“Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/6

Ali KAYIKÇI

06-07-2018 09:15

*  “Güzel bir söz; kökü yerde sabit, dalları semâda olan güzel bir ağaç gibidir. Yemişlerini Rabbinin izniyle her zaman verir. Habîs (kötü) bir söz de yerinden sökülmüş, kökü olmayan kötü bir ağaca benzer.” (Kur’ân-ı Kerîm; İbrahim Sûresi, âyet: 24-26’dan)

*  “Habîs söz söylemek, habîs adamlara lâyıktır. Habîs adamlara, habîs kelâm yakışır.”  (Kur’ân-ı Kerîm; Nûr Sûresi, âyet: 26’dan)

*  “İyi bir iş yapmaya niyet edip de yapamayana, tam bir iyilik yapmış gibi sevâb verilir. Niyet edip yaparsa, on mislinden 700 misline, hatta daha fazla sevâba kavuşur. Kötü bir işe niyet edip de yapmayana, yapılmış tam bir iyilik sevâbı verilir, niyet edip de yapana ise sâdece bir günâh yazılır.”   (Hazret-i Muhammed  “sallallahü aleyhi vesellem”)

“Söz ola kese savaşı, söz ola kestüre başı/Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ide bir söz.

Kişi bile söz demini, dimeye sözün kemini/Bu cihân cehennemini,  sekiz uçmağ ide bir söz.”  (Yûnus Emre)             

* “Romandan maksat, hayatta geçmemişse bile, geçmesi mümkün olan bir vakayı, ahlâk, âdetler, hisler ve ihtimâllere bağlı tafsilâtıyla birlikte tasvir etmektir.” (Namık Kemal)

“Roman denilen şey, bir insan cemiyeti içinde görülen durumlardan birini veyahut bâzılarını kâğıt üzerine koymaktan ibârettir.”   (Ahmet Mithat Efendi)

*   “Roman ahlâkın aynasıdır. Onun objektifi gördüğü manzarayı alır.” (H. Rahmi Gürpınar)

“Roman, bize yansıttığı cemiyetle beraber, onu hükmü altında bulunduran düzenleyici fikrin de emrindedir. Bu ortak ölçü ile birlikte, cemiyet ne ise roman da odur.” (Peyâmi Safa)

*  “Hayatta olup da romana girmeyen şey yoktur. Romana sınır çizilmez. Yeter ki, gerçekten alınan unsurlar, bütün bir iç zenginliğinin beslediği hayâl gücü ile yeni varlıklar alsın, hayattaki varlıkları bile sürükleyecek, onları gölgede bırakacak bir gerçek olsun.” (Suut Kemal Yetkin)

Saygıdeğer Okuyucularımız!..

Bilindiği üzere; “Kültür-Sanat” dünyâmıza 300’ü aşkın sayıda oldukça dikkat çekici eserler sunan ve yeni pek çok ismin tanınmasına vesile olan “Kültür Ajans Yayınları” tarafından Nisan 2013 tarihinde neşredilmiş bulunan bir “roman”ı Sizlere tanıtmak ve yukarıdaki âyet-i kerîmelerin  ve hadîs-i şerîfin ışığında ve vecîz sözlerde adı geçen üstâd kalemlerin görüşleri doğrultusunda bu eseri değerlendirmek istiyoruz diyerek ilk 5 gün yazarın hayat hikâyesi ile birlikte bazı dizgi/imlâ/yazılım hatâları üzerinde durmuş ve bunların doğru şekillerini vermiş, ardından da bâzılarının “içerik” dediği “muhtevaya” geçerek ve metin üzerinde durarak burada kullanılan cümlelerden oldukça dikkat çekenlerini köşemize taşımış idik. Bugün de aynı konuya kaldığımız yerden devam eyliyor ve bu yazımızla da bu dizi makâlemizi de sonlandırmış oluyoruz:

Sayfa 110’daki, “Bu garip analığının başına gelen…” “Bu garip anacığının başına gelen…” şeklinde olacak. Çünkü “analık” tabiri, üvey anne” için kullanılır.

Sayfa 118’deki, “Birkaç imam tarafından hatim indirildikten sonra Memiş ağa, büyük bir kalabalığın omuzlarında mezarlığa getirildi.” ifâdesindeki “hatim” sözü yanlıştır. Çünkü hatm, “Kur’ân-ı Kerîmi başından (Fâtihâ Sûresinden başlayarak) sonuna (Nâs Sûresine) kadar bir defa okumak” demektir ve bu da yaklaşık 20 saatlik bir okumayı/zamanı gerektirir.  Dolayısıyla da cenâzenin başında “hatm indirmek” değil ancak “Yâsîn” okumak, Felâk, Nâs, Fâtihâ  ile Bakara Sûresi’nin başından 5 âyet okumak gibi bilinen virdler/duâlar yapılır. 

Sayfa 122’de, “Köraslan… küplere bindi. Söylendi, küfürler etti kardeşine.” sözü de, asla tasvip edilecek bir davranış değil. Kardeşe sövüp saymak; kendisine, anne-babasına sövüp saymak gibidir. Onun için de Yazar;  burada pekâlâ, “Köraslan…  küplere bindi. Boşuna ve haksız yere söylendi, küfürler etti kardeşine” diyebilir ve bunu yapana, sanki  arka çıkıyormuş gibi bir görünmekten de kurtulabilir, diğer bir ifâde ile yapıcı bir tasvir ve tenkîd yapmış olabilirdi…

Sayfa 127’de; câmide kılınan akşam nâmazının akabinde Köraslan’ın davudî bir ses ile okumaya başladığı belirtilmekte ve ardından da köylülerin birbirlerine şaşkınlıkla bakıştıklarından bahisle O’nun gibi gür ve güzel sesli bir hafız görmedikleri vurgulanmaktadır.

Burada Yazar, O’nun ne okuduğunu belirtmemekte, bir sonraki sayfada ise “ilahiler”den bahsetmektedir.  Bu şekildeki niteleme ile bir kimsenin “hâfız” olduğu anlaşılmaz.  Ve “hâfızlık”, yukarıda da söylediğimiz gibi,  öyle birkaç ilâhî söylemekle de elde edilmez...

Sayfa 129’da Yazar,  “Saçı sakalına karışmış, tümüyle bir Ticânî olmuş çıkmıştı Köraslan” demekte ve sonraki sayfalarda da bu hâldeyken O’nun yaşadığı bâzı olayları nakletmektedir.

Yaptığımız incelemede “Ticânîler” hakkında şu bilgilerle karşılaşıyoruz: “Ticânîler; Fas ve yöresinde, Mısır ve Arabistan’da vardır. Sabah namâzından kuşluk vaktine, ikindiden yatsı namâzına kadar evrâd (Esmâ-i Hüsnâ, âyet ve duâlar) okurlar.” (Ansiklopedik İslâm Lûgatı-Tercüman Gazetesi Yy, s. 715)

Dolayısıyla bunlar ülkemizde bulunmadığı gibi, esasen 1950’ler öncesinde siyâseten bulunmaları da zaten mümkün değildi. 1950’lerden sonra DP döneminde sağlanan dîn ve vicdan hürriyeti kapsamında “Nûr cemâati” ve “Süleymâncı” gibi bâzı gruplar varsa da öyle, saç-sakalını uzatmış, birkaç ilâhî okuyabilen kişilere de köylülerin îtibâr etmeyeceği, dolayısıyla da en azından bir “Ramazân’da terâvih ve cûmâ kıldırabilecek Of’lu hocalar” kadar bir şeyler bilmesi icâp ettiği şüphesizdir…

Sayfa 130’da Yazar, bu defa Zülfikar Ağa ağzıyla bir “İzmir Genelev tasviri” yapmakta ve orada “icra-i sanat” yapan “fahişe kadınlar”a, “kız” diye “şirinlik” kazandırmakta, Köraslan’la argodan da ileri (Dr. H. Dümen varî)  müstehcen ifâdelerle geçmiş günleri yâdetmekte, karşı sayfada ise Köraslan’ın “Ne gördüysem o günlerdeki yaşadığım yanıma kâr kaldı” ifâdelerinden “içki ve zinâ” günâhlarına pişmanlık duyacak yerde memnuniyetini dile getirmektedir.  Diğer taraftan böyle bir kimsenin niçin “Ağa” olarak seçildiğini; solcu ve komünist yazarların bir dönem savunageldikleri “Köy edebiyatı” hastalığının bir uzantısı olarak görüyor ve burada Ağa’ya özellikle de neden “Zülfikar” dendiğini anlamakta zorluk çekiyoruz… Akabinde de asker oğlunun geride bıraktığı “taze gelin” in “Köraslan”ın yatağına “Bak, ben geldim kendi elimle” diyerek rezâlet sayfalarına yenisini katmasını, doğrusu o yöre insanlarına yakıştıramıyoruz… Burada mânevî fecâatler yanında Türkçe bakımından da “el-ayak” karışımı var:  Gelmek, gitmek kendi “ayağıyla” veya “isteği/rızâyla” olur…

Ve sayfa 132’de, “Köraslan, büyük bir suç işlemiş gibi etrafına bakınıyor”, “Benim bu işte bir kabahatim var mı?” diyerek de kendisini temize çıkarmaya çalışması, işlediği suçların cezasız kalarak köyden kaçmasının akabinde Çorum yakınlarında geçirdiği bir trafik kazası sonucu Ankara’da hastahaneye düşmesi, burada sefil ve rezil bir tedavi süresinin sonunda ailesine kavuşması… bir bakıma ilâhî adaletin dünyâdaki tecellisi olarak okuyucunun gözlerinin önünde canlandırılmıştır…

 

Genel Bir Değerlendirme:

“Yavan Ekmek”; Eğitimci Yazar Bekir Aksu”nun, bundan tam 48 yıl önce kaleme aldığı, yaşadığı köyün ve öğretmen olarak hizmet verdiği yerlerin, bundan en az 70-85 yıl öncesine ait genel bir durumunu, halkının aile yapısı ve yaşayışını, örf-âdet ve geleneklerini, folklorik kültür değerlerini ortaya çıkarması bakımından oldukça önemli bir eseridir.

Yazar burada eğer; çocukluğunun geçtiği köy ve çevresi ile hizmet yaparken gittiği, öğretmen ve başöğretmen olarak bulunduğu yerlerdeki insanların etnik yapı ve kökenleri hakkında da araştırmalar yaparak ve incelemelerde bulunarak, bunları eserine katabilse, diğer taraftan köylünün içinde bulunduğu mânevî cehaletin, o dönem (CHP) iktidarının âdeta millî bir dîn (Kamalizm) icât etmek uğruna; Anayasa’dan devletin dîni, dînî İslâm’dır maddesini kaldırmasını ve Mecelle ahkâmı ile tekke ve zaviyelerin, Kur’ân-ı Kerîm okunmasını yasaklamasını gerekçe olarak belirtebilseydi, hem beşerî ve hem de rızâ-i Bârî’ye uygun çok büyük hayırlı bir iş yapmış olacaktı…

Olayların gelişimine göre Yazar; “Kim bir mü’mini kasten öldürürse, ebedî Cehennemlik” olduğu (Nisâ Sûresi, âyet 93),  “Kendi kendinizi öldürmeyin!” (Nisâ Sûresi, âyet 29) emri ile intiharın yasaklandığı, “Allah’ın kurumlu/kibirli öğüngen olanları” (Nisâ Sûresi, âyet 36) sevmediği, her nerede ve her nasıl zor şartlar altında olunursa olunsun, “Allah’ın râhmetinden asla ümit” (Yûsuf Sûresi, âyet 87) kesilemeyeceği, “İyi kadınların itaatkâr” (Nisâ Sûresi, âyet 34) kadınlar olarak vasıflandırıldığı, “Allah’ın lânetinin zâlimler üstüne” (Â’raf Sûresi, âyet 44) olduğu… gibi âyet meâlleri ile doğru olanı tavsiye edip yol gösterebilse idi, yukarıda da ifâde ettiğimiz gibi, çok büyük hayırlı bir iş yapmış olacaktı…

Yazar; Köy Enstitüsü çıkışlı bir eğitimci olmasına rağmen, burada ısrarla öğretilen  (A. Dilaçar) ve (N. Ataç) “Uydurukça/Öz Türkçe” ‘sözcükleri’nden oldukça uzak kalmış, sâdece “yaşam”, “doğa”, “övgü”, “sakınca”, “giysi” ve “tüm” gibi birkaçını kullanmakla yetinmiştir ki bu, başlı başına takdir edilmesi gereken müspet bir tavırdır…

 

Sonuç:   

“Yavan Ekmek” romanı; Eğitimci Yazar Bekir Aksu”nun gerekli düzeltmeler yapıldıktan, yanlış ve hatâlı yerler çıkarıldıktan, gerekli ilâveler ile metin yeniden gözden geçirilip genişletilerek yazıldıktan sonra, roman edebiyâtımızda bir devre ışık tutması bakımından da ilgiyle okunabilecek bir eser intibaı vermiştir. 

Diğer taraftan;  hemen 1. sayfaya konulan “Yazar Hakkında” başlıklı yazı, 2. sayfadaki ithâf ile değiştirilmeli, 5. sayfadaki 2 parağraflık alıntı tamamen iptal edilmeli, 6, 58, 78 ve 136. boş sayfalar ile birlikte  (***)’lama aralarındaki fazladan bırakılan boşluklar kaldırılmalı ve böylelikle de 8-10 sayfanın “isrâf”ı mutlaka önlenmeli, arka kapak da yeniden yazılmalıdır…  Diyoruz ve Eğitimci Yazar Bekir Aksu’ya sağlıklı, âfiyet dolu ömürler diliyoruz.

Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

- * - * - * - * - *

Okumalı şu gençler, dünü ve târihini;

Bilmeli neler olmuş, ne sıkıntı çekilmiş;

Nîmetlerde görmeli, mutlak kendi hâlini;

Nice canlar verilmiş, ne gözyaşı dökülmüş;

Hâtırında tutmalı, dünlerin ahvâlini…

 

Okumalı şu gençler;  dün ne idik, ne olduk;

Bir yandan kör cehâlet, yıllarca baskı bulduk;

Ev-ocaklar tarumar, boran esti savrulduk;

Nice canlar verilmiş, ne gözyaşı dökülmüş;

Kış gelince donduk biz, yaz gelince kavrulduk…

 

Okumalı şu gençler; ana, baba , dedeyi;

Yetim, öksüz canları; nineler evin beyi;

Tarla, taban, su yolu; yavan ekmek yemeyi;

Nice canlar verilmiş, ne gözyaşı dökülmüş;

Bulgur aşı sofrada, O’na şükür demeyi…

 

Okumalı şu gençler; hem Alfabe, Elif-Bâ;

İlim için yanmalı, ışıklar tâ sabaha;

Ay bir kulaç mesafe; Merkür, Venüs var daha;

Nice canlar verilmiş, ne gözyaşı dökülmüş;

Velev ki üç-beş lokma, nasıl gelmiş tabağa?..

 

Okumalı şu gençler; KAYIKÇ’Ali okusun!

Sen bu toprağın malı, cevherisin-dokusun;

Kayı-Oğuz boyunun; hançerisin, okusun;

Nice canlar verilmiş, ne gözyaşı dökülmüş;

Annen-baban çilekeş, işte oğul sen busun!..

Derebahçeli Ali Kayıkçı

DİĞER YAZILARI “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/9 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/8 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/7 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/6 01-01-1970 03:00 ​ “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/5 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/4 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/3 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/2 01-01-1970 03:00 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/1 01-01-1970 03:00 “ABD”yle Bir “Fabrika” Kurdular!.. 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/19 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/18 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/17 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/16 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/15 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/14 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/13 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/12 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/11 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/10 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/9 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/8 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/7 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/6 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/5 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/4 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/3 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/2 01-01-1970 03:00 Derin Bir Yara ki O Dil Yaresidir /1 01-01-1970 03:00 Kim Demiş AB’ye Girmedik Diye?.. 01-01-1970 03:00 Sen Necip Fâzıl’ımız, ne anladın, ne sevdin!.. 01-01-1970 03:00 “Yak Bi Cigara” Daha, “Coni-Capon” Kazansın!../4 01-01-1970 03:00 Yak bi cigara daha, coni-capon kazansın!../3 01-01-1970 03:00 Bir asra yaklaştı, şu feci tablo!.. 01-01-1970 03:00 13 Kişi Öldürene İdâm var, 43 Bini Öldürene Tereddüt!.. 01-01-1970 03:00 “Yak Bi Cigara” Daha, “Coni-Capon” Kazansın!../2 01-01-1970 03:00 Yak bi cigara daha, coni-capon kazansın!../1 01-01-1970 03:00 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/5 01-01-1970 03:00 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/4 01-01-1970 03:00 Yavan Ekmek İle Bir Edebî Ziyâfet/3 01-01-1970 03:00 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/2 01-01-1970 03:00 Yavan Ekmek İle Bir Edebî Ziyâfet / 1 01-01-1970 03:00 Büyükşehir, pislik köyü!.. 01-01-1970 03:00 Şu Derebahçe”de, bahçeler bitti!.. 01-01-1970 03:00 Büyükşehir’in “Virüsleri 01-01-1970 03:00 Böyyük Başkana Mezar Yeri 01-01-1970 03:00 Amazon’a paraları yedirdin!.. 01-01-1970 03:00 Amazon Hastası Başkanlarımız Var… 01-01-1970 03:00 İzzet/şeref İslam’da, amazonlar ziyânda!... 01-01-1970 03:00 Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/4 01-01-1970 03:00 Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/3 01-01-1970 03:00 Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/2 01-01-1970 03:00 Saymış bizim suudi(!), milyon-milyon doları!../1 01-01-1970 03:00 Halime Gürbüz yazdı, ben de saza söyledim!.. 01-01-1970 03:00 Oldu mu ya Sıtkı Hocam, yakıştı mı ilm’ irfâna?.. 01-01-1970 03:00 Moda hastalığında bir teşhis: bunlar otçu olmuş!.. 01-01-1970 03:00 … Sonrasında Demirbaş Yazdı, Ben de… 01-01-1970 03:00 Şu moda hastalığı, salgınlaşıyor!.. 01-01-1970 03:00 Yaz-baharla birlikte moda hastalığı da geliyor!../4 01-01-1970 03:00 Yaz-Baharla Birlikte Moda Hastalığı Da Geliyor!../3 01-01-1970 03:00 Yaz-Baharla Birlikte Moda Hastalığı da Geliyor!../2 01-01-1970 03:00 Yaz-baharla birlikte moda hastalığı da geliyor!../1 01-01-1970 03:00 13 Temel Konu Var, Kitâbımız Kur’ân’da!.. 01-01-1970 03:00 Din-î İslam hamuru, kovanda petek balı!.. 01-01-1970 03:00 Can bedene emanettir!.. 01-01-1970 03:00 Bilir misin?, bilmezsin; sormazsın ki bilesin!.. 01-01-1970 03:00 Îmân’da neredeydik, ne hâllere düştük? Bak!.. 01-01-1970 03:00 Varsa-yoksa her şey dünya!.. 01-01-1970 03:00 Gel isrâfı isrâf eyle!.. 01-01-1970 03:00 Sevr’den Sevr’e Kudüs’e; ibretle bak, nazar kıl!.. 01-01-1970 03:00 İnsan ki… 01-01-1970 03:00 Hayat tarzı yazsanız, ekran kararmaz inan!.. 01-01-1970 03:00 Çüş!.. Desem edebim var, oha!.. Desem çok ayıp!.. 01-01-1970 03:00 Dört Hak Kitabın Yazısı 01-01-1970 03:00 Canlı Dört Göz Olabilmek 01-01-1970 03:00 İşittin mi “Korkut Ata?”/ “Leylâ bebek” “terörist”miş!.. 01-01-1970 03:00 Böylesi bir cömerte karşı, bu nasıl cimriliktir?.. 01-01-1970 03:00 Firavun”lar hâmânlar, deccâldı bir zamanlar!.. 01-01-1970 03:00 Samsun’da Eski Ramazanlar… 01-01-1970 03:00 Avrupa sevmez bizi, sevmedi-sevmeyecek!.. 01-01-1970 03:00 Asırlık en sinsî düşman... 01-01-1970 03:00 Oldu mu ya üstâdım, bu hak-bâtıl yorumun?.. 01-01-1970 03:00 Fransız’dan, Fransız var içimde!.. 01-01-1970 03:00 O Bedr’in arslanları, seçilmiş Sahâbîler!.. 01-01-1970 03:00 “Obama”ydı, “trump”tu; “Sarkozy” daha gâvur!.. 01-01-1970 03:00 CeHaPe’nin Günâh Galerisi”Nden, Satırbaşları!.. /2 01-01-1970 03:00 CeHaPe’nin günâh galerisinden, satırbaşları!.. /1 01-01-1970 03:00 Cumhur mu, millet mi; ince illet mi?.. 01-01-1970 03:00 A la luna, vâlâ (!) Buna!.. 01-01-1970 03:00 Türkler bölük-bölük, “müslüman pörçük!.. 01-01-1970 03:00 Çok “iyi başladın”, “kötü bitirdin!..” 01-01-1970 03:00 ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda/3 01-01-1970 03:00 ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda/2 01-01-1970 03:00 Dil kılıçtan keskin ya, vur ha Kılıçdaroğlu!.. 01-01-1970 03:00 ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda -1 01-01-1970 03:00 Hey 15’li 15’li”, “köşk’ün yolları taşlı!.. 01-01-1970 03:00 Kaçın Erkekler Kaçın, Femin…ler Var Femin…ler!.. 01-01-1970 03:00 ABD’ye Bu Aklı, Kimler Veriyor” Dersin? 01-01-1970 03:00 17 Trilyon Harcadık Demiş!.. 01-01-1970 03:00 Sosyal medya” değil, bu “hayât medya!.. 01-01-1970 03:00 Bir destan adam: Ali Fuad Başgil!.. 01-01-1970 03:00 Özal’a ağlamayan, gözü gözden sayamam!.. 01-01-1970 03:00 Dil Vatandır, Vatan Dil; Her Kelime Sınırtaşı!.. 01-01-1970 03:00 “O ve ben”i okumayan, “Arif Nihat” bile şaşar!.. 01-01-1970 03:00 “Emrin olur sultanım, sen ne dersen yaparız(!)…” 01-01-1970 03:00 “58. Gün…” 01-01-1970 03:00 “Uyan” da bak “ey dedem”!... 01-01-1970 03:00 “İsrail” “buzdağı”na, çarptı-çarpacak!.. 01-01-1970 03:00 “İHA”lar görür seni, sonra “SİHA”lar vurur!.. 01-01-1970 03:00 “Bayrak tepe”-“Kel tepe” 01-01-1970 03:00 Kul “şimdi ağlar ise, sonra…” 01-01-1970 03:00 “Necip Fâzıl üstâd”sa, “o’nun hakkı”nı kayır!.. 01-01-1970 03:00 “Hayat” size ne yaptı, “bostancı…”dan “yasak” mı!.. 01-01-1970 03:00 ​“Peygamberimiz Efendimiz”e bir büyük iftirâ!.. 01-01-1970 03:00 “Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası!..” 01-01-1970 03:00 “Hayât” size ne yaptı, bu “düşmanlık” nedendir!.. 01-01-1970 03:00 Öyle bir “yuh!..” Çekin ki, “dünyâ âlem” işitsin!.. /2 01-01-1970 03:00 Öyle bir “yuh!..” Çekin ki, “dünyâ âlem” işitsin!../1 01-01-1970 03:00 “Paran” ile “düşmanları” besleme!../2 01-01-1970 03:00 “paran” ile “düşmanları” besleme!../1 01-01-1970 03:00 “29 Mayıs” ve “Zeytin Dalı Harekâtı 29’uncu günü, zafer günü”dür!.. 01-01-1970 03:00 “ABD” Düşman İse, Ona “Bu Çalışman” Ne!.. 01-01-1970 03:00 Samsun ve Bölgemiz için bir Mücâhede Lideri: Şefik Avni Özüdoğru 01-01-1970 03:00 Önce “Padişah’a” sonra “Allah’a”, “iftirâ” üstüne “iftirâlar” var!.. 01-01-1970 03:00