Kültür
Giriş Tarihi : 04-03-2018 11:00   Güncelleme : 04-03-2018 11:00

Doğru Cevapları Değil, Doğru Soruları Öğreten Bir Eğitim

Bilimsel düşünme yeteneği konuları sakin ve emin bir şekilde derinliğine analiz etmekle kazanılabilir.

 Doğru Cevapları Değil, Doğru Soruları Öğreten Bir Eğitim

Eğitim adına yapılan şudur aslında: Bir takım gerçekler ve “şey”lerin adı öğretiliyor. Sonra da kendi geliştirdiğimiz testlerle, yüklenilen bilginin ne kadarını aldıklarını değerlendirilip ölçülüyor. Bu yetiştirilme tarzını tahlil ettiğimizde “şartlı refleks stratejisinin” ağırlık kazandığını görmek zor olmayacaktır.

Çünkü öğrenci bazen zorlanarak bazen motive edilerek öğrenmek istenilenleri ezberlemeye yönlendirilir. Tekerlemeler yoluyla hatırlayarak öğrenme, anahtar sözcüklerin hafızaya kazınması yolu ile onların çağrışımlarıyla bütünün hatırlanması, benzerlerin öğrenilmesi yoluyla bütünün algılanması gibi esasında öğrenme olmayan öğretme- ezberletme türlerinin hepsi, beynin “şartlandırmaya” açıklığından yararlanır ve zihni fonksiyonlar ve “anlama” bu süreçte hep geri planda kalır. Bu tür eğitimle yapılan şudur aslında: Adeta düşünmeden ve zahiri birkaç emareye göre reaksiyon gösterme melekesi kazandırmak.

Bilimsel düşünme yeteneği konuları sakin ve emin bir şekilde derinliğine analiz etmekle kazanılabilir. Teste dayalı sınavlarda olduğu gibi, sorulara çok kısa az sürede çözüm bulmak maharet değildir. Önemli olan dikkatleri cevaplara değil, hayatın içindeki sorulara ve sorunlara yöneltmektir, sorgulamayı öğrenmektir. Bilginin kendisi değil, kullanılması ve üretilmesidir önemli olan. Nasıl bir tuğla yığınından bina ortaya çıkmıyorsa, bilgi yığını da bilimsel düşünceyi, kısaca bilimin kendisini ortaya çıkaramamaktadır.

Eğitim her şeyden önce insanları kendi aklının sahibi fertler haline getiriyorsa amacına ulaşıyor demektir. Kur’an-ı Kerim’de “Allah aklını kullanmayanların üstüne pislik yağdırır” buyrulur.

Eğitim adına yüklenen bilgiler sınav denen aktivitelerle öğretmen tarafından geri istenir. Bu uygulama ve tavırlar, öğrencinin “Ne söyleniyorsa onu yap, icat çıkarma!” sorma düşünme itaat et gibi bir anlayışları benimsemeye götürür.

Bu yaklaşımla sürdürülen üstü örtülü planı iyi analiz etmek gerekir. “Onu öyle değil böyle yap!” ifadeleri ile özetleyeceğimiz bu yaklaşım insanları çözüm üretemeyen, başkalarının kurtarıcılığına muhtaç hale getirmenin en kestirme yolu olmaktadır ve eğitimi, adıyla özdeş hale getirip bir eğip bükme, istenen şekle sokmaktan ibaret bir işleme dönüştürmektedir. Benimsetme ve şartlanma kültürü haline gelen eğitimin 'ıslah ve uyum' işlevi ile 'bütünleştirici' etkisi vardır çünkü.

Eğitimi boyunca sürekli bilgiyle yüklenen, nesne konumunda kalan öğrencinin bilgiyi üreten ve kullanan öznekonumuna çıkamamasını anlamak zor değildir herhalde. Sonuçta sürekli ikinci el bilgiye mahkûm edilen, kendisinden orijinal ve yeni hiç bir şey istenilmeyen eğitim sürecinden çıkan bireyin, hayata atıldığında orijinal ve yeni bir şey üretme şansı bulamamasını da çok görmemeliyiz. Sorunlar karşısında aciz kalmasını da…

Eğer insana ve onu hayvanlardan farklı yaratan Allaha saygı duyuyorsak Onun bize bahşettiği en değerli özelliklerimizi, yani merakı ve öğrenme gücünü harekete geçirecek bir eğitim modeli ortaya koyalım, sorgulamayı, düşünmeyi eğitimin bir numaralı hedefi haline getirelim.

Öncelikle yapılması gereken, meraka dayalı kuşku ve araştırmaya dayanan eğitim, öğrencinin kendi öğrenme profiline, kendi ihtiyaçlarını kendisinin keşfetmesine fırsat veren bir ortamda sunmanın yollarını açmaktır.

Okullarda tüm olumsuzlukların kaynağı doğru cevaplara odaklanmasıdır. Hâlbuki ihtiyacımız olan şey doğru cevapları değil, doğru soruları öğrenmektir.

Prof. Dr. Osman Çakmak / Diriliş Postası

    

adminadmin