Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 29-03-2017 08:46   Güncelleme : 29-03-2017 08:46

Orduyu Paralel Yapıdan Temizlemenin Yollarını Tekrar Söyleyelim

Bu yazı çeşitli gazete ve internet sitelerinde 28 Mart 2016 tarihinde yayınlanmıştır. Ne yazık ki dikkate alınmamış ve hain 15 Temmuz darbesine maruz kalmıştık. İşin ilginç tarafı yazı hala güncelliğini korumaktadır. Yazıda geçen ifadeleri bu yüzden değiştirmedim. Fakat sanki olacakları görmüş gibi kaleme alınmış. Demek ki Allah söyletmiş.

Orduyu Paralel Yapıdan Temizlemenin Yollarını Tekrar Söyleyelim

Bu ve benzeri yazılar darbeden yıllarca önce yazılmış hükümet ve devlet yöneticileri ikaz edilmişti. O tarihlerde çok fazla meşguliyetleri olduğundan ciddi olarak ele alıp incelemediler. O halde şimdi bir daha yazalım, olur ki akılları başlarına gelir de ibret alırlar…

Orduyu Paralel Yapıdan Temizlemenin Yolları

Fetullah Gülen Terör Yapılanmasının en güçlü olduğu kesim silahlı kuvvetlerdir. Zira tam 40 yıl boyunca orduya çöreklenmiş bu yapı sinsi bir şekilde ordunun her kesimine yerleşmiştir.

Paralel Yapının en önemli arka bahçesi dershaneler idi.  Dershanelerde göze çarpan başarılı öğrenciler özel ilgi ve alakaya mazhar olmuşlardır. Öncelikle silahlı kuvvetlere girmesi teşvik edilen bu öğrenciler askerlik mesleğini sevmiyor ve gerekli fiziki şartlara sahip değilseler sırası ile emniyet teşkilatı ve hukuk fakültelerine girmesi için yönlendirilirler. Amaç emniyet ve polis teşkilatını el geçirdikten sonra adalet mekanizmasını da kullanarak devleti Fetullah Gülen’in yönetimi altına sokmaktır.

Bundan 50 yıl önce Türkiye’de iktidara gelmenin en kolay yolu olarak darbeler görülüyordu. 27 Mayıs 1960 darbesi ile birlikte, Talat Aydemir’in başarısız 1962 ve 1963 darbesi, 9 Mart 1971 başarısız komünist darbe, 12 Mart 1972 askeri darbesi (muhtıra), 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 post modern darbe ve arkasından gelen çeşitli başarısız darbeler devleti yönetmek için en kolay ve kestirme yolun silahlı kuvvetler olduğunu Paralel yapıya öğretmiştir.

Bu nedenle Paralel yapı tıpkı Marksist ve faşist yapılar gibi orduya sızmaya çalışmıştır. Bunu yaparken kullanılan en etkili yol işte dershanelerde ele geçirilen öğrencilerin kullanılmasıdır. Bunlardan bir kısmına sınav soruları çalınarak verilmiş bundan başka özel hazırlık sınıfları kurularak özellikle askeri okullara Fetullahçı asker yetiştirilmeye çalışılmıştır. İtiraz eden öğrencilere “itaat et kurtul” baskısı yapılarak büyük bir facia yaşanmıştır.  Ordu tamamen paralel yapı tarafından kuşatılmıştır. Şimdi ise sadece darbe için gerekli ortam hazırlanmaya çalışılmaktadır. Bunun için terörün azdırılması ve PKK’nın dahi teşvik edilmesi gereklidir. Zaten paralel yapıya mensup basın organları da halen bunu yapmakta hükümeti zafiyete sokarak darbe zemini meydana getirmek için ABD başta olmak üzere her türlü Siyonist ve ahlaksız yapı ile işbirliği yapmaktadırlar.

Bugüne kadar askeri okullardan atılan paralel yapıya mensup asker sayısı son derece azdır. Zira öylesine acımasız tedbirler alınmıştır ki bu yapının isteklerine boyun eğmeyen öğrenci veya subaylar derhal ordudan atılırlar. Örneğin eşinin başını örtmekte ısrar eden, içki içmeyen ve namaz, oruç gibi, ibadetlerini yerine getiren askerlerin üzeri çizilir ve Yüksek Askeri Şuraya sokularak en kısa zamanda ordudan ilişiği kesilir. 2010 Anayasa değişikliği referandumuna kadar süreç bu şekilde işlemiştir. Bu tarihten itibaren paralel yapı Kemalist yapı ile derin işbirliği yapması sonucunda Türk Silahlı Kuvvetlerinde eşi başörtülü olan, içki içmeyen, namazlarını kılan orucunu tutan subayların sayısı neredeyse sıfırlanmıştır.

Cumhurbaşkanı ve başbakanlar her ne kadar dindar insanlar dahi olmuş olsalar silahlı kuvvetlerdeki bu acımasız ve ahlaksız terörü yani dindar askerleri ordudan atma işinde maalesef paralel yapı ve darbecilere daima destek olmuşlardır. Bunun vebali büyüktür ve her ne bahane bulurlarsa bulsunlar yapılan bu iğrenç işin sorumluluğundan kurtulamazlar.

Şimdi durum çok daha net olarak anlaşılmıştır. Paralel yapı ve Fetullah Gülen hiç gizlemeye dahi gerek duymadan Siyonist güçlerle işbirliği yapmakta devleti çökertmek için elinden geleni ardına koymamaktadır. Başarısız 17-25 Aralık darbeleri onların bu azim ve kararlılıklarını kırmamış bilakis emri altına girdikleri Siyonist güçlerin her türlü fitne faaliyetlerine hız vermişlerdir.

Peki, bu duruma beyinsiz yönetici ve darbeci generaller sayesinde gelmiş bulunduk. Bunun çaresi yok mudur? Elbette vardır. En kısa zamanda orduyu paralel yapıdan temizleyerek bu tehlikeli durumun önü alınabilir.

Peki, iyi hoş da tamamen sinsi ve ser verip sır vermeyen İtalyan Carbonari mason teşkilatı gibi örgütlenen bu yapı nasıl deşifre edilir? Bunun türlü türlü yolu olmakla birlikte en kolay yollarından birkaç tanesi şudur:

1.       Bu güne kadar yapılan ahlaksız ve vicdansız uygulamaları ortadan kaldırmakla işe başlamaktır. Yani ordu içinde dindar insanlara karşı uygulanan baskıya son vermek ilk iş olmalıdır. İçki içmeyen adamın sicilini bozmak kadar vicdansızlık olur mu? Bu güne kadar içki içmeyen benim gibi subaylara daima en düşük sicil notu bu sicil maddesinden verilirdi. Zira askeri sicil kanununda değerlendirme maddelerinden bir tanesi alkol ve uyuşturucu kullanımı olup utanmadan bu maddenin amaçladığı şeyin tam aksi uygulanmıştır.

2.       Askeri birlik ve kışlalara hiç olmaz ise NATO standartları ölçüsünde cami ve mescit yapılmalıdır. Tabur, tugay ve diğer askeri birliklerin büyüklükleri oranında ibadet mahalli inşa edilmelidir. Özellikle askeri okullara cami inşa edilmelidir. Şu kepazeliğe bakar mısınız; benim okuduğum Deniz Harp Okulunda cami yoktur. Galiba henüz küçük bir mescit açılmış lakin 18 Kasım 2015’te okula gittiğimde hala yok idi. Vakti zamanında Osmanlıdan kalma bir cami din düşmanı yöneticiler tarafından yıkılmış Heybeliada yıllarca camisiz kalmıştır. Bu adada her türlü kilise ve havra bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki paralel yapıya mensup askerler “ima ile namaz” adı altında dinde yeri olmayan bir uygulama ile aldatılmış olup cami yasaklarına titizlikle uymaları sağlanmıştır. Benim gibi bu konuda mücadele edenler ise yalnız bırakılmıştır.

3.       Din düşmanı generallerin başvurduğu başörtüsü yasağına derhal son verilmelidir. Bugün hala askeri kışla ve garnizonlarda “bu başörtüsü olmamış, tavşan kulağı şeklinde bağlayacaksın” diye nöbetçi askerlere emir verilmekte emre uymayan askeri kişiler hatta sivil şahıslar dahi garnizonlardan uzaklaştırılmaktadır. Generaller stilistlik, modelistlik yapmayı bir tarafa bırakıp orduyu harbe hazır duruma getirmeye çalışmaya gayret etmeli, Diyanet işleri Başkanlığının işlerine burnunu sokmamalıdır.

4.       Askeri okullarda namaz kılan orucunu tutan dini kitap okuyan öğrencilere baskı yapmak yerine Siyonist, Marksist, Faşist ve Bölücülük yapan öğrencileri kontrol altına alıp bunlarla da uğraşılmalıdır. Devleti ortadan kaldırmaya yönelik örgütlere dini ve vicdani hassasiyetleri yüksek olan öğrenciler karşı koyabilir. Her türlü ahlaki değeri tahrip eden şehveti ön plana çıkarıp bunun gibi insan zafiyetlerini istismarı önleyecek yegâne çare; Allah korkusudur. Bunun için dini kitap ve tavsiyelere ihtiyaç vardır.

5.       Bu güne kadar ibadetlerini yaptığı için yani namaz kılıp oruç tuttuğu, eşinin başörtülü olmasından dolayı, sakıncalı ve şüpheli kategorisine alınıp terfi işlemleri askıya alınan askerlere yapılan haksızlıklar durdurulmalıdır.

6.       Askeri okula giriş şartları arasında dindar olması, namaz kılması ve oruçlarını tutması tercih sebebi olmalı kısaca dindar öğrencilerin bu okullara girmesini önleyen tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır.

İşte birkaç tane saydığım hususa dikkat edilirse paralel yapının damarları kesilecek örgüt üyeleri tamamen deşifre olacaktır. Çünkü bugüne kadar yapılan ahlaksız uygulamalar en çok bu yapının işine gelmiş dini ibadetleri yasaklama sayesinde gizlilik yoluna başvurulmuştur. Bu sinsi yapıyı deşifre edecek en kısa ve kolay yol ise dindar askerler üzerindeki baskıyı kaldırmaktır.

Üzülerek şunu söylemeliyim ki kamu kurumları içerisinde en bahtsız kurum silahlı kuvvetlerdir. Çünkü yıllar boyunca darbeci yapı “eğer darbe yapar isek bu dindar insanlar emrimizi dinlemez” diyerek inançlı insanların içine kurşun suyu dökmüş orduyu dindar insanlardan temizlemişlerdir. Bugün namazını kılan dini hassasiyeti olan halkımızdan kopuk bir nesil yetişmiştir.

Özellikle üst rütbeli askerler arasında bir tane dahi eşi başörtülü bir general-amiral yoktur. Birisi kalkıp benim bu sözümün aksini söyleyerek mahcup etsin. Vallahi sevineceğim. Benim bu iddialarıma cevap verecek kişi olursa işte önce bu soruma cevap verip desin ki işte falanca generalin karısı başörtülü olup Türk kadınının kahır ekseriyeti gibi tesettürlü giyinmektedir. Bunu gösteremezler ise sakın bana cevap vermesinler zira hadlerini bildirmek için şimdiye dek söylemediğim çok acı sözleri söylemek zorunda kalırım, vesselam… 

Not: Bir yıl sonra kaleme aldığım bu yazıda iki tane düzeltme yapılmıştır. Fakat zamanında yapılmadığı ve dikkate alınmadığı için yöneticiler mesuliyetten kurtulamaz. İşte düzeltme maddesi başörtüsü konusundadır ve askeri tesislere artık girilebilmektedir. Generallerin eşleri arasında da başörtülü bir iki tane hanım kardeşimize rastlanabilmektedir. Eh bu kadarı da olsun artık, vesselam…

Vehbi KARA

 
adminadmin