* “Oku! Seni yaratan Rabbinin adıyla oku!.. O, keremine nihayet olmayan Rabbindir; kalem ile yazı yazmayı öğreten de O’dur. O, insana bilmediği şeyleri öğretti. Sakın okumazlık etme; çünkü insan, kendini nasîhate ihtiyacı yokmuş görmekle muhakkak azgınlık eder!..” (Kur’ân-ı Kerîm; Alak Sûresi, âyet 1-7’)
* “And olsun insanı biz yarattık ve biz ona şah damarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, insanın yanında onun, her dediklerini zapteden gözcü bir melek vardır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Kâf Sûresi, âyet 16-18)
* “Ey Âdemoğulları! (…) yiyin-için ama isrâf etmeyin; çünkü O, isrâf edenleri sevmez.”, “Ey insanlar! Yiyin, için; fakat isrâf etmeyin; çünkü Allah, müsrifleri sevmez.” (Kur’ân-ı Kerîm; Â’râf Sûresi, âyet 31, 153)
* “…İsrâf etmeyin! Allahü teâlâ, isrâf edenleri elbette sevmez.” (Kur’ân-ı Kerîm; En’âm Sûresi, âyet 141)
* “Elindekileri saçıp savurma! Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytânlarla kardeş olmuş olurlar; şeytân ise Rabbine karşı pek nankördür.” (Kur’ân-ı Kerîm; İsrâ Sûresi, âyet 26-27)
* “Bütün insanları Mahşer Meydanına toplayacağız da hiçbir kimseyi geride bırakmayacağız.”, “Defter de ortaya konulmuştur… ‘Eyvah bize! Bu defter de nedir? Ne küçük bırakmış, ne büyük, hepsini kaydetmiş!’ Ve bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Kehf Sûresi, âyet 47, 49)
• “(Ya Muhammed) Rabbinin yoluna; hikmetle, güzel söz (nasihat) ile dâvet et!..” (Kur’ân-ı Kerîm; Nahl Sûresi, âyet 125)
* “Resûlallah’ta sizin için pek güzel bir örnek vardır.” (Kur’ân-ı Kerîm; Ahzâb Sûresi, âyet 21)
* “Güzel bir söz; kökü yerde sabit, dalları semâda olan güzel bir ağaç gibidir. Yemişlerini Rabbinin izniyle her zaman verir. Habîs (kötü) bir söz de yerinden sökülmüş, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer.” (Kur’ân-ı Kerîm; Tibyân Tefsîri-İbrahim Sûresi, âyet: 24-26)
* “İstediğini ye, istediğini giyin! İnsanı yanlış yola götüren, isrâf ve tekebbür (büyüklenmek/kibirlenmek)dir.”, “Malı, boş yere saçmayınız!”, “Kıyâmet günü herkes, dört soruya cevap vermedikçe hesaptan kurtulamayacaktır: Ömrünü nasıl geçirdin, ilmin ile nasıl amel ettin, malını nereden ve nasıl kazanıp nerelere harcadın, bedenini nerelere yorup hırpaladın?”, “İyi bir iş yapmaya niyet edip de yapamayana, tam bir iyilik yapmış gibi sevâb verilir. Niyet edip yaparsa, on mislinden 700 misline, hatta daha fazla sevâba kavuşur. Kötü bir işe niyet edip de yapmayana, yapılmış tam bir iyilik sevâbı verilir, niyet edip de yapana ise sâdece bir günâh yazılır.”, “Kişi, (Kıyâmet günü) sevdiği ile birlikte olur.”, “Bazı şiirler, elbette apaçık bir hikmettir…”, “Hikmetli söz müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa, hemen alır.”, “Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır...”, “Şâir Hassan’ın sözleri, düşmana ok yarasından daha tesirlidir…”, “Şiir, bir söz ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir...” (Hazret-i Muhammed “sallallahü aleyhi vesellem”)
* “İsrâf: malı helâk etmek, faydasız hâle getirmek, dîne ve dünyânın mubâh olan işlerine faydalı olmayacak şekilde sarf etmektir. Malı denize, kuyuya, ateşe ve elden çıkmasına sebep olan yerlere atmak, onu helâk etmektir ve isrâftır.” (İmâm-ı Birgivî “r. aleyh”)
* “İsrâf: Savurganlık, saçıp savurmak, harcamalarda aşırı gitmek; eldeki imkânları, dînin ve insâniyetin gerekli kıldığı yerler dışında kullanmak. Her türlü maddî ve mânevî imkânları Allah’ın insanlar üzerindeki birer emâneti kabul eden İslâm dîni, bütün bunların yerli yerince ve gerektiği şekilde, gerektiği kadar kullanılmasını istemiş; özellikle mâlî imkânların isrâf edilmesini yasaklamıştır.” (Tercüman Gazetesi Ansiklopedik İslâm Lügâti; C. 1, s. 301)
* “Söz ola kese savaşı, söz ola kestüre başı/Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ide bir söz
Kişi bile söz demini, dimeye sözün kemini/Bu cihân cehennemini, sekiz uçmağ ide bir söz.” (Yûnus Emre)
* “Yâ Rabbî! Sana hep isyân ettim. Fakat, sana itâ’at edenleri hep sevdim. Beni bu sevgime bağışla!..” (Muhammed İbnis-Semmâk “r. aleyh”)
* “Şiir, nesirden bambaşka bir hüviyettedir. Şiir duygusunu lisan hâline getirinceye kadar yoğurmak, onu çok toplu bir madde hâline sokmak, o kadar ki, mısra güyâ hissin ta kendisi imiş gibi okuyucuya samîmî bir vehim vermek”tir. (Yahya Kemâl Beyatlı)
* “Bizce şiir, mutlak hakikati arama işidir… Mutlak hakikat Allah’tır…”, “Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir… Şiir, türlü tecelli yoluyla Allah’tan gelir; ve bütün bu perdeleri devirerek Allah’a yol açmaya doğru gider…”, “Şâir odur ki; renk, çizgi, ses, ahenk, hacim, pırıltı, ışık, buud, hareket, eda, mânâ, her tecelliyi şiir, şiiri de Allah için bilir…”, “Renk renk hâtıralarım, oda oda silindi/Anne kokan bir Türkçem vardı, o da silindi.” (Necip Fâzıl Kısakürek-Çile)
* “Et-tekraru hasen, velevkâne yüzseksen!” (Atasözü)
* “Şâir, milletin göğsünde kalbi gibidir; şâiri olmayan bir millet, bir yığın topraktır.” (İkbal)
* “Dünyâ güzeldir ama bir şâirin gözüyle daha da güzel olur.” (Goethe)
* “Bırak beni haykırayım/Susarsam sen matem et/Unutma ki, şâirleri haykırmayan bir millet;
Sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.” (M. Emin Yurdakul)
* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9)
* “BM üyesi 180’i aşkın sayıdaki milletler içerisinde Türkiye insanı; israfta 1’inci, kumar oyunlarında 2’inci, alkollü içki tüketiminde 3’üncü ve sigara tüketiminde de 4’üncü sırada bulunmaktadır.” (Prof. Dr. İsmet Miroğlu-Türkiye Gazetesi, 5.02.1996)
* “45 yaşın altındaki genç erkeklerden, koroner kalp hastalıklarından ölenlerin yüzde 80’i sigara tiryakisidir. Sigara içenlerde akciğer kanseri, içmeyenlere nispetle 15 kat fazladır. Tütün dumanında 4 binden fazla zehirli madde vardır. Sigara içmeyen kadınlarda kısırlık yüzde 3,8 iken, sigara içenlerde bu oran yüzde 41,8’dir.” (İşte İnsan/2-Ali Kayıkçı; Samsun 1999, s. 225’den)
* “Tütün tarlasına, hayvanat girmez/Girse bile asla, o ottan yimez/Neden biz insanlar, bu hâli görmez?/Allah içenlere, akıllar versin!” (Âşık Meftûnî; A.g.e, s. 228’den)
* “Eseri var çürük, sararmış dişler/Dinmeyen öksürük, soğuk gülüşler/Rahatsız uykular, kâbuslu düşler/Bir hayat çekilen, izdir sigara… Damarda dolanır, nikotin eker/Zift olur yapışır, ciğere çöker/Dumanlar kurumu, boğaza döker/Bronşu dolduran, tozdur sigara…” (Nâzım İrfan Tanrıkulu-Gönül Sohbetleri Güldestesi, s. 154’den)
* “Ülkemizde; 2006-2015 yıllarında toplam 256 milyar 700 milyon lira sigaraya verilmek suretiyle havaya uçtu. Türkiye’de her yıl 100 bin kişiyi sigaradan dolayı kaybediyoruz. 20 yıl sigara kullanan bir kişi, sigaraya 60-70 bin TL para harcıyor demektir.” (Türkiye Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk; Basın)
* “Araştırmalara göre sigaraya başlama yaşının 12’ye kadar düştüğünü, bunun da ciddi bir tehlike olduğunu ifade eden Dâhiliye Uzmanı Dr. Abdullah Açıkgöz, çocukların olumsuz arkadaş çevresi ve özenti ile sigaraya başladığını belirtti.” (Millî Gazete; 03.10.2017, s. 13)
* “ABD’de 7 milyon 85 bin ‘dolar milyoneri’ yaşamaktadır. ABD’de milyar dolara sahip kişilerin yarısı Yahudi asıllıdır ve Yahudiler ABD nüfusunun yüzde 5’idir.” (M. Necati Özfatura-Türkiye Gazetesi; 06.10.2017, s. 13)
* “Tarım Bakanlığı verilerine göre; Türkiye’de 2008-2017 yıllarında ‘sigaraya harcanan para 329 milyar lira’ya yaklaştı. Aynı dönemde iç piyasada ‘satılan sigara ise adet olarak 1 trilyon’u geçti.” (Millî Gazete-09.02.2018, s. 1,4)
* “Tütünsel dumangaç: (Uydurukça/Agop-Ataç’ça): Sigara
* “TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu”
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilindiği üzere; 9 Şubat tarihi, sözümona “Dünya Sigarayı Bırakma Günü” olarak anılmakta/kutlanmakta, diğer taraftan da “Millî Gazete”nin 3 Ekim 2017 günlü nüshası 13’üncü sayfasında, özellikle vurgulanmasına ve de “Sigara Ömür Hırsızıdır” denilmesine rağmen aynı haberde; “Türkiye’de, tütün ve mamullerini kullanım yaşının 12’ye kadar düştüğü” belirtilmekte, 4 ay sonraki, aynı konudaki bir istatistikî haberde ise, (yukarıda “serlevha” hâlinde sunduğumuz bölümde görüldüğü gibi) buna bir de milyarlarca lira ödendiğine dikkat çekilmektedir.
Aydın’da bir özel hastanenin “Dâhiliye Uzmanı” olan “Dr. Abdullah Açıkgöz”, “Araştırmalara göre ülkemizde olumsuz arkadaş çevresi ve özenti ile sigaraya başlama yaşı 12’ye kadar düşmüş bulunmaktadır. Dünya genelinde tütün kullanımına bağlı hastalıklar sebebiyle yılda yaklaşık 6 milyon kişi hayatını kaybediyor. Yapılan araştırmalara göre sigara içen kadınların ömrü 23 yıl, erkeklerin ömrü ise 28 yıl kısalıyor” deyince hatırımıza, zaman zaman basın-yayın kuruluşlarının tekrarladıkları bir işsiz sayısı haberi geliverdi.
Malûmları olduğu üzere bu haberler hep “TÜİK verilerine göre, (…) tarihi itibariyle Türkiye’deki işsiz kişi oranı yüzde (…) olarak açıklandı.” şeklinde verilmektedir.
“Sigaraya başlama yaşı 12’ye kadar düşmüş olduğuna göre” nasıl olur da bu yaştaki çocuklar bile “sigara üreticisi/satıcısı firmalara” çalışırken ülkemizde “işsiz insan” olur?!..” diye haklı olarak soruyoruz…
Yıllar önce idi. Mahalli bir gazetemizin 10 Mayıs 2015 günlü nüshasında, “Bizim Liseli Gençler, Hem Çalışıp(!) Hem de Okuyorlar” başlığı altında, konu hakkında bir köşe yazısı yazmış ve özetle şunları söylemiştik:
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilinen bâzı yazılı ve görülü basın-yayın organları başta olmak üzere, bir kısım muhalif siyasî düşünce sahibi kişi ve kurumların son günlerde sık sık dile getirdikleri bir husus da ülkemizdeki (sözümona) işsiz sayısıdır.
İnanıyoruz ki, bu külliyen yalandır(!), bu sırf iktidara muhalefet olsun diye söylenmiş bir sözdür(!)..
Böyle dedik diye hemen gıyabımızda lütfen atıp-tutmayınız!..
Efendim; bu cadde ve sokaklarımızı arşınlayan, park ve bahçelerimizi âdeta parselleyip gelip-yerleşen kişiler var ya; bunların yüzde 90’dan fazlası iş-güç sahibi insanlar…
Bakınız; 20 Nisan günlü gazetemizin 5. sayfasında, “Yazı İşleri Müdürümüz” de yazdı: İstanbul liselerinde okuyan öğrencilerin yüzde 96’sı (3 ayrı sektörde) yıl on iki ay çalışıyor, bir taraftan da okula gidiyorlarmış… Bunlardan yüzde 45’i sigara, yüzde 32’si alkol fabrikatörlerinin ve yüzde 9’u da uyuşturucu imalât sektörünün işçileri imiş. Bayram seyran demeden; haftalık, yıllık izin istemeden, habire çalışıyor, çalışıyorlarmış… Sâdece yüzde 4’ü boşta(!) imiş…
Bu durumu, anket sonuçlarının açıklandığı haberlerden öğrenmeye de gerek yok. İşte cadde ve sokaklardaki gençlerin hâli pür melâli... Ağızlarından eksik etmedikleri, bir kısmının “tütünsel dumangaç” dedikleri sigaralarından ve bir kısmının da gazete veya kese kâğıdına sarmalanmış, ara-sıra kafaya dikilen kutu veya şişelerinden, zuladan zulaya, elden ele dolaşan “fişek”lerinden bu durumu kolayca anlamak mümkün…
Bu hâlleriyle hep “birilerinin kesesine çalışmıyorlar mı?.. Onların değirmenlerine su taşımıyorlar mı, patronlarının kârına kâr katmaya, uyuşturucu baronlarını kazandırmaya devam eylemiyorlar mı?…
Diyoruz ve bu his ve düşünceler ile kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı bir kere daha başbaşa bırakıyoruz…
= = = * = = =
Cadde ve sokakta, park ve bahçede;
Çalışan insanlar, bu koşturan kim?..
Gece-gündüz demez, artı bütçede…
Hasta-masta değil, istemez hekim;
Pek çoğu obezit, genişmiş mide…
Cadde ve sokakta, gündüz ve gece;
Hangi çarkla döner, sanki bilmece;
İş ve işçilik, yasaklı hece…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide;
Nikotin ve alkol, başlar gülmece…
Cadde ve sokakta, her daim bunlar;
Görmesen de burnun, kokudan anlar;
Hafta yedi gündür, ay-ay zamanlar…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide;
Kartele hizmetçi, bu doz-dumanlar…
Çoğu duman içi, var dumanaltı;
Tekel’in yasağı, o sümenaltı;
Yürüyüş faullü, duruş penaltı…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide
Canı çeker Pejo, yok bir Renault’u…
Cadde ve sokakta, ilde ve köyde;
Yasak-masak takmaz, okulda-evde;
TV’de, dizide; seyredip sev de…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide;
Bekle yasaklansın, yıllarca öv de…
KAYIKÇ’Ali der ki, davranış bozuk;
Eğitim “Millî”siz, binlerce yazık;
Hep “ABD” dedik, “AB”si kazık…
Pek çoğu obezit, genişmiş mide;
Bir tek ilâcı var: Mânevî azık…
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Geçtiğimiz sene, mahalli/yerel bir gazetemizin 17 Ağustos 2017 tarihli nüshasında neşredilmiş, bir başka yazımızı burada bahis mevzuu yapmak istiyoruz: “Sigara” konusunda, özellikle de “İnternet/Genelağ” üzerinde oldukça fazla sayıda okuyucunun dikkatini çekmiş bu köşe yazımız, “GÖNÜLLÜ KÖLE OLMUŞ, BİZİM GÂFİL İÇİCİ!..” başlığı altında yayınlanmıştı ve aynen şöyle idi:
Bu yılın Ağustos ayı ilk haftası sonunda, dâvetlisi olarak bulunduğumuz Yalova’daki bir düğün gününde, oldukça ilginç bir hadise ile karşılaştık. Bizim de Hamsiköy’den yakın-uzak akrabamız olan orta yaşlarındaki bir kadın, telefonla düğün için buraya gelmiş bir köylüsünü aramak suretiyle ondan, Maçka ve Trabzon’da bulamadığı (W….) marka bir sigaradan, varsa oradan alıp düğün dönüşü kendisine getirmesini rica etmekte idi.
Hani insan, hastalığına devâ olacak bir ilâcı, problemine çâre bulacak herhangi bir kitap, teknik alet-edevat gibi bir şeyi ister ama kilometrelerce uzakta bulunan, hem de düğün gibi insanı oldukça meşgûl eden bir olay sırasında kendisine sigara alınmasını, hele hele de kolayca bulunmayan bir markayı arayıp temin etmesini istemez, isteyemez diye düşünüyorduk ya… Maalesef yanılmışız, diyoruz ve şu sigara, şu madde bağımlılığının kişiyi düşürdüğü şu deni, şu alçak duruma hayretler içerisinde kalıyor ve bu his ve düşünceler içerisinde iken kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile de Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz…
= = = * = = =
“Gönüllü Köle” olmuş, bizim “Gâfil İçici”;
Sanmayın bu “tutsaklık”, günübirlik-geçici;
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Türlü-çeşit zehirle”, habire dolar içi!..
“Gönüllü Köle” olmuş, sorsanız “özgürüm” der;
Çalışır “Bizim Köle”, “Coni” afiyetle yer;
Ne kalbi-beyni görür, önüne “Raporları” ser!..
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
Tellendirip-tüttürür, sanırsın “Bizim Monşer!..”
“Gönüllü Köle” olmuş, bakışları “dumanlı”;
“Îtikâd-inanç” kaymış, sorsanız çok “îmânlı”;
“İthalât” her yıl artar, bu işten kim “ziyanlı?!..”
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Sosyetik Kolculuk” var, şimdi “Çağdaş Zamanlı!..”
“Gönüllü Köle” olmuş, “Tütünsel Dumangaçlı”;
“Türk”tür ve de “Müslüman”, sanmayın sakın “Haçlı”;
“Gönüllü Köleliğe”, kapılmış “dolambaçlı!..”
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Akıl”, “kafa-beyinde”; sanmayın “Uzun Saçlı!..”
“Genç Kızlar” var, “Çocuklar”; acınası bir “hâlde”;
Her biri birer “leke”, Albayraklı “Hilâlde”;
“İstikbâl” korkutuyor, “bu nesiller zevâlde!..”
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Eğitim” “Millî” değil, niceleri “vebâlde!..”
Pırıl-pırılken “ciğer”, “ziftlendikçe” kararmış;
O güzelim “gül beniz”, “sarardıkça” sararmış;
Olmuş “Marka Hastası”, bayi-bayi ararmış!..
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
Bu “Haşarat Bir Nesil”, “atiye” de zararmış!..
KAYIKÇ’Ali “tasvir” et, bu “teşhis”te fayda var;
“Siyon-FETÖ” beslenir, bu “kaynak”tan pay da var;
“Bu gün-yarınlık” değil, “Tiryaki” her ayda var!..
“Parasını veriyor”, “sıhhatini” veriyor;
“Bölen-Parçalayan” O, “kazanan” bu payda var!..
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bilindiği üzere, “Osmanlı Dönemi”nin “Kültür-Sanat Hayâtı”ndan günümüze intikal eden çok güzel bir atasözü/deyim var: “Et-tekraru hasen, velevkâne yüzseksen!!”
Biz de, yeri gelmişken bunu tekrarlamadan geçmek olmaz, diyoruz ve de aynı gazetenin 21 Haziran 2016 günlü nüshasında, “Haydi Baba Lâfı, Ne Demek Beyler?!..” başlığı altında kaleme aldığımız bir sohbetimizi burada aynen sunmak istiyoruz:
“Türkiye Gazetesi”nin 12 Haziran 2016 günlü nüshası arka sayfasından okuduğumuz bir haber, “sigara tiryakisi” olmadığımız hâlde bizi bir hayli etkiledi.
Nasıl etkilemesin ki? Bu haberde aynen şöyle denilmekte idi:
“Devletin Kaybı Yıllık 5 Milyar Lira. 257 milyar lira havaya uçtu. Sigara İçmeseydik… 56 Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 11 Atatürk Barajı, 46 Marmaray, 10 Nükleer Santral ve 6 GAP Projesi inşa edebilirdik. Geçen 10 yıl içerisinde içilen 1 trilyon 311 milyar adet olan sigaraya verilen para ile bunlar ülkeye kazandırılabilirdi” denilmekte ve detaylı bilgiler verilmektedir.
İçmeyen “zıkkımı” zaten içmiyor, içenlerin ise şöylece bir kendilerine gelmeleri bakımından bütün bu yazılanlara ilâveten bizim de dilimizin ucuna gelen bâzı sözler var. Bunları mısra-mısra Siz Saygıdeğer Okuyucularımıza sunalım istedik:
= = = (1) = = =
“Duman” olan “paraya” bak;
“Hasta” düşen “saraya” bak;
“Ciğerdeki yaraya” bak!..
Sorsam “akıldânesin” sen;
“Eldeki sigaraya” bak!..
“Milyar-milyar, uçtu”gitti;
“Döviz” sanki “kuştu” gitti;
“Borsa-tütün” artık bitti!..
Sorsam “akıldânesin” sen;
“Başfiyat” bir “muştu” bitti!..
“Katran” sende, “zifir” sende;
“Kaçakçılar” var ensende;
“Yansan-bitsen-tükensen” de;
Sorsam “akıldânesin” sen;
“Uçtu-gitti” bak “içende!..”
KAYIKÇ’Ali, “Hicvet-taşla”;
“Genç-ihtiyar”, bir-bir “haşla”;
“Koku” taşır, “üstle-başla!..”
Sorsam “akıldânesin” sen;
“El” besleme, bu “maaşla!..”
= = = (2) = = =
Yıllarca çalıştın, “istek-hevâya”;
“Milyarlar” savurdun, uçtu “havaya”;
“El” boşuna gelmez, elbet “buraya!..”
Çalış-çalış yedir, “P. Morris”e;
“Adamlar tav olmuş”, bunca “paraya!..”
“Onca projenin, parası” gitti;
“Ciğerleri” sorma, “havası” bitti;
“Doktor-iğne-ilâç”, “devâsı” bitti!..
Çalış-çalış yedir, “P. Morris”e;
“Reji Kolcuları”, sanırsın gitti!..
“Japon Tabaco”nun, kârı var kârı;
“Çek ha çek dumanı”, “dişlerin” sarı;
“Kafa çalışmıyor”, erittin zarı!..
Çalış-çalış yedir, “P. Morris”e;
“Düşündükçe” artar, kişi efkârı!..
KAYIKÇ’Ali der ki, “TAPDK” söyler;
“Haydi Baba!..” lâfı, ne demek beyler?
“Erkekleşmiş kadın”, (…? İfade) eyler?!..
Çalış-çalış yedir, “P. Morris”e;
“Akıllı” yedikçe, “deli” seyreyler!..
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Yaptığımız bu tekrar ve açıklamalardan sonra son zamanlara geliyor ve de gerek “Dr. Abdullah Açıkgöz”ün yerinde ve haklı uyarıları ile “TÜİK”in mesnetsiz(!) iddiaları ve “Tarım Bakanlığı”nın son açıklamaları üzerine kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = =
“TÜİK” falan “halt etmiş”, kim demiş “işsizlik” var?!..
“Cadde-sokağa” taşmış, “çalışan” kadın-kızlar;
“Erkenden alışıyor, bizim gençler çok acar!..”
“Bayie-Kartellere”, “sel gibi para taşır”;
Öyle bir “meziyet” ki, “tâ ciğerden alışır!..”
“TÜİK” falan “halt etmiş”, “tatil-bayram” yapmadan;
“İçi hiç rahat etmez”, “paket-paket” kapmadan;
“Emeklilik” düşünmez, “musallaya” sapmadan!..
“Bayie-Kartellere”, “sel gibi para taşır”;
Öyle bir “meziyet” ki, “tâ ciğerden alışır!..”
“TÜİK” falan “halt etmiş”, “gece-gündüz mesai”;
“Anne-babadan sonra”, “sevilir Tekel Bayi”;
Kiminin tek “korktuğu”, gelir “Ramazân ayı!..”
“Bayie-Kartellere”, “sel gibi para taşır”;
Öyle bir “meziyet” ki, “tâ ciğerden alışır!..”
“TÜİK” falan “halt etmiş”, “hastane-doktor-ilâç”;
Bunlar “Yan İş Kolları”, hepsi “işçiye” muhtaç;
Mahalleler “doydu” bak, “köye de eczane” aç!..
“Bayie-Kartellere”, “sel gibi para taşır”;
Öyle bir “meziyet” ki, “tâ ciğerden alışır!..”
“Dâhiliye Doktoru”, “Ömür kısaltan” diyor;
“6 milyon ölümün, sebebi bu” söylüyor;
“Tütünkolik” olanın, hâlin beyan eyliyor!..
“Bayie-Kartellere”, “sel gibi para akar”;
“Coni” âfiyetle yer, “Turkey” havaya bakar!..
“ABD” düşman ise, ona “bu çalışman” ne?!.
Daha “sabi çocuk”ken, “tütüne alışman” ne?!.
“Ağzın süt kokuyorken”, “dumana karışman” ne?!..
“Bayie-Kartellere”, “sel gibi para taşır”;
Öyle bir “meziyet” ki, “tâ ciğerden alışır!..”
KAYIKÇ’Ali yaz-söyle, “Bizim gençler çok mahir”;
“Kolda idi bilezik”, “parmak uca” mefahir;
“Erkenden alışıyor”, alkol-malkol ve sair!..
“Bayie-Kartellere”, “sel gibi para taşır”;
Öyle bir “meziyet” ki, “tâ ciğerden alışır!..”
Ali Kayıkçı