Saygıdeğer Okuyucularımız!..
“Süper zengin” bir kimse bize; “Sana her gün için 24 altun vereceğim. Yalnız 2 şartım var: Bu altunları aynı gün içerisinde elden çıkaracaksın. 23 altunu istediğin yere harcayabilirsin. Sâdece bana bunları nereye harcadığının hesabını verecek, 1 altunu ise ancak benim istediğim şekilde harcayacaksın!” dese, mutlaka kabûl ederiz değil mi?..
Yine aynı kimse bize; “Bundan ayrı olarak sana her yıl için de 100 altun daha vereceğim. Bu altunlar için de yine 2 şartım olacak. Birincisi, bu altunlardan 97,5 altunu kendin için ömür boyu kullanabilir, istediğin şekilde tasarruf edebilirsin. Sâdece 2,5 altunu da ancak benim istediğim yerlerdeki kimselere takdim edeceksin!” dese, mutlaka böyle bir teklifi de kabûl ederiz değil mi?..
Peki ya, “zenginlerin zengini, cümle varlığın yegâne sâhibi olan Cenâb-ı Allah”, îmân ehli olan biz kullarına, şu “24 altun” değerinde olan “bir gün”ün 23 saatini bizlere bahşeyleyip sâdece, ancak toplam olarak sâdece “1 saat” kadar bir zaman olan “namâz vakitleri”ni bizlerden talep eylediğinde niçin “gönülden coşarak” kabûl etmiyor, edemiyor ve “Hayyâlel salâh!..” dendiğinde “camilere” koşamıyoruz?..
Yine aynı şekilde O’nun “bir yıl” içerisinde verdiği “100 altun” değerindeki “para ve ticaret malı” şeklindeki “zenginliğimiz”den, sâdece “2,5 altun”luk kısmını “zekât” olarak seve seve “fakirlere” veremiyoruz?..
“Rabbimizin cömert”liği karşısında “bizlerin cimri”liğini hiç düşündünüz mü?..
Diyoruz ve bu his ve düşünceler ile kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı baş başa bırakıyoruz.
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
* - * - * - * - * -
O ne yüce Allah ki, “24”ü veriyor;
“24”ün içinde, “1’i benimdir” diyor;
“23” için ise, yalnız “hesap” istiyor…
Böylesi bir “cömert”e, bu nasıl “cimriliktir?”
“Akıl fakiri” olmak, hatta tam “deliliktir!..”
O ne yüce Allah ki, “ömür boyu” vermekte;
“Saniye”ler, “dak’ka”lar, önümüze sermekte;
“23 saati”nin, “hesabı”nı görmekte…
Böylesi bir “cömert”e, bu nasıl “cimriliktir?”
“Akıl fakiri” olmak, hatta tam “deliliktir!..”
O ne yüce Allah ki, “kalan 1 gurbet için”;
“Gurbetteki sermayen-fakr-ı zarûret için”;
“Cehennem ateşine, saklarım ben set için…”
Böylesi bir “cömert”e, bu nasıl “cimriliktir?”
“Akıl fakiri” olmak, hatta tam “deliliktir!..”
O ne yüce Allah ki, haber veriyor bunu;
Cennet içre huriyle, yapmak ister düğünü;
Kulunun sarayında, diler hep güldüğünü…
Böylesi bir “cömert”e, bu nasıl “cimriliktir?”
“Akıl fakiri” olmak, hatta tam “deliliktir!..”
O ne yüce Allah ki, “40’ta 1’e râzı”dır;
“Yüzde 2,5’lar”, o çok’ların “azı”dır;
Bunu dahi vermeyip, kaçıranlar “tazı”dır…
Böylesi bir “cömert”e, bu nasıl “cimriliktir?”
“Akıl fakiri” olmak, hatta tam “deliliktir!..”
O ne yüce Allah ki, “zengin”i “fakir” için;
“Fakir”i de “zengin”e, “duâcı” kılmış niçin?
“Dolu gezen mideler, anlasın hâlin açın!..”
Böylesi bir “cömert”e, bu nasıl “cimriliktir?”
“Akıl fakiri” olmak, hatta tam “deliliktir!..”
O ne yüce Allah ki, “Kur’ân ile” bildirdi;
“Hâbibi”n kıldı “elçi”, söze açıklık verdi;
İşte “gerçek” çok yakın, anlayan “sırra” erdi…
Böylesi bir “cömert”e, bu nasıl “cimriliktir?”
“Akıl fakiri” olmak, hatta tam “deliliktir!..”
O ne yüce Allah ki; “Oku!..” dedi, “Yaz!..” dedi;
“Şunlar sana ihsânım, veresin biraz!..” dedi;
“KAYIKÇ’Ali kov şeytan, bu sana ikaz!..” dedi…
Böylesi bir “cömert”e, bu nasıl “cimriliktir?”
“Akıl fakiri” olmak, hatta tam “deliliktir!..”
Derebahçeli/Ali Kayıkçı