Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Başta “TGRT EF” olmak üzere, “Millî Gazete”, “Diriliş Postası” ve “Anadolu Gençlik Dergisi” gibi sesli ve yazılı basın-yayın organlarında “Millî Dil: Türkçe” üzerine gereken hassasiyetin gösterilmeyip şu mahût “Uydurukça/Ecerufça/Arı Dil” ile konuşulup yazıldığını gördükçe, “Hem Okudum Hem de Yazdım/3 (Dil ve Millî Kültür Konulu Köşe Yazısı-Şiirler” adını verdiğimiz (Samsun, Aralık 2015) adlı eserimizde yer alan bâzı köşe yazılarımızı buraya taşımanın faydalı olacağını düşündük. Bugün de, kaldığımız yerden devam eyliyor ve bu kitabımızda yer alan bu makâlelerimizi Siz Saygıdeğer Okuyucularımızın bilgilerine aynen sunuyoruz…
Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
NECİP FÂZIL “ÜSTÂD” İSE…
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bugünkü (13 Şubat 2012 günlü) Türkiye Gazetesi’nde genç köşe yazarlarından Mustafa Selçuk Beyi okurken onun, rahmetli Necip Fâzıl “Üstâd”ın âdeta “istiğrak” ederek kaleme aldığı kelimelerden biri olan ve;
“Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim;
Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim!
Oysa halis Türk benim, bunlar işgâlcilerim!..” diyerek nitelediği kelimelerden olan “yaşam” “sözcüğü”ne (daha önceleri de yaptığı gibi) tekrar yer verdiğini görünce, artık dayanamadık ve bu makâleyi yazmaya karar verdik…
Millî Gazete’de de genç köşe yazarları yanında yaşlı-başlı, hatta ilahiyatçı bâzı kalem ehli kimselerin bu ve benzeri uydurma kelimeler ile yazıp-çizmesi, fikir beyan etmesi karşısında ister istemez insan sarsılıyor ve “millî fikir ve mânâ düşmanı” kimselerin bozuk zihniyetinin tâ buralara ve bu güzide gazetelerimizin köşe yazarlarının beyinlerine kadar sirayet etmesi karşısında hayretler içerisinde kalıyor…
Türkiye Gazetesi gibi “Arı dil/Uydurukça”ya karşı âdeta kale duvarı gibi sağlam surlara sahip bir yayın organında; “Yavuz Bülent Bâkiler” gibi bir dil “Üstâdı”nın bulunduğu bir mevkutede nasıl olur da Nuri Elibol ve Mustafa Selçuk Beyler böylesi kelimelerle yazı kaleme alabiliyorlar?.. “Kristal Şehir” reklâmlarında bu arsız, soysuz ve köksüz kelimeye nasıl yer verebiliyorlar?..
Hayret ki hayret!..
Diyoruz ve Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki mısralarımız ile başbaşa bırakıyor ve de bir kere daha kalbî sevgi ve saygılarımızla selâmlıyor, selâmlıyoruz…
* - * - * - * - * -
Necip Fâzıl “Üstâd” ise ve “Şâirler Sultanı”;
Aç “Çile”yi oku da gör, ne söylüyor Sizlere!..
“Ruhsal”, “parasal” ve “soyut”; “boyut”, “yaşam” ve “anı”;
Sen uydur-uydur, söyle-yaz; sonra da bak yüzlere;
“Agop-Ataç” hortlatılır, ağlar mânâ vatanı…
Necip Fâzıl “Üstâd” ise ve “Şâirlerin tâcı”;
“Karamanlı Mehmet Bey”im, “asırların ilâcı”;
Anla artık “zemzem” sunan, “dilşah” kim “dilde hâcı”?..
Sen uydur-uydur, söyle-yaz; sonra da bak yüzlere;
“Agop-Ataç” hortlatılır, dil atılır közlere…
Necip Fâzıl “Üstâd” ise, “Yazarların Yazarı”;
Doğru teşhis-doğru tespit, “Türkçenin gül pazarı”;
Kimde vardır “hâlis Türkçe”, kimin “dilinde arı”?..
Sen uydur-uydur, söyle-yaz; sonra da bak yüzlere;
“Agop-Ataç” hortlatılır, zehir akar özlere…
Necip Fâzıl “Üstâd” ise, “Arvâsî talebesi”;
“Madde-mânâ sarayları”, kondu ev galebesi”;
“Doğru söze Hakk tanıktır”, istemez “lâf ebesi”…
Sen uydur-uydur, söyle-yaz; sonra da bak yüzlere;
“Agop-Ataç” hortlatılır, nifâk girer sözlere…
Necip Fâzıl “Üstâd” ise, “Dilciye” iş yok burda;
“Yûnus” söyler “Fâzıl” yazar, “ilâç” yoktur “gâvur”da;
Aklını başına devşir, işte sınır tam şurda:
Sen uydur-uydur, söyle-yaz; sonra da bak yüzlere;
KAYIKÇ’Ali çık ortaya, ihtar çek çömezlere!..
(Devam edecek)
Derebahçeli/Ali KAYIKÇI