Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Daha önce de birçok defa belirttiğimiz gibi, başta “TGRT EF” olmak üzere, “Millî Gazete”, “Diriliş Postası” ve “Anadolu Gençlik Dergisi” gibi sesli ve yazılı basın-yayın organlarında “Millî Dil: Türkçe” üzerine gereken hassasiyetin gösterilmeyip şu mahût “Uydurukça/Ecerufça/Arı Dil” ile konuşulup yazıldığını gördükçe, “Hem Okudum Hem de Yazdım/3 (Dil ve Millî Kültür Konulu Köşe Yazısı-Şiirler” adını verdiğimiz (Samsun, Aralık 2015) adlı eserimizde yer alan bâzı köşe yazılarımızı buraya taşımanın faydalı olacağını düşündük. Bugün de, kaldığımız yerden devam eyliyor ve bu kitabımızda yer alan bu makâlelerimizi Siz Saygıdeğer Okuyucularımızın bilgilerine aynen sunuyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
“MADDE-MÂNÂ DÜNYÂSI”NDA “EĞİTİM ve ÖĞRENCİNİN YERİ”
* “Âlemlerin Rabbi (terbiye edip yetiştiricisi) Allah…” (Kur’ân-ı Kerîm; Fâtiha Sûresi, âyet 1’den)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
“Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Tanıtma Komisyonu Üyesi Sayın İbrahim Halil Er” tarafından hazırlanıp yayına verilen “Peygamber Efendimizin Eğitim Metodu; Ankara- 2010, 222 s. ” adlı eserin “Eğitim ve Terbiye İlişkisi (Kişilik ve Karakter Eğitimi)” başlıklı bölümü altında verilen şu dikkat çekici bilgileri okuyunca, hâtırımıza hemen Derneğin “Samsun Şubesi Başkanı Sn İsmail Okutan” Beyin, yıllardan beridir savunageldiği ve basın toplantılarında dillendirdiği hususlar takıldı. Bunları Sizlerle paylaşmak ve sonrasında da kaleme aldığımız bir şiirimizi bilgilerinize sunmak istedik:
Eğitimin bir gâyesi de insanın terbiyesidir. Belki de asıl gâye bu olmalıdır. Fakat günümüzde eğitimden istenen daha çok iyi vatandaş ve iyi bir uzman olmaktır. Yani daha çok, sosyal ve ekonomik/malî etkenler ağır basmaktadır.
İslâmiyet ise eğitimin başına edeb/terbiyeyi koymuştur. Edeb/Terbiye, açısından yeterli olan fertlerin daha başarılı olacağını bildirdiği gibi, iyi terbiye edilmiş insanların daha verimli ve dürüst olacağını da haber vermiştir.
Çağımızdaki eğitim sisteminde eğitimin terbiyevî yönü ihmâl edildiğinden; fen ve sosyal bilimlerde çok iyi yetişmiş, hemen her şeyi bilen insanlardan; çoklukla görüldüğü üzere, âdeta birer suç makinesi çıkmaktadır. Diğer bir ifâde ile; köyde kalmış ve iyi yetişmemiş bir insanın işleyeceği suç sâdece kendisini yakarken, sözde iyi yetişmiş, yüksek tahsil ve doktora yapmış bir bilim adamının işleyeceği suç, bâzen milyonlarca insana zarar verebilmektedir.
İslâmiyet’in kabûl ve tavsiye ettiği eğitim, edeb ve terbiye metodu; günümüz eğitim sisteminden farklıdır. Günümüz eğitim sisteminde gençlere sâdece bilgi verilip diğer yönler ihmâl edilirken, dîni terbiye/eğitim metodunda insan; bir bütün olarak ele alınmakta ve meslekî ve teknik bakımından yarınlara hazırlanırken onun rûhî, nefsî ve bedenî yönleri de asla ihmâl edilmemektedir.
İslâmiyet talebeyi; bir kişi, bir şahsiyet, bir fert ve bir emanet olarak ele alırken, günümüz eğitim sistemi öğrenciyi sâdece bilgi yüklenecek bir robot/makine, hatta bir bilgisayar dosyası gibi görmekte ve her fırsatta ona yeni bilgiler eklemek istemektedir… Böylelikle de gününüz eğitim sisteminde; öğrencilerin hayâtları boyunca beşerî/sosyal yönleri, rûhî boyutları hep göz ardı edilmekte ve mânevî boşlukları doldurulamadığı içindir ki gençler alkol, uyuşturucu ve fuhuş bataklığına sürüklenmekte, sapık suçlara itilmektedir… Karma eğitim sisteminin bir başka yanlışlığı neticesi olarak da gençler; daha ergen olmadan karşı cinsî tanımak suretiyle nefsanî isteklere kapılmakta ve nefis terbiyesi almadığı için de nefsini gayrî ahlâkî yollardan tatmin peşine düşmektedir… Basın-yayın haberlerine sık sık konu olan, bâzı okullarımızdaki erkeklerin erkeklerle olan kavga, dövüş ve cinâyetleri yanında kız öğrencilerin dahi birbirleriyle saç-baş, hatta bıçaklı saldırılarının temelinde hep bu noksanlık yatmaktadır…
Diyoruz ve 2012 yılının gündemine taşıtan 4+4+4 eğitim sistemi uygulamasında yukarıdaki satırlarda yazılı fikirlerin de göz önünde bulundurulmasını diliyor, bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
* - * - * - * - * -
“Öğrenci” kim, “Öğretmen” ne bilmezsen;
“Eğitimi”, “mânâ yüklü” kurmazsan;
“Terbiye”yi, “Din Temelli” kılmazsan;
Saçın yolup, dizini çok döversin;
“Râb” yerine, “idol”leri seversin!..
“Öğrenci”dir, “Bilgisayar” dosyası(!);
“Yükle-yükle, sınıf bilgi kasası”(!);
“Temel” budur, vardır bir de “Yasası”;
Saçın yolup, dizini çok döversin;
“Râb” yerine, “idol”leri seversin!..
“Donanımlı”, “suç makinesi” gençler;
“Yemek-içmek, zevk-ü sefâ, para” der;
“Vur patlasın, çal oynasın” bu günler;
Saçın yolup, dizini çok döversin;
“Râb” yerine, “idol”leri seversin!..
“Kızın-kızla, kavgası”nda bu vardır;
“Şöhret olmak, sevdâsı”nda bu vardır;
“Cepten-cebe, argosu”nda bu vardır;
Saçın yolup, dizini çok döversin;
“Râb” yerine, “idol”leri seversin!..
“Mânâ” yoksa, “şiddet” vardır o yerde;
“Sınıf” içi, koridor-bahçelerde;
Ve “kız-erkek, delikanlıyız” serde;
Saçın yolup, dizini çok döversin;
“Râb” yerine, “idol”leri seversin!..
İnsan “madde”, bir de “rûh” kökü var;
“Rûh Kökü”nden, büyür-görür dünyâlar;
“Rûh kurursa”, say büyükbaş-ya davar;
Saçın yolup, dizini çok döversin;
“Râb” yerine, “idol”leri seversin!..
KAYIKÇ’Ali, “madde-mânâ” dünyâsı;
“İlmihâl”dir, ilimlerin esası;
“Bilmek” gerek, “Kur’ân” ne “Elif-Bâ”sı;
Okudukça, “Peygamberi” seversin;
“Ana-Baba, Öğretmeni” översin!..
(Şimdilik “SON”)
Derebahçeli/Ali Kayıkçı