Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Daha önce de belirttiğimiz gibi, başta “TGRT EF” olmak üzere, “Millî Gazete”, “Diriliş Postası” ve “Anadolu Gençlik Dergisi” gibi sesli ve yazılı basın-yayın organlarında “Millî Dil: Türkçe” üzerine gereken hassasiyetin gösterilmeyip şu mahût “Uydurukça/Ecerufça/Arı Dil” ile konuşulup yazıldığını gördükçe, “Hem Okudum Hem de Yazdım/3 (Dil ve Millî Kültür Konulu Köşe Yazısı-Şiirler” adını verdiğimiz (Samsun, Aralık 2015) adlı eserimizde yer alan bâzı köşe yazılarımızı buraya taşımanın faydalı olacağını düşündük. Bugün de, kaldığımız yerden devam eyliyor ve bu kitabımızda yer alan bu makâlelerimizi Siz Saygıdeğer Okuyucularımızın bilgilerine aynen sunuyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
“MÜNEKKİD” mi, “YAĞCI” mı?..
* “Münekkid: Edebiyat veya sanat eserini değerlendiren, eleştiren kişi; eleştirmen, tenkitçi” (Sözlük)
* “Allahü teâlâ bir kimseye nûr vermezse, o münevver olamaz.” (Îmâm-ı Rabbânî “r. aleyh”)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Zaman zaman kendi yazı ve kaleme aldığımız kitaplarımızı tanınmış bir yazara, edebiyatçıya ve öğretim üyesine gönderdiğimiz; onların fikirlerini de öğrenmek istediğimiz olmuştur…
Öyle ki; bâzen gözden kaçan küçük bir ayrıntı, mânâ bakımından çok farklı anlamlara gelebilmekte ve o “küçük yanlış” düzeltilmediği ve aynen kaldığı sürece “dil ve millî kültür” ile “mânevî bağlar” bakımından “menfi büyük sonuçlar” doğurabilmektedir…
Bunun için de “ilmî tenkitçi”, diğer bir ifâde ile “münekkid”; hem “işin ehli” olmalı ve hem de bu işi “severek” ve de “Cenâb-ı. Allahın rızâsı için” yapmalı ki “zarar” yerine fayda sağlasın…
Yoksa “dostlar alış-verişte görsün” kabilinden; eserin adını, içindekilerin başlıklarını vermek; hoşa giden bir iki örnek yazı veya şiiri tanıtım makâlesine taşımak, yazarın hayatını nakletmek; kitabın kâğıdından, kapağının kartonundan ve cildinden bahsetmek… “münekkidlik/tenkitçilik” yapmak değildir. En azından, böyle olmamalıdır…
Meselâ; bir “Safahât” eserini bu gözle inceleyen kişi, “M. Âkif için, “Osmanlı şâirlerindendir. 1290 (m. 1873)da doğdu, 1354 (m. 1936)da İstanbul’da vefât etti. Edirnekapı kabristanındadır. Fâtih rüştiyesinden sonra, mülkiye idâdisini bitirdi. Baytar mektebini okuyup, veteriner oldu. Dînî, millî şiirleri çok heyecanlıdır. Türk İstiklâl Marşının yazarıdır.” dedikten sonra “(Safahât) kitabı heyecanlı şiirlerle dolu ise de, 86. sayfasında, Müslümanların halifesi ve İslâmiyet’in bekçisi olan Sultan 2. Abdülhamîd Hân’ın kıymetini zedeleyen çok çirkin ve bayağı iftirâları ve sicilli Mason, Mısır’daki Vehhâbî Müftüsü M. Abduh’u öven ve bir çalgıcıyı, çalgısının seslerini nidâyı ilâhiye benzeterek öven şiirleri kendisini lekelemekte, îmânlı kalblerde nefret hâsıl etmektedir. İstanbul’daki Yüksek İslâm Enstitüsü eski Müdürlerinden ve Öğretim Üyelerinden Ahmet Davudoğlu, 1394 (m. 1974) senesinde İstanbul’da basılan “Dîni Tamir Davâsında Din Tahripçileri” adını taşıyan kitabında, (M. Âkif’in de sâir reformcular gibi, ilhâmı doğrudan doğruya Kur’ân-ı Kerîm’den almak istediğini) bildirmektedir” (Bkz: Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; H. Hilmi Işık, s. 957) diyebilmeli, bunun için de “münekkid, münevver” olmalı ve pek çok insan övüyor, okul kitaplarında göklere çıkarılıyor diye haklı ve mesnetli tenkitlerinden kendini uzak tutmamalıdır…
Diyoruz ve bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımızla Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
* - * - * - * - * -
“Tenkîd” işi, en zor iş; “ilim-irfân” gerektir;
“Edeb”in “edebi”yle, hem “mücehhez” olmaktır;
“Tenkitçi” bulunur çok, “münekkid” pek seyrektir…
“Bilgi” yükün olacak; “Gâye: Güzel bulmaktır”;
Maksat “Allah rızâsı”, “sâlih amel”de tekdir…
“Tenkîd” işi, en zor iş; “güncel’i takip” de var;
“Nefsî” olmamak gerek, “şeytanî rakip” de var;
“Saçma-sapan” yanında, elbette “menakıp” de var…
“Bilgi” yükün olacak; “Gâye: Güzel bulmaktır”;
“Güzel güzelliğinde”, “çirkinden kurtulmaktır…”
“Tenkîd” işi, en zor iş; “hak-bâtıl” ayırımı;
“Yanlış”ları söylemek, yapma “dost” kayırımı;
Bu yol “eğri-düz” demek, göstermek “bayırı”nı…
“Bilgi” yükün olacak; “Gâye: Güzel bulmaktır”;
Okuyan “hisse” kapmak, hep “iyiler almaktır…”
“Tenkîd” işi, en zor iş; “gönül kırmak” cabası;
Kimi “bencil” davranır, kesilir merhabası;
“Hakaret” edeni var, bunlar da en kabası…
“Bilgi” yükün olacak; “Gâye: Güzel bulmaktır”;
“Zehir-zıkkım” yerine, ağza “ballar çalmaktır…”
“Tenkîd” işi, en zor iş; KAYIKÇ’Ali’m tecrübe;
“Münekkidlik-“Yağcılık”, “insanlıktan” bir şube;
“Okumaya-yazmaya”, “3 yıldızlı” bir rütbe…
“Bilgi” yükün olacak; “Gâye: Güzel bulmaktır”;
“Edeb”in “edebi”yle, hem “mücehhez” olmaktır…”
(Devam edecek)
Derebahçeli/Ali KAYIKÇI