* ”Sorsanız, kadim toplumlardan biriyiz. Dünyada en çok devlet kuran milletiz. Fakat bazen öyle saçmalıklarla karşılaşıyoruz ki bunu yeni yetme daha dün sömürge, bugün bağımsız olmuş devlet yapmaz. Bunlardan biri de 06.12.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6360 Sayılı son “Büyükşehir Yasası”dır. Byasaya göre, 16 olan mevcut büyükşehir sayısı, 14 tane daha ilâve edilerek toplam 30’a yükselmiştir. Bu yasa ile kırsal kesim, yani köylerimiz bir gece ansızın şehir oluvermiş, hatta bununla da kalınmamış, ülkemiz kırsal nüfus oranı yine tek bir yasa maddesi ile yüzde 30’lardan yüzde 10’lara kadar düşürülmüştür.”
(Prof. Dr. Cevdet YILMAZ-Bütünşehir Dergisi; Ocak 2015, S. 1, s. 16)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Yukarıya “Serlevha” olarak aldığımız sözlerin sahibi “Prof. Dr. Cevdet Yılmaz”; bilindiği üzere
Bizim “Samsunlu Şâirler ve Yazarlar Ansiklopedisi” adını verdiğimiz eserin 2013 ve 2016 yıllarına ait son baskılarından kendisinden sitayişle bahsettiğimiz bir “Coğrafyacı Araştırmacı-Yazar”dır ve de “Bütünşehir Dergimizin Yayın Kurulu Üyesi”dir. Ayrıca O’nun “Geçmişten Geleceğe Samsun”, “İlkçağdan Cumhuriyete Canik” gibi oldukça hacimli eserlerde de imzası vardır.
“Gazeteci-Yazar ve Şâir Recep Yazgan”ın (o tarihte sahibi bulunduğu Bütünşehir Dergisi’nin Ocak 2015 tarihli 1’inci sayısı 16’ncı sayfasından başlayan ve bize de oldukça enteresan gelen bir makâlesi ve burada kullanılan iki resim bize) “târihe geçecek nitelikte” gelmişti. Bu resimlerin alt yazısında ise aynen şöyle denilmekte idi:
“Bafra’dan Kolay’a giderken anayolun sağ tarafında görülen bir tabelanın işaret ettiği (cadde deyince ister istemez hafızalarımızda canlanan, iki yanı apartmanlarla dolu, ışıl ışıl parlayan aydınlatmalarıyla, pırıl pırıl asfaltıyla dikkat çeken, Mecidiyeköy ya da Kadıköy gibi bir yere ulaştığını zannettiğimiz) Elmacık Köyüne giden ELMACIK CADDESİ…”
Bunları okuyunca hâtırımıza ilkokul sıralarında okuduğumuz “cadde” bilgisi geliverdi. Bu bilgiye göre cadde; şehrin sokaklarını birbirine bağlayan işlek, uzun yol… iken şimdilerde, “köyleri birbirine bağlayan dağ yolu olup çıkıverdi.
Ve daha neler… neleri ile bu durum bizleri, dünyânın hiçbir yerinde görülmeyen bir garabet örneği ile de karşı karşıya da getirdi diye düşündürdü. Bu his ve düşünceler ile kaleme sarılarak aşağıda okuyacağınız mısraları yazdırdı ve o günlerde görevli bulunduğumuz mahalli/yerel bir gazetede köşe yazısının da muhteviyatını teşkil etti. Aradan yıllar geçtikten sonra hâtırlayınca Siz Saygıdeğer Okuyucularımız ile paylaşalım istedik.
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
= = = * = = =
“Uyan” da bak “ey dedem”, “köy”lerimiz “mahalle”;
“Köy yolları” “cadde”ymiş, “köylü”ler hep “şeherli”;
“Bir kanunla” değiştik, girdik başka bir “hâl”e…
“Tarla”mız “arsa” oldu, “mera”mız “yeşil alan”;
“Eceruf”un “köy-kent”i, sanma şimdi bir yalan!..
“Uyan” da bak “ey dedem”, kazanan yok hiç “terli”;
“Bize özgü bir yasa”, maddeleri hep “yerli”;
Emsali yok dünyâda, “AKP”ce “değerli”…
“Tarla”mız “arsa” oldu, “mera”mız “yeşil alan”;
“Eceruf”un “köy-kent”i, sanma şimdi bir yalan!..
“Uyan” da bak “ey dedem”, “sebil”ler “para”landı;
“Anakent”in sınırı, “dağ köyü”ne “dayandı”;
“Vergiler” uçtu gitti, konu-komşu bi “yandı!...
“Tarla”mız “arsa” oldu, “mera”mız “yeşil alan”;
“Eceruf”un “köy-kent”i, sanma şimdi bir yalan!..
“Uyan” da bak “ey dedem”, “köy orta malı” uçtu;
“Müteahhitler” geldi, “ihale”ler tutuştu;
Ne “koru” var ne “orman”, “imar payı”na düştü…
“Tarla”mız “arsa” oldu, “mera”mız “yeşil alan”;
“Eceruf”un “köy-kent”i, sanma şimdi bir yalan!..
“Uyan” da bak “ey dedem”, ne “çit” kaldı ne “bahçe”;
“Komşu”lar “biz”den değil, ne “Memiş” var ne “Hatçe”;
Bi sürü “gâvur” geldi, kayboldu bizim “lehçe”…
“Tarla”mız “arsa” oldu, “mera”mız “yeşil alan”;
“Eceruf”un “köy-kent”i, sanma şimdi bir yalan!..
“Uyan” da bak “ey dedem”, ne “tandır” var ne “ocak”;
Ne “serander”, ne “kiler”; ne “ranza” var, ne “bucak”;
Bu gün’ümüz “karanlık”, âtî “zindan” olacak…
“Tarla”mız “arsa” oldu, “mera”mız “yeşil alan”;
“Eceruf”un “köy-kent”i, sanma şimdi bir yalan!..
“Uyan” da bak “ey dedem”, KAYIKÇ’Ali toruna;
“Kültür-folklor” arama, çok şey gider zoruna;
“Teşvik-hibe” alanlar, döndü sanki Kârûn’a…
“Tarla”mız “arsa” oldu, “mera”mız “yeşil alan”;
“Eceruf”un “köy-kent”i, sanma şimdi bir yalan!..
Ali Kayıkçı