı?!..”
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Sosyetik Kolculuk” var, şimdi “Çağdaş Zamanlı!..”
“Gönüllü Köle” olmuş, “Tütünsel Dumangaçlı”;
“Türk”tür ve de “Müslüman”, sanmayın sakın “Haçlı”;
“Gönüllü Köleliğe”, kapılmış “dolambaçlı!..”
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Akıl”, “kafa-beyinde”; sanmayın “Uzun Saçlı!..”
“Genç Kızlar” var, “Çocuklar”; acınası bir “hâlde”;
Her biri birer “leke”, Albayraklı “Hilâlde”;
“İstikbâl” korkutuyor, “bu nesiller zevâlde!..”
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Eğitim” “Millî” değil, niceleri “vebâlde!..”
Pırıl-pırılken “ciğer”, “ziftlendikçe” kararmış;
O güzelim “gül beniz”, “sarardıkça” sararmış;
Olmuş “Marka Hastası”, bayi-bayi ararmış!..
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
Bu “Haşarat Bir Nesil”, “atiye” de zararmış!..
KAYIKÇ’Ali “tasvir” et, bu “teşhis”te fayda var;
“Siyon-FETÖ” beslenir, bu “kaynak”tan pay da var;
“Bu gün-yarınlık” değil, “Tiryaki” her ayda var!..
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Bölen-Parçalayan” O, “kazanan” bu payda var!..
(Devam edecek)
Derebahçeli/Ali KAYIKÇI