DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Ali KAYIKÇI
Ali KAYIKÇI
Giriş Tarihi : 02-08-2018 07:49

Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/12

Saygıdeğer Okuyucularımız!..                                                                                                              

Daha önce de belirttiğimiz gibi, başta “TGRT EF” olmak üzere, “Millî Gazete”, “Diriliş Postası” ve “Anadolu Gençlik Dergisi” gibi sesli ve yazılı basın-yayın organlarında “Millî Dil: Türkçe” üzerine gereken hassasiyetin gösterilmeyip şu mahût “Uydurukça/Ecerufça/Arı Dil” ile konuşulup yazıldığını gördükçe, “Hem Okudum Hem de Yazdım/3 (Dil ve Millî Kültür Konulu Köşe Yazısı-Şiirler” adını verdiğimiz  (Samsun, Aralık 2015) adlı eserimizde yer alan bâzı köşe yazılarımızı buraya taşımanın faydalı olacağını düşündük. Bugün de, kaldığımız yerden devam eyliyor ve bu kitabımızda yer alan bu makâlelerimizi Siz Saygıdeğer Okuyucularımızın bilgilerine aynen sunuyoruz…                                                     

Kalbî sevgi ve saygılarımızla…          

 “TÜRK ŞİİRİ”, “BİZİM ŞİİR”,  “İSLÂMÎ ŞİİR” ÜSTÜNE BİR SOHBET

* Suâller: Durdu Şahin: Eğitimci Şâir ve Yazar, Türkiye Yazarlar Birliği Üyesi

Saygıdeğer Okuyucularımız!..

Pek çok yönü ile hâli ve dolayısıyla da bugünü ilgilendirdiği için,  yıllar önce arkadaşımız Sayın “Durdu Şahin” tarafından bizimle yapılan bir röportajdan alıntılar yapmak suretiyle “Sohbet”imizi gerçekleştirmek istiyoruz.

Bu görüşme, “Erciyes Dergisi”nin Mart 1998 tarihli, 243. sayısı 6–8. sayfalarında, bizim de “Mahalleden Bölgeye SAMSUN” adını verdiğimiz eserimizin 2. cildi 56–61. sayfalarında, daha sonra ise O’nun “Günümüz Şairleriyle GÜLŞENDE HASBİHAL (Mülâkatlar)” isimli kitabında da aynen yer almıştır.

Diyoruz ve verilen bu ön bilgilerin ışığında, gerçekleşen bu röportaj/sohbet ile Siz Saygıdeğer Okuyucularımızı başbaşa bırakıyoruz…

Kalbî sevgi ve saygılarımızla…

                               * - * - * - * - *

Suâl (D. Şahin): Size göre bir şiiri, “Türk Şiiri”, “İslâm Şiiri”, “İslâmî Şiir” yapan nedir? Şâirlerimizin sık sık kullandığı “Bizim Şiir”de aranan özellikler nelerdir?..

Cevap (A. Kayıkçı): Her ne kadar “Türk Şiiri” dendiği zaman ilk akla gelen, bir Türk tarafından, Türk şiir geleneğine uygun, Türk’ün millî değer ve düşünceleri, korku ve heyecanlarıyla yüklü; Türk insanına bâzı duygular aşılamak ve fikirler vermek için söylenen veya yazılan şiir ise de; bu temel unsurlar çerçevesinde yazılıp/söylenen, ancak nüfus cüzdanında bir başka ülke tâbiiyeti görülen kişilerin sanat mahsûlü olan eseri de bizce “Türk Şiiri”dir. Çünkü burada önemli olan, şüphesiz ki ismin veya tâbiiyetin “Türk” olmasından ziyâde; fikir ve duyguların, tasvir edilen varlıkların… Türk için ve Türk’e göre değer taşıyıp taşımamasıdır. 

Bir başka sohbetimizde de dile getirdiğimiz gibi, Nâzım Hikmet benzeri; tâbiiyet değiştirmeden önce Türk kimliği taşımış olsa da, bozuk inanç ve düşünceleri ile Türk milletine ve O’nun millî-mânevî değerlerine yabancı, hatta düşman olduğu ve Türk-İslâm düşmanlarının ekmeğine yıllar yılı yağ sürdüğü ve bazı “Kızılcıklar” tarafından göklere çıkarılmış olsa dâhi asla “Türk Şâiri” değildir; kölesi olmakla iftihar ettiği komünizmin ve O’nun başında bulunan zâlim diktatörlerin zavallı bir uşağıdır… Nitekim bu sözümüzün teyidi, geçtiğimiz günlerde yakalanan Özdemir Sabancı’nın katili M. Duyar hakkında eski bir işvereninin söylediği, “Çok kitap okurdu; fakat hep Nâzım Hikmet kitapları okurdu” sözleridir. Bizi biz yapan dinî ve millî değerlere düşman olan zihniyet sahipleri ne yaparlarsa yapsınlar ve ne söylerlerse söylesinler; asla ve asla “biz”den olamazlar. Görünen odur ki, hiçbir zaman da olamamışlardır ve olamayacaklardır…

“Samsunlu Halk Şâirleri”nden olan ve geçtiğimiz sene “50 Sanat Yılı”nı idrak etmiş bulunan, millî meselelerdeki hassasiyeti ve simgeleşmesiyle tanının “Âşık Kemâlî Bülbül”ün 1952’nin “Büyük Cihad Gazetesi”nde neşredilen “Iskat Ettik!” başlıklı şiirini; konunun önemi dolayısıyla müsaadenizle aynen takdim etmek istiyorum:

Bu güzel vatana, Cehennem diye/Türkler aleyhine, konuşan Nâzım

Kızıl liderlere, yaranam diye/Geceli-gündüzlü, çalışan Nâzım…

 

Utanmadan zulme, eyledin gıpta/Hapisten kurtuldun, plân kurup da;

Stalin denilen, piçe uyup da/Kızıl Cehennem’e, koşuşan Nâzım…

 

Seni ıskat ettik, vatandaşlıktan/İster iftihar et, istersen utan;

İster Sibirya’da geber açlıktan/Hakkında bir kanun, oluşan Nâzım…

 

Kemâlî Bülbül’üm, hiddetlenirim/Yumruğum kuvvetli, şiddetlenirim;

İsmini duydukça, nefretlenirim/Kâfirlerle kin, bölüşen Nâzım…

“İslâm Şiiri” tabirini de “Türk Şiiri” tabirinde olduğu gibi değerlendirmek durumundayız. Meselâ, Peygamberimiz Efendimiz “sallallahü aleyhi veselleme” îmân etmeyen, ancak “zekâ”ları sebebiyle O’nun büyüklüğünü görüp hakkını teslim etme noktasında bulunan bâzı kişi ve kuruluşların temsilcileri, “100 Büyük İnsan” sıralamasında, Resûl-ü Ekrem’e “1.” deseler (nitekim bu isim altında yayımlanan bir eserde aynen demişler) ve varsaysak ki üstüne üslük bir de şiir yazarak bu düşüncelerini dile getirseler, bu “İslâm Şiiri” olmaz. Çünkü o adam, kendisi “Müslüman” olmadığı gibi, İslâmiyet’e ve onun Şanlı Peygamberi’ne de inanmamakta; diğer bir ifâde ile îmân nîmetiyle şereflenmek saâdetine kavuşmamış bulunmaktadır. Diğer taraftan bir Kaptan Gusto, Fransız milletinden olmasına, belki de Arapça hiç bilmemesine ve namâz kılmamasına rağmen, yüce dînîmiz İslâmiyet’le şereflendiği ve Müslüman olduğu içindir ki, Müslümanlık akîdeleri doğrultusunda bir şiir yazmış olsa, işte o da “İslâm Şiiri”dir.   

Sözün burasında “İslâm nedir?” kavramına da açıklık getirmek ve yanlış anlamalara meydan vermemek bakımından bir parantez açmak durumundayız.

İslâm”ın kelime mânâsı, “Boyun bükerek teslim olmak. Allahü teâlânın istediği gibi olmak”tır. “İslâmiyet” ise, bilindiği üzere, “Allahü teâlânın Cebrail ismindeki melek vasıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların dünyâda ve âhirette rahat ve mesut olmalarını sağlayan usûl ve kâideler, emir ve yasaklar”dır. (Bkz: Türkiye Gzt Dînî Terimler Sözlüğü, c. 1, s. 244–245)

Fetih Sûresi 28. âyet-i kerîmesiyle Cenâb-ı Allah meâlen, “Allahü teâlâ Peygamberini hidâyet ve hak din İslâmiyet ile gönderdi. İslâm dînini diğer dinler üzerine üstün kıldı. (Muhammed aleyhisselâmın hak) peygamber olduğuna şâhid olarak Allah yeter” buyruğuna inanan kimseler de Müslüman’dır ve Müslümanlar, hareket ve işlerini “İslâmiyet”in emrettiği şekilde yapmakla mükelleftirler.

Hazret-i Ömer” (radiyallahü anh)ın belirtikleri gibi, “İzzet (şeref, îtibâr) İslâm’dadır. İslâmiyet’in ahkâmına (hükümlerine) uyan, azîz olur. Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, huzuru, saâdeti başka şeylerde arayanlar ise zelil olurlar.”

Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî” (küddise sirruh) hazretleri de buyuruyorlar ki: “Bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyet’in içindedir. Eski dinlerin görünür görünmez bütün iyiliklerini, İslâmiyet kendinde toplamıştır. Bütün saâdetler, muvaffakiyetler ondadır.”  Ve yine buyuruyorlar ki, “İmân, muma benzer; dînimizin emir ve yasakları mum etrafındaki fener gibidir. Mum ile birlikte fener de İslâmiyet’tir ve din-i İslâm’dır. Îmânsız mum çabuk söner, îmânsız İslâm olmaz. İslâm olmayınca, îmân yoktur.”

Bu ilâhi buyruklar ve güzel sözler çerçevesinde yazılan şiirlerin; nazım şekli, şâiri, dili ve yazanın tâbiiyeti ile eserin konusu ne olursa olsun, adı “İslâm Şiiri”dir. Ve “İslâm Şiiri”ni de gerçek mânâda “biz” yapan; İslâmiyet’in beğendiği yaşayış, hâl, hareket ve tavırlar manzûmesi olan “İslâm ahlâkı”na riâyettir… 

Sohbetimizin bu noktasında, hem o büyükleri anmak ve hem de sözlerimizi bereketlendirmek bakımından, “Seyyid Mevlânâ Halid-i Bağdâdî” hazretlerinin bir kaside’sini aktaralım istiyoruz:

 

“Serveri âlem, sana âşık olup da, yanarım!

Her nerede olsam, o güzel cemâlin ararım…

 

Kâbe Kavseyn tahtının sultanı Sen, ben bir hiçim,

Misâfirinim dememi, saygısızlık sayarım…

 

Her şey cihânda Senin şerefine yaratıldı,

Rahmetin bana da yağsa, o ân olur baharım…

 

Herkes Kâbe’yi tavaf için geliyor Hicâz’a,

Sana kavuşmak şevkiyle, ben dağları aşarım…

 

Seâdet tacı giydirildi, rüyâda başıma,

Ayağın toprağı serpildi yüzüme sanarım…

 

Dostunu öven âşıkların bülbülü, ey Câmi!

Divanında şu yazılar, oluyor tercümanım…

 

Dili sarkmış, susuz kalmış, uyuz bir köpek gibi,

Senin ihsân denizinden bir damla arzularım…”

Suâl (D. Şahin): “Türk Şiiri, İslâm Şiiri veya İslâmi Şiir; başlangıcından bugüne kadar gelen uzun bir yürüyüştür. Bu hâliyle, şekil, konu ve tema olarak gelişerek geliyor, geliyorlar. Öyleyse “orijinal Türk Şiiri”, İslâm veya İslâmi Şiir” olarak hangisini, hangi dönemin şiirini kabul edeceğiz? Türk şâirlerinin yazdığı her şiir, “Türk Şiiri”, Müslüman şâirlerin yazdığı her şiir “İslâmî Şiir” veya “İslâm Şiiri” ise, biz neyi tartışıyoruz? Duyguları dile getiriş biçimlerini veya aslî kaynaklara uygun olup olmadıklarını mı?..

Cevap (A. Kayıkçı): “Türk Şiiri” ve “İslâmî Şiir” kavramları üzerinde durmadan önce çok önemli gördüğümüz birkaç hususa temas edelim:

Birincisi: Malûm olduğu üzere, İslâmiyet; ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem aleyhisselâmdan son Peygamber “Hz. Muhammed” (sallallahü aleyhi veselleme) kadar gönderilen bütün peygamberlerin Allahü teâlâdan getirdiği dinlerin ortak adıdır. Bu bakımdan, “İslâmiyet” deyince, bunu “Resûl-ü Ekrem” efendimiz ile başlatmak, bu mânâda yanlış olur…

İkinci husus: Ural-Altay dil grubu içinde yer alan ve ilk devreleri karanlık olmakla birlikte elde bulunan vesikalar ve Çin kaynaklarının verdiği bilgilere göre; Türk Dili’nin geçmişi, tarih öncesi devirlerine kadar uzanmakta, derli toplu ilk metinler ise Yenisey-Orhun Âbideleri’nde görülmektedir. Bu âbidelerdeki gelişmiş Türkçenin evveliyatına ait ve “Proto-Türkçe” denilen en eski Türk devirleri ile ilgili Türkçe ve dolayısıyla da şiir hakkında bilgilerden mahrûm bulunduğumuz için, geniş anlamdaki “İslâmî unsurlar” taşıyıp taşımadıklarını da (tafsilâtlı olarak) tabiatıyla bilemiyoruz.  

Eski Türkçe devirlerine ait ele geçen belgelerin en eskisi olan Orhun Âbideleri’nden Vezir Tonyukuk Kitâbesi, bilindiği gibi 720 tarihlerinde yazılmış, bu tarihten 25 yıl sonrasına ait Göktürk eserlerinde dilimiz hakkında zenginlikler sergilenmiştir. Gerek bu belgelerde yer alan ifâdelerde ve edebî metinlerde, gerekse bilinen en eski koşug, kojang (şarkı, türkü), koşma, taşkut (beyit), padak (mısra), kavi, kavya (şiir), baş, başik (ilâhî) gibi terimlerde; yüce İslâm dînine uyan bölümlerin bulunması, İslâmiyet’in Türk milletinin inanç yoluyla diline yansımasının belgeleridir. Bu yansımada ne kadar îmân, îtikad ve ahlâk varsa; o kadar İslâmiyet ve Türklük kaynaşmış, bir diğer söyleyişle “bütünleşmiştir” demektir ki; asırlar boyu “Batı Dünyâsı”nın “Türk” deyince “İslâmiyet”i, “İslâm” deyince de “Türkleri” anlaması ve anlatmasının sebebi de bundan başka bir şey değildir.

Meselâ bir Aprınçur Tigin, Kül Tarkan, Sınku Seli Tutung, Kiki, Pratyaya-Şiri, Asıg Tutung, Çisuya Tutung, Kalım Keyşi gibi şâirlerin şiirlerinde İslâmî motifler yer almazken; Çuçu ve Yusuf Has Hacib gibi şâirler, yüce dînimizin akidelerinden eserlerine bol bol serpiştirmişlerdir. Yukarıda adı geçen şâirler, en eski Türk şiirinden örneklere imzalarını atmasına karşılık, Çuçu ve Yusuf Hashacib, “İslâmî-Türk Edebiyatı”nın bilinen ilk önderleri olma bahtiyarlığına kavuşmuşlardır. Bu mânâda da “Türk Şiiri” veya “Türk Şâiri” sıfatlarını birleştirmişlerdir…

Demek ki burada, sorunuzun son bölümünde yer alan “duyguların dile getiriş biçimleri” değil de, “aslî kaynaklara uygunluk” esas olmaktadır, diyoruz…

Suâl (D. Şahin): “Aslî kaynaklara dönüş”ü esas aldığınıza göre, “aslî kaynaklarımız” hakkında bilgi verir misiniz!..

Cevap (A. Kayıkçı): Kıymetli ağabeyimiz Dilaver Cebeci’nin “Türkiye’m” isimli şiirinden iki dörtlük ile söze başlamak istiyoruz:

 

Baş koymuşum Türkiye’min yoluna,

Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm,

Asırlardır kır atımı suladım,

Irmağının akışına ölürüm Türkiye’m,

Ölürüm Türkiye’m, ölürüm Türkiye’m, hey hey hey!..

                (……………)

Düğünüm, derneğim, halayım, barım,

Toprağım, ekmeğim, nâmusun, ar’ım,

Kilimlerde çizgi çizgi efkârım,

Heybelerin nakışına ölürüm Türkiye’m,

Ölürüm Türkiye’m, ölürüm Türkiye’m, hey hey hey!..

Benim “aslî” kaynaklarım da, “asıl” kaynaklarım da; yüce ve muazzez dînimizdir ve onun getirdiği esaslardır. Bunlar da mâlum olduğu üzere; “îtîkâd”dır; “ibâdet”tir; “muamelât”tır; “ilim”dir; “ihlâs”tır; “amel”dir; “güzel ahlâk”tır…

Kim ki, Yahyâ Kemâl merhumun “ana südü gibi ak ve berrak” olarak nitelediği “güzel Türkçemizin” kurallarına sâdık kalarak ve büyük Türkçü ve fikir adamı “Prof. Bahtiyar Vahabzâde”nin ifâde buyurdukları şekilde  (genelde) “hece vezni” ile yazmayı şiar edinerek; yukarıda sıralamaya çalıştığımız yüce ve muazzez dînimizin temel esasları çerçevesinde düşünür ve eser verirse, millî fikriyata tercüman olursa… o, asıl ve aslî kaynakları baş tâcı yapmış demektir…

Cenâb-ı Allah”ın sevdiği böylesi kullar; varsın bâzı medyatik kişi ve kuruluşların mânevî bakımdan “takdir”inden uzak kalsın, hiç önemli değil… 

Diyoruz ve sözü, müsaadenizle bu söylediklerimizi konu olan bir şiirimizle bağlamak istiyoruz:

                * - * - * - * - *       

“Türk’ün kanı”, damarında asilse;

“Türk’ün dînî”, “İslâm” ile asılsa;

“İslâm dînî”, “ilim-ihlâs” fasılsa;

“Bizim Şiir”, “İslâmî”dir biline;

“Bizim Şâir”, “Besmele”yle eline…

 

“Kalem” alır, “Allah”adır nidâsı;

“Sevgi” için, “Resûl”edir sadâsı;

“Hakk’a kulluk”, “yaradılış” esası;

“Bizim Şiir”, “İslâmî”dir biline;

“Bizim Şâir”, “Besmele”yle eline…

 

“Kâğıt” alır, yazdıkları “ak” olur;

“Niyet” temiz, “dili hâlis-pâk” olur;

“Bir amel”e, sevâb on’dan “çok” olur;

“Bizim Şiir”, “İslâmî”dir biline;

“Bizim Şâir”, “Besmele”yle eline…

 

“Kitap” alır, ibret ile hep okur;

“Libas”ını, ilim ile hep dokur;

“Oruç” tutar, nefesi misk’ten kokur;

“Bizim Şiir”, “İslâmî”dir biline;

KAYIKÇ’Ali, varan Hassan iline!..

(Devam edecek)

Derebahçeli/Ali KAYIKÇI

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Ali KAYIKÇI

Ali KAYIKÇI

DİĞER YAZILARI “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/9 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/8 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/7 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/6 ​ “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/5 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/4 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/3 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/2 “Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/1 “ABD”yle Bir “Fabrika” Kurdular!.. Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/19 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/18 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/17 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/16 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/15 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/14 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/13 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/11 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/10 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/9 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/8 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/7 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/6 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/5 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/4 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/3 Derin Bir Yara ki O “Dil Yaresi”dir/2 Derin Bir Yara ki O Dil Yaresidir /1 Kim Demiş AB’ye Girmedik Diye?.. Sen Necip Fâzıl’ımız, ne anladın, ne sevdin!.. “Yak Bi Cigara” Daha, “Coni-Capon” Kazansın!../4 Yak bi cigara daha, coni-capon kazansın!../3 Bir asra yaklaştı, şu feci tablo!.. 13 Kişi Öldürene İdâm var, 43 Bini Öldürene Tereddüt!.. “Yak Bi Cigara” Daha, “Coni-Capon” Kazansın!../2 Yak bi cigara daha, coni-capon kazansın!../1 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/6 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/5 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/4 Yavan Ekmek İle Bir Edebî Ziyâfet/3 “Yavan Ekmek” İle Bir “Edebî Ziyâfet”/2 Yavan Ekmek İle Bir Edebî Ziyâfet / 1 Büyükşehir, pislik köyü!.. Şu Derebahçe”de, bahçeler bitti!.. Büyükşehir’in “Virüsleri Böyyük Başkana Mezar Yeri Amazon’a paraları yedirdin!.. Amazon Hastası Başkanlarımız Var… İzzet/şeref İslam’da, amazonlar ziyânda!... Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/4 Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/3 Saymış “Bizim Suudi(!)”, “Milyon-Milyon Doları!..”/2 Saymış bizim suudi(!), milyon-milyon doları!../1 Halime Gürbüz yazdı, ben de saza söyledim!.. Oldu mu ya Sıtkı Hocam, yakıştı mı ilm’ irfâna?.. Moda hastalığında bir teşhis: bunlar otçu olmuş!.. … Sonrasında Demirbaş Yazdı, Ben de… Şu moda hastalığı, salgınlaşıyor!.. Yaz-baharla birlikte moda hastalığı da geliyor!../4 Yaz-Baharla Birlikte Moda Hastalığı Da Geliyor!../3 Yaz-Baharla Birlikte Moda Hastalığı da Geliyor!../2 Yaz-baharla birlikte moda hastalığı da geliyor!../1 13 Temel Konu Var, Kitâbımız Kur’ân’da!.. Din-î İslam hamuru, kovanda petek balı!.. Can bedene emanettir!.. Bilir misin?, bilmezsin; sormazsın ki bilesin!.. Îmân’da neredeydik, ne hâllere düştük? Bak!.. Varsa-yoksa her şey dünya!.. Gel isrâfı isrâf eyle!.. Sevr’den Sevr’e Kudüs’e; ibretle bak, nazar kıl!.. İnsan ki… Hayat tarzı yazsanız, ekran kararmaz inan!.. Çüş!.. Desem edebim var, oha!.. Desem çok ayıp!.. Dört Hak Kitabın Yazısı Canlı Dört Göz Olabilmek İşittin mi “Korkut Ata?”/ “Leylâ bebek” “terörist”miş!.. Böylesi bir cömerte karşı, bu nasıl cimriliktir?.. Firavun”lar hâmânlar, deccâldı bir zamanlar!.. Samsun’da Eski Ramazanlar… Avrupa sevmez bizi, sevmedi-sevmeyecek!.. Asırlık en sinsî düşman... Oldu mu ya üstâdım, bu hak-bâtıl yorumun?.. Fransız’dan, Fransız var içimde!.. O Bedr’in arslanları, seçilmiş Sahâbîler!.. “Obama”ydı, “trump”tu; “Sarkozy” daha gâvur!.. CeHaPe’nin Günâh Galerisi”Nden, Satırbaşları!.. /2 CeHaPe’nin günâh galerisinden, satırbaşları!.. /1 Cumhur mu, millet mi; ince illet mi?.. A la luna, vâlâ (!) Buna!.. Türkler bölük-bölük, “müslüman pörçük!.. Çok “iyi başladın”, “kötü bitirdin!..” ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda/3 ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda/2 Dil kılıçtan keskin ya, vur ha Kılıçdaroğlu!.. ​Şimdi Sıra İlâhiyatçılarımızda -1 Hey 15’li 15’li”, “köşk’ün yolları taşlı!.. Kaçın Erkekler Kaçın, Femin…ler Var Femin…ler!.. ABD’ye Bu Aklı, Kimler Veriyor” Dersin? 17 Trilyon Harcadık Demiş!.. Sosyal medya” değil, bu “hayât medya!.. Bir destan adam: Ali Fuad Başgil!.. Özal’a ağlamayan, gözü gözden sayamam!.. Dil Vatandır, Vatan Dil; Her Kelime Sınırtaşı!.. “O ve ben”i okumayan, “Arif Nihat” bile şaşar!.. “Emrin olur sultanım, sen ne dersen yaparız(!)…” “58. Gün…” “Uyan” da bak “ey dedem”!... “İsrail” “buzdağı”na, çarptı-çarpacak!.. “İHA”lar görür seni, sonra “SİHA”lar vurur!.. “Bayrak tepe”-“Kel tepe” Kul “şimdi ağlar ise, sonra…” “Necip Fâzıl üstâd”sa, “o’nun hakkı”nı kayır!.. “Hayat” size ne yaptı, “bostancı…”dan “yasak” mı!.. ​“Peygamberimiz Efendimiz”e bir büyük iftirâ!.. “Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası!..” “Hayât” size ne yaptı, bu “düşmanlık” nedendir!.. Öyle bir “yuh!..” Çekin ki, “dünyâ âlem” işitsin!.. /2 Öyle bir “yuh!..” Çekin ki, “dünyâ âlem” işitsin!../1 “Paran” ile “düşmanları” besleme!../2 “paran” ile “düşmanları” besleme!../1 “29 Mayıs” ve “Zeytin Dalı Harekâtı 29’uncu günü, zafer günü”dür!.. “ABD” Düşman İse, Ona “Bu Çalışman” Ne!.. Samsun ve Bölgemiz için bir Mücâhede Lideri: Şefik Avni Özüdoğru Önce “Padişah’a” sonra “Allah’a”, “iftirâ” üstüne “iftirâlar” var!..
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA