* “Hak teâlâ insana dört göz verdi: İkisi baş gözü ve ikisi gönül gözü. Baş gözüyle halkı görür, gönül güzüyle Hâlık’ı görür.” (Hz. Muhammed “s.a.v.”)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
“Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî”nin “Makâlât” isimli eserinde yukarıdaki hadîs-i şerîfi okuyunca; çoğu insan gibi bizim de aklımıza, okul yıllarında gözlük takan arkadaşlara genellikle “dört göz” diye takılmalarımız geliverdi.
Oysaki “dört gözlü” olabilmek, esasında çok büyük bir nîmetmiş de bizim haberimiz yokmuş. Tabii ki, “camlı dört göz” değil de “canlı dört göz”lü olabilmek…
Diyoruz ve bu his ve düşünceler ile kaleme aldığımız aşağıdaki mısraları Sizlerle paylaşmak istiyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
* - * - * - * - * -
“Dört göz” desem, “gözlük” gelir hâtıra;
“Miyop” dersin, “hipermetrop” ve sair;
“Gönül gözü”, sığmaz öyle satıra:
“Soy”dan başlar, nesep” özüne dair;
“Helâl yemek”, helâl giymek” var sıra…
“Gönül gözü”, “sağlam îmân” istiyor;
“İlim” ister, “amel” ister, çok diyor;
“İhlâs” ile, ufuklara bak diyor:
“Soy”dan başlar, nesep” özüne dair;
“Firaset”tir, evvel emir ve âhir…
“Gönül gözü”, “haram”a kör bakışlı;
“Gönül gözü”, “inci-mercan” nakışlı;
“Gönül gözü”, “misk-ü amber” kokuşlu:
“Soy”dan başlar, nesep” özüne dair;
“Ehl-i Sünnet”, bu işte de pek mahir…
“Gönül gözü”, “Hâlık” için halka”dır;
Sanma kirpik arasında “helke”dir;
“Merkür-Venüs”, daha nice “ülke”dir:
“Soy”dan başlar, nesep” özüne dair;
“Zemzem” gibi, türlü nesneden tahir…
KAYIKÇ’Ali, “gönül gözü”n aç da bak!..
Zaman âhir, on beş asır, geç de bak!..
Harften hece, mısralar yap, seç de bak:
“Soy”dan başlar, nesep” özüne dair;
“Ledûn ilmi”, sanmayasın sen zâhir…
Derebahçeli/Ali Kayıkçı