Bir sınavda görevliyken gözetmenim genç bir öğretmendi. Mardinli. Komşu ilçe Halfeti'de bir ilköğretimde sınıf öğretmeniymiş.
Lise Edebiyat Öğretmeni, okuması için ona "SÜRGÜNDEKİ ÇEÇENYA" romanımı hediye etmiş. Hâlâ etkisinde olduğunu söyleyip "okuma alışkanlığını" kazandıran kitaplardan olduğunu dedi heyecanla.
Hassasiyetimi arttıran manzarayla karşılaşmak, " SÜRGÜNDEKİ ÇEÇENYA"nın, " BAHADIR.... " başlığıyla genişleterek tekrar neşretmek arzusu uyandırdı bende. İlgilenenlerden dua bekliyorum.
Malum; Ramazan ayının son 10 gününün tek gecelerinde aramamız isteniyor Kadir Gecesini. O gece ki Kur'an lisanıyla "bin aydan" hayırlı olan...
Ramazan "yakıcı" demek. İftardan sonra torunlara bunu deyince, o çocuk saffeti:
" Neyi yakıyor dedem?" şeklinde sorunca,
"Tabii ki günahları" dedim gülerek. Soru sağanağı devam etti sonra da...
"Neden o günahlar oluyor?"
"Mesela kardeşini dövünce, Allah'ı sevmeyince, Peygamberimizi dinlemeyince, büyüklere isyan edince..."
Sohbetimiz bu sefer imani tefekkür suallerine geçti. Onu da bir başka gün anlatayım...
Biz, nedense, mezhebi bozuk veya sünnet harici mesrep sahibi biri için bile "küfre düşmüş GİBİ" yorum yapmazken bir başka "müsbet grup" için betçe yorum ve suizan yapılmasını anlamıyorum. Sebebi haset ve ihlassızlık mı; bilmiyorum.
Verdiği sözü, yaptığı akti ortaya ÇIKACAK yepyeni şartlara göre tutup tutmamayı NİYET eden biri, " kusmuğuna dönen" insan misalidir.
Nadanın biri, geçende, eğer CIA emri olmasaydi Fetöbaşının darbeye kalkışmayacağını diyordu. Behey akıl satan safdirik! Peki, Fetöbaşı hain olmasaydı, HİÇ CİA emrine tabi olur muydu???
Demek ki üç şey boşuna gayret: Aptala nasihat, cahil ile münakaşa, iki-üç yüzlüyle dostluk...
Gelecek Ramazan-ı Serifinizi tebrik ediyorum. Dualarımız müşterektir inşaallah.