Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Daha önce de defaatle belirttiğimiz gibi, başta “TGRT EF” olmak üzere, “Millî Gazete”, “Diriliş Postası” ve “Anadolu Gençlik Dergisi” gibi sesli ve yazılı basın-yayın organlarında “Millî Dil: Türkçe” üzerine gereken hassasiyetin gösterilmeyip şu mahût “Uydurukça/Ecerufça/Arı Dil” ile konuşulup yazıldığını gördükçe, “Hem Okudum Hem de Yazdım/3 (Dil ve Millî Kültür Konulu Köşe Yazısı-Şiirler” adını verdiğimiz (Samsun, Aralık 2015) adlı eserimizde yer alan bâzı köşe yazılarımızı buraya taşımanın faydalı olacağını düşündük. Bugün de, kaldığımız yerden devam eyliyor ve bu kitabımızda yer alan bu makâlelerimizi Siz Saygıdeğer Okuyucularımızın bilgilerine aynen sunuyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
“40 YIL” ÖNCE KONAN TEŞHİS
* “Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim/Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim!
Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim…” (N. Fâzıl Kısakürek-Çile)
* “Uydurma kelimeler, Türkçeye zorla sokulmuştur. Böylece insanımız kendi kültüründen uzaklaştırılmaktadır. Artık devrim ‘psikozu’ndan kurtulmalıyız. Zira hiçbir millet kültür devrimi yapmamıştır” (Prof. Dr. Ercüment Kuran)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Yaklaşık “40 yıl” önce aramızdan ayrılan rahmetli “Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu”, henüz bir Doçent iken “Agop ve Ataç zehirlemeleri”ne karşı âdeta bir “panzehir” olmak üzere büyük bir emek vererek hazırladığı “Türkçenin Karanlık Günleri” adını koyduğu eseri ile olduğu kadar; makâle, konferans ve sohbetleri ile de millî kültürümüze büyük faydalar sağlamış; güç-kuvvet katmıştır…
“Üstâd Şâir ve Yazar Yavuz Bülent Bâkiler”in Türkiye Gazetesi’nin 13 Temmuz 1996 günlü nüshasında yayımlanan, bizim de buradan alarak “İşte İnsan” adlı eserimizin 2. cildi 56–58. sayfalarında aynen yer verdiğimiz bir röportajında Hacıeminoğlu, “Uydurmacıların Türkçemizi kemirmeye devam ettiklerinin” söylenmesi üzerine şu tarihî tespit ve teşhiste bulunmuştur:
“Bunlar iki büyük gruba ayrılırlar: Hainler grubu, gâfiller grubu.
Hainler grubunun mensupları, uydurmacılık akımını neden ve hangi maksatla desteklediklerini gayet iyi bilmektedirler. Bunlar, yaptıklarının şuuruna varmışlardır. Bunların maksatları; Türkiye Türkleri ile Dünya Türklüğü arasındaki yegâne bağ olan ortak ana dilimizi yıkıp, yerine sadece Türkiye’dekilerin anlayabileceği yeni bir dil koymaktır. Bu tam mânâsıyla bir Moskof plânıdır. Uydurmacılığın öncülüğünü yapan hainlerin hüviyetleri şöyle: Komünistler, Türklükle alâkası olmayan kozmopolitler, beynelmilel teşkilât ve güçlerin emrinde çalışanlar, mazimize ve kültürümüze düşman aşırı inkılâpçılar.
Gâfiller ise sayıca hainlerden daha çok ve daha zararlıdırlar. Çünkü robot gibi güdülür, kukla gibi oynatılabilirler. Hepsinde ortak olan vasıf, cehalettir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
- Uydurmacılığın, Türkçeyi özleştirip daha kolay anlaşılır bir dil hâline getireceğini sanan saf ve bön insanlar.
- Ortaya atılan her yeni fikrin ve akımın arkasından şuursuzca koşan, moda meraklısı şahsiyetsizler. - Kendilerine ‘geri kafalı’, ‘tutucu’, ‘gerici’ denmesinden korkan ödlekler.
- Uydurmacılığı, Atatürkçülüğün icabı sanan inkılâp yobazları.
- Dikkat çekmek için yeni bir dil oluşturmaya kalkışan Donkişotlar.
- İlimde-fikirde,-sanatta hiçbir varlık gösteremeyen zavallılar.
- Okullarda, uydurmacı öğretmenler tarafından beyinleri yıkandığı için buna samimiyetle inanmış suçsuz gençler.
- TRT’nin, gazete ve dergilerin telkinine kapılmış masum vatandaşlar.
- Akıl ve ruh hastaları.
- Hiçbir değer taşımayan makâle ve kitaplarını kolayca neşretmek imkânını bulmak isteyen şöhret ve para düşkünleri.
İşte kimine kızdığımız, kimine de acıdığımız bütün bu insanlar, uydurmacılık hastalığına tutulmuş olup, mikrop saçmaktadırlar.
Bir de Türkçe veya yabancı asıllı kelimelere, Türkçede bulunmayan uydurma ekler getirilmek suretiyle yapılmış, hepsi de Türk dilinin gramer ve bünyesine aykırı kelimeler vardır. Meselâ: Sel/sal eki ile teşkil edilen: Kırsal, kentsel, töresel, yöresel, tarihsel, bilimsel, dinsel, tarımsal, ruhsal, kişisel, belgesel, eğitsel, bölgesel… gibi. Türkçede sal/sel şeklinde herhangi bir ek yoktur. Bu ek Batı dillerinden alınmış, bilmeyenlere Türkçe diye yutturulmak istenmiştir. “Kırsal” yerine “kır bölgesi”, “Tarihsel” yerine “tarih olayı”, “tarımsal gelir” yerine “tarım geliri” ibareleri, hem doğru, hem de Türkçedir.
Bir de “al”, “el” ekiyle yapılan kelimeler de vardır ki bunlar da yanlıştır. Çünkü bu
ek de Türkçe değildir. Fransızcadan alınmıştır. “Doğal”, “kural”, “özel”, “ulusal”, “tüzel”, “tümel”, “genel” ve benzerleri uydurmadır, kullanılmamalıdır.
“Ul” ve “l” ekleriyle yapılan kelimeler de Fransızcadan alınmıştır. Türkçede böyle bir ek yoktur. “Adıl, ardıl, buzul, kumul, çoğul, tekil, okul, koşul, siyasal ve anayasal…” gibi kelimeler uydurmadır. Kullanılamaz.
“Ay”, “ey” ekleri de Moğolcadan aşırıldı. “Olay, düzey, birey, dikey, yatay, deney…” yanlıştır. Hele “deneysel, bireysel” gibi kelimeler katmerli uydurmalardır. “Tay” eki de Moğolcadır. “Danıştay, Sayıştay, Yargıtay, kurultay…” uydurmadır.
“Man”, “men” ekinden yapılan kelimelerle “av”, “ev”, “v” ekleri ile yapılan kelimeler var ki bu ekler de Türkçe değildir. “Öğretmen, okutman, yazman, danışman, yönetmen, denetmen” yanlıştır. Öğretmen kelimesi çok kullanıldığı için tutunmuş ve yayılmıştır. Bunun gibi, “Görev, ödev, sınav, sorav, söylev” ve benzerleri de yanlıştır.”
* - * - * - * - * -
Rahmetli “Hacıeminoğlu”nun “gâfiller grubu” arasında saydığı yazarlar gibi kalem tutan, yazıp konuşan kişiler içinde, maalesef “bizden olan (veya öyle görünen)” bâzı örnek kuruluşların, derneklerin… yayınladıklarını görünce (yahut da duyunca), insan âdeta kahroluyor…
Bunlardan biri de “Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER)” tarafından neşredilen “Peygamber Efendimizin Eğitim Metodu-İbrahim Halil Er; Ankara–2010) isimli eserdir.
Bu eserde Eğitimci-Yazar Sayın Er; bu “Uydurukça/Arı dil/Ecerufça” “sözcük”lerden pek çoğuna yer vermiş ve “Hainler Grubu”nun ekmeğine âdeta yağ-bal sürmüştür. İşte bunlardan bâzıları: “Yaşam, değinmek, kanıt, amaç, neden (sebep yerine), sorun, sınav, birey, yöntem, özgür, özgürlük, özgü, yetenek, birliktelik, alan (saha yerine), önemsenmek, salt, ortam, bireysel, bilinç, bilinçaltı, kanıt, tüm, olgu, doğal, güdü, ödül, çaba, evrim, aşama, yöntem, beceri, sakınca, süreç, örnek, eleştirmek, yoksun kalmak, eğilim, fiziksel, umutsuzluk, betimlemek, ölçüt, sayısal, ayrıntı, ilişki, ilinti, koşullanmak, zihinsel, yinelemek, sözel, öğe, algılamak, öneri, eğitsel, görsel, doğa, yadsımak, müziksel, izlenim, bellek, soyut…”
Sn İbrahim Halil Er gibi “iyi niyetli” genç yazar kardeşlerimize; Üstâd Hocalarımızın, her biri altun değerindeki tavsiye ve nasîhatlarına kulak vermelerini; yazdıkları eserlerini bu tür “zehirlerden” temizledikten sonra yayınlamalarını, önceki neşrettiklerine de yeni bir baskı yaparken aynı hassasiyeti göstermelerini diliyoruz. Bilvesile kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile de Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılar sunuyoruz…
* - * - * - * - * -
“Gâfil” olma, behey yazar;
“Hizmet”in bak, kim içindir!..
Korkma “Agop-Ataç” kızar,
“Hainler” biçim-biçimdir…
“Gâfil” olma, “hizmet” kime?
“Şuur” ver şu kalemine!..
Besmele çek, sevâb dile;
Bu din ekmel, yüce dîndir.
“Gâfil” olma, “Hoca” sözü;
“Necip Fâzıl”, yaktı közü;
Ko çırpınsın dil öküzü;
Türkçem benim, tam yüz bindir…
“Gâfil” olma, hizâya gel!
“Hoca” dedi güzel-güzel;
“Sil” uyduruk, baştan düzel;
Onlar hep hinoğluhindir…
“Gâfil” olma, yaz yeniden!..
“Maksûd” bulur, peşten giden;
“Arı dilli” miydi deden?
“Öz Türkçe(!), kaba-çirkindir…
KAYIKÇ’Ali, arlı davran;
“Üstâd” başta, yüce kervan;
Bir sözüne, canım kurban;
Sanma bugün, bu sittindir…
(Devam edecek)
Derebahçeli/Ali KAYIKÇI