* “(Bedir Muharebesinde) karşılaşan iki birlik hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardır. Onlardan bir birlik Allah yolunda harp ediyordu. Diğeri ise kâfir idi. Onlar (kâfirler), diğerlerini (Müslümanları) kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allahü teâlâ, kimi dilerse yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda kalb gözleri açık olanlar için kat’i bir ibret vardır.”, “Bedir Muharebesinde düşmana nispetle daha az ve zayıf olduğunuz hâlde, Allahü teâlâ size kesin zaferi verdi. Allah’tan korkun ki, şükretmiş olasınız.” (Kur’ân-ı Kerîm-Âl-i İmrân Sûresi; âyet 13, 123)
* “O vakit Rabbinizden yardım ve zafer istiyordunuz da O size; ‘Gerçekten ben arka arkaya bin melâike (meleklerle) imdât ediyorum’ diye duânızı kabul buyurmuştu.” (Kur’ân-ı Kerîm-Enfâl Sûresi; âyet 9)
* “Bedir Harbinde Ashâb-ı Kirâm, güç durumda kaldıkları sırada sevgili Peygamberimiz (sallallahü aleyhi vesellem); ‘Yâ Rabbî Bana vaat ettiğin yardımı lütfet!’ diye duâ ettiğinde, Enfâl Sûresinin yukarıdaki âyet-i kerîmesi nâzil oldu.”; “Cebrâil (aleyhisselâm) bana gelip dedi ki: ‘Bedr Gazvesi’nde bulunanları nasıl sayarsınız?’ Ben; ‘Onlar ümmetimin en hayırlıları (üstünleri)’ dedim. Cebrâil (aleyhisselâm); ‘Meleklerden (o muharebede) hazır bulunanlar da bizim yanımızda aynen böyle olup, meleklerin en hayırlılarıdır’ dedi.” (Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü; c. 1, s. 46)
* “Sahâbî: Peygamber Efendimizi sağlığında ve peygamber iken bir ân gören, eğer âmâ (gözü görmüyor) ise bir ân konuşan büyük ve küçük Müslümanlardan bir tanesine verilen isim. Onları sevmek, onlara bağlı olmak, insanlar içinden seçilmiş, beğenilmiş, süzülüp ayrılmış olan bu çok kıymetli tabakanın hayât tarzlarına imrenip onlar gibi olmaya özenmek, Allahü teâlânın en büyük nîmetidir. Hadîs-i şerîfte; ‘Kişi sevdiği ile beraberdir’ buyrulduğundan, onları sevenler, onlar iledir. Cennet’te onların yakınlarında onlar ile beraberdirler.” (İmâm-ı Rabbânî “r. aleyh”)
* “Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi/Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.” (M. Âkif Ersoy-Safahât/Âsım, s. 355)
* “Mehmet Âkif, Sultan Hamid’e söver sayar. Baykuş demiş, Kızıl Kâfir demiş, zalim demiş, korkak demiş. Kime? Müslümanların halifesine…” (Ahmet Sağırlı-Türkiye Gazetesi, 02.06.2015, s. 9)
* “Allah, şiiri hak yolunda kullananlardan râzı olsun!” (Prof. Dr. Cevat Akşit-Millî Gazete; 27.04.2017, s. 9)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
“İsmet Özel” tarafından yazılan ve “Tam İstiklâl Yayıncılık” ça 2’nci baskısı İstanbul’da Mart 2016’da yapılan “Türk Olamadıysan Oldun Amerikalı” adlı eserin 22’nci sayfasında; “Tarihin Türk’e tahsis ettiği şerefli yere düşmanlık gösterenler Mehmet Akif’in Türk askeri hakkında ‘Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi’ deyişinde bir cüretkârlık buldu” şeklindeki ifadelerini okuyunca hatırımıza, bundan dört yıl önce aynı konuda kaleme aldığımız ve buradan da “Hem Okudum Hem de Yazdım/3 (Dil ve Millî Kültür Konulu Köşe Yazısı-Şiirler)” adını verdiğimiz eserimizin 316-319’uncu sayfalarına taşıdığımız bir köşe yazımız geliverdi. Bu yazımızda aynen şöyle demiştik:
“Düz lise/Anadolu Lisesi” denilen okullardan yetişen gençler ile “İslâm Tarihi”ni okumamış, “Ashâb-ı Kirâmın” üstünlük ve faziletlerini lâyıkıyla kavrayamamış kişileri bir derece anlarım da, eli kalem tutan araştırmacı yazarlar ile “İmâm-Hatip” kökenli kimselerin böylesi yanlış ifâdeleri nasıl kullandıklarını bir türlü anlayamam…
İstiklâl Marşı Şâirimiz Mehmet Âkif’in “Çanakkale Şehîd”lerine ithâfen yazdığı şiirdeki yukarıya aldığımız mısraları; İbn-i Teymiyye ve M. Abduh gibi “Dinde reformcu ve Masonik kimseler”in tesirinde kalınarak söylenmiş lâflardan olduğu gibi tam bir ehl-i sünnet îtîkadına mugayir bir sözdür (Fazla bilgi için bkz: Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye-Hüseyin Hilmi Işık; Hakîkat Kitâbevi Yy. İst. Kasım 2012, s. 1140) ve elbette ki mânevî sorumluluğu gerektirir…
“Bedir Ashâbı” kimdir?: “Bedir gazâsına katılan Sahâbe-i kirâm hakkında kullanılan bir tâbirdir. Bedir Savaşı’na iştirak eden mücâhidlerin Allah, Resûl-i Ekrem ve bütün mü’minlerin nazarında müstesna ve mümtaz yeri vardır. Hz. Ömer, Beytü’l-mal’dan en büyük tahsisatı onlara ayırmıştır. Bedir Ashâbından olmak Müslümanlarca büyük bir şeref kabul edilmiştir. Bedir Ashâbının sayısı 313’dür.
“Ashâb-ı Bedr, Medine’den ayrıldıkları gün oruçlu idiler. Sevgili Peygamberimiz onların İslâmiyeti yaymak uğrandaki gayretlerini görüp şöyle duâ ettiler: “Allah’ım! Onlar yayadırlar. Sen onlara binit ver! Allah’ım onlar açık ve çıplaktırlar. Sen onları giydir. Allah’ım onlar açtırlar, onları doyur. Fakirdirler fadl-ı kereminle (ihsan ve ikrâmınla) onları zengin eyle!”
“Bedir Savaşı”: (17 Ramazân H. 2/13-14 Mart 624) Hicret’in ikinci yılında Resûl-i Ekrem, Ebû Süfyan’ın büyük bir Kureyş kervanıyla Suriye’den dönmekte olduğunu haber alınca Ashâbına hemen hazırlanmalarını emretti. Ebû Süfyan da Müslümanların bu hazırlığını haber alınca Mekke’ye haber gönderip yardım istedi. Hz. Peygamber 313 kişiyle yola çıktı. Öte yandan 1000 kişilik bir kuvvetle hareket eden müşrikler de kervanın kurutulduğunu anlayınca geri dönmek istediler. Fakat Ebû Cehil, savaşmadan dönmek istemedi. 17 Ramazan tarihinde (13-14 Mart) iki ordu karşı karşıya geldi. Müslümanlar kendilerinden kat kat fazla olan düşman ordusu karşısında kahramanca çarpışıyordu. Nihayet Afra Hatûn’un oğulları Hz. Peygamber’in; ‘Bu ümmetin Firavun’u’ dediği Ebû Cehil’i öldürmüşler ve savaş Müslümanların kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Bedir Savaşı’nda müşriklerin ileri gelenlerinden 70 kişi öldürülmüş 70 kişi de esir alınmıştı. Müslümanlar da 14 şehîd vermişlerdi. Bu savaş, İslâm tarihinde bir dönüm noktası teşkil eder. Müslümanlar müteakip dönemde kazandıkları zafer ve fetihleri hep Bedir Savaşı’na borçludurlar.” (Tercüman Gazetesi Ansiklopedik İslâm Lûgatı, s. 108, 125)
Ya “Sahâbîler” kimlerdir?.. “Peygamber Efendimizi sallallahü aleyhi ve sellem sağlığında bir ân gören, eğer âmâ ise (gözü görmüyorsa), bir ân konuşan, îmân etmiş büyük-küçük mü’minlerin bir kaç veya daha fazlasına verilen isim. Hürmet ve saygı için ‘Resûlullah’ın kıymetli ve mübârek arkadaşları’ mânâsına Sahâbe-i kirâm denir. Ayrıca onların ismi anıldığında; ‘Allahü teâlâ onlardan râzı olsun’ mânâsına radiyallahü anhüm ecmâin söylenir.
Bütün din büyükleri diyor ki: ‘Sahâbe-i kirâm aleyhimürrıdvân peygamberlerden aleyhimüssalevâtü vetteslîmat sonra insanların en efdali, en üstünüdür.’ Resûlullah’ı sallallahü aleyhi ve sellem bir kere gören bir Müslüman, görmeyenlerin hepsinden, hattâ Veysel Karânî’den kat kat daha yüksektir.” (Türkiye Gazetesi, Dînî Terimler Sözlüğü, c. 1, s. 155)
“Muhammed aleyhisselâmın ümmeti (inananlar) başka peygamberlerin ümmetlerinden daha üstündür. Bu ümmetin de üstünü O’na îmân ederek mübârek yüzünü görmekle şereflenen Eshâb-ı kirâmdır. (O’nu gören, O’na tâbi olan ve O’nun uğrunda canlarını-mallarını fedâ edenlerdir). Bu eshâbın da (r. anhüm) en üstünü Hudeybiye’de O’na bîat edip (bağlanıp) O’nun için ölmeye hazır olduklarını bildiren kahramanlardır. Bunların da üstünü Bedr Muharebesi’nde bulunan Ashâb-ı Bedir’dir.
“Mekke-i mükerreme ahâlisinden olup, Medine-i münevvereye hicret eden Ashâb-ı Kirâmdan ve iyilikte onların izinden gidenlerden, Allahü teâlâ râzıdır. Onlar da, Allahü teâlâdan râzıdırlar. Allahü teâlâ onlara cennetler hazırlamıştır.” (Tevbe Sûresi, 100, Türkiye Gazetesi Dînî Terimler Sözlüğü, c. 1, s. 108-109).
“Ağaç altında, Sana bîat eden mü’minlerden Allahü teâlâ elbette râzıdır.” (Fetih Sûresi, âyet 18)
“(Semure adlı) Ağaç altında gerçekten bîat edenlerden hiçbiri, Cehenneme girmeyecektir” (Hazret-i Muhammed “s.a.v.”)
*- * - * - * - * -
Demek ki ne imiş?.. Yaratılmışların en üstünü “Hz. Muhammed Mustafa” (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz. O’na tâbi olanların en üstünü “Sahâbe-i Kirâm” Efendilerimiz (r. anhüm ecmain). Onların en üstünü “Hudeybiye’de O’na biât eden bin 400 seçilmiş Sahâbi” (r.a.e.) ve onların da en üstünü “313 Bedir Gâzisi ve orada şehîd olan Müslümanlar”: Hârise bin Sürâka, Umeyr bin Human, Sa’d bin Hayseme, Avf bin Hâris, Yezîd bin Hâris, Muavvez bin Hâris, Umeyr bin Ebî Vakkas, Saffan bin Beyza, Mihca, Ubeyde bin Hâris, Züşşimaleyn bin Abdi Amr, Akıl bin Bükeyr ve Mübeşyşir bin Abdülmünzir ile Râfi bin Muallâ ki 6’sı Muhâcirlerden ve 8’i de Ensârdan olanlardır.
“Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm”inde onları “ismen” övüyor; “Resûllallah” onları “ismen” övüyor; Âkif de Çanakkale Şehîdleri şiirinde, bu savaşa katılan gâzi ve şehîdleri “Bedr’in Aslanları”ndan da üstün görüyor… Bedr’i övenler kim?.. Âkif kim?.. İsmet Özel kim?.. Öncekilerin övdüklerinde “hakîkat” var, Âkif’in ve Özel’in övdüklerinde ise sâdece “abartılmış edebî bir san’at” ve “itham” var…
Diyoruz ve bu his ve düşünceler ile kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz.
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
* - * - * - * - * -
Ümmetin üstünü, “Ashâb-ı Kirâm”;
Onların üstünü, “Hudeybiye”de;
“Semure” altında, sözlü ihtiram…
Bin dört yüz Sahâbî, Feth-i şâhide;
Onlar hakkında var, ilâhî kelâm…
Onların üstünü, “Ashâb-ı Bedir”;
313 hepsi, seçilmişlerdir;
14’ü hem şehîd, hep öncülerdir…
“Bedr’in Arslanları”, övülmüşlerdir;
Her birine saygı, binlerce selâm…
Tevbe Sûresi’nde, “Muhacir Ashâb”;
Rabbim rızâ ile, kıldı muhatap;
Onların arpası, dağlarca sevâb…
“Bedr’in Arslanları”, ilk kanlı turâb;
Ebû Cehil için, verildi ilâm…
“Bedr’in arslanları”, şanlıdan şanlı;
Afra Hatûn oğlu, üç delikanlı;
Genç Hârise var ki, boğazı kanlı...
KAYIKÇ’Ali bunlar, Cennet puanlı;
Her birine saygı, binlerce selâm…
Ali Kayıkçı