Eğitim
Giriş Tarihi : 04-12-2023 16:29

Üniversitelerde Bologna süreci neden tartışılmadan kabul ediliyor!

Eğitim Sen Yükseköğretim Bürosu üyeleri Adnan Gümüş ve Nejla Kurul “Üniversitelerde Bologna Süreci Neye Hizmet Ediyor?" başlıklı bir kitap yayınlayarak sürecin üniversiteler üzerindeki etkilerine dikkat çekiyor.

Üniversitelerde Bologna süreci neden tartışılmadan kabul ediliyor!

 “Süreç tartışılmadan kabul ediliyor”

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Prof. Dr. Gümüş ve Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kurul’un hazırladığı “Üniversitelerde Bologna Süreci Neye Hizmet Ediyor?" başlıklı çalışmanın kitabı Eğitim Sen tarafından yayınlandı. Eğitim Sen MYK tarafından kitap için hazırlanan önsözde, Bologna Süreci’nin temel kavramları, geleneksel üniversite söyleminden farklı olarak piyasa yönelimli faliyetleri içerdiği kaydedilirken, “İlginç olan bu süreç ve kavramların Türkiye üniversitelerinde tartışılmaksızın kabul görüp uygulanmaya başlanmasıdır” ifadelerine yer verildi.

Kitabın önsözünde, bu sürecin üniversitelerin yerel, ulusal ve küresel piyasalarla yeni işlevler çerçevesinde uyumlulaştırılması süreci olduğuna dikkat çekilirken, “Bu olgunun arka planını neoliberalizm oluşutururken, Bologna Süreci üniversitelerin bu yönde dönüşümünü sağlayan bir proje olarak değerlendirilebilir” ifadelerine yer verildi. Bologana Sürecinin üç temel amacının bulunduğunun kaydedildiği kitapta, bunlar şu şekilde sıralandı: “Avrupa’yı küresel rekabette bilim ve teknoloji ile destekleyecek biçimde üniversitelerin yeniden düzenlenmesi Yükseköğretimin küresel bir pazara dönüştürülmesi için gerekli koşulların yaratılması Kollektif bir hizmet olarak görülen yükseköğretimin özelleştirilerek devletin küçültülmesi amacına dönük olarak kamu finansmanında yeni bir kaynak tahsisi yaratmak.”

“Üniversite eğitimi ve bilgi üretimi kullanım değeri için üretilmelidir”

Hazırlanan kitapta Bologna resmi mevzuatında tüm mekanizmaların nihai olarak “Avrupa Yükseköğretim Alanı” ve “Avrupa Araştırma Alanı” oluşturulması hedefinin adımları olarak sayıldığı kaydedilirken, şu ifadelere yer verildi: “Bologna Süreci’nde öngörülen bilginin paylaşılmasına, öğrenci ve öğretim elemanı değişim programlarına, diplomaların tanınırlığına, ortak programlar açılmasına ve araştırma ortaklıklarına ilk aşamada karşı çıkılması güç gözükmektedir. Ancak Bologna süreciyle, bilginin metalaşmasına, öğrenci ve öğretim elemanı değişiminin hegemonya kuracak düzeyde çevreden merkeze tek yönlü akışına ve Avrupra yükseköğretim pazaro yaratılmasına, diplomaların tanınırlığının meta düzenine hizmetine, ortak eğitim programlarının sermayenin ihtiyacına göre kurgulanmasına karşı çıkmak zorunludur. Üniversite eğitimi ve bilgi üretimi, değişim değeri için değil, insan ihtiyaçları doğrultusunda üretilen kamusal hizmetler olarak kullanım değeri için üretilmelidir. Diğer bir deyişle, yükseköğretimin kullanım değeri üretecek bir niteliğe dönüşmesi, onun emekçi sınıflar lehine kurumsallaşması ile mümkündür.”

KİTABIN ÖNSÖZÜNDEN

Avrupa ve Türkiye’de yükseköğretimde yapılan değişiklerin son on yılı kısaca “Bologna Süreci” olarak ifade edilebilir.

Bu süreç, “Avrupa Yükseköğretim Alanı” ve “Avrupa Araştırma Alanı” olarak da dile getirilmektedir. Bu çerçevede “bilgiye dayalı toplum”, ”istihdam edilebilirlik”, “hareketlilik”, “yaşamboyu öğrenme”, “kalite güvencesi”gibi terimler sık sık kullanılmakta ve bunlar sürecin görünen ve tartışılan yönünü oluşturmaktadır. Aslında Bologna Süreci’nin temel kavramları, geleneksel üniversite söyleminden farklı olarak piyasa yönelimli faaliyetleri içermektedir. İlginç olan bu süreç ve kavramların Türkiye üniversitelerinde tartışılmaksızın kabul görüp uygulanmaya başlanmasıdır.

Bologna Süreci, üniversitelerin yerel, ulusal ve küresel piyasalarla, yeni işlevler çerçevesinde uyumlaştırılması sürecidir. Bu olgunun arka planını neoliberalizm oluştururken, Bologna Süreci üniversitelerin bu yönde dönüşümünü sağlayan bir proje olarak değerlendirilebilir.

Bu kapsamda Bologna Süreci eleştirel gözle okunduğunda aşağıdaki hususlar dikkati çekmektedir:

Avrupa Yükseköğretim Alanı (AYA) bakış açısından, yükseköğretim önemli bir pazardır.

Kuşkusuz Avrupa Yükseköğretim Alanı içinde merkez ülkeler, çevre ülkelere göre karşılaştırmalı üstünlüklere sahiptir.

Bu pazarda öğrenci hareketlerinin yönünün Türkiye olmayacağına dikkati çekmek gerekmektedir.

GATS’la bağlantılı olarak Avrupa’da bugün, yükseköğretim ticaretinin önündeki engellerin aşılması için bir alt yapı çalışması yürütülmektedir. Hizmetlerin metalaştırılması ve sermayenin serbest dolaşımının önündeki engellerin kaldırılması, giderek tükenen iş ve istihdam umutlarını gerek yerel ve gerekse küresel işgücü piyasaları üzerinden pompalayarak yükseköğretimi kârlı bir alana dönüştürme amacını taşımaktadır.

Bilim ve teknolojide rekabet gücünün geliştirilmesi yoluyla tek bir pazar ve blok halinde Avrupa’nın “dünyanın en rekabetçi bilgi tabanlı ekonomik gücü” olmasını sağlayacak biçimde üniversiteler düzenlenmektedir. Neredeyse tüm araştırma alanlarının rekabetçi bilgi tabanlı ekonomik gücü olacak AB için harekete geçirilmek istendiği bu bağlam içinde, üniversitelerin toplumsal sorumlulukları adım adım sönümlendirilmektedir.

Bologna Sürecinin üç temel amacı bulunmaktadır. Birincisi, Avrupa’yı küresel rekabette bilim ve teknoloji ile destekleyecek biçimde üniversitelerin yeniden düzenlenmesidir (Avrupa Araştırma Alanı).

Zira sermaye birikim rejiminin gerektirdiği biçimde üretim araçlarının ve tüm üretim güçlerinin geliştirilmesinde yükseköğretimin motor işlevi görmesi beklenmektedir. Bu süreç, emeğin mutlak ve nisbi anlamda sömürüsünün artırılmasına dönük koşulların yaratılmasına hizmet etmektedir. İkincisi, yükseköğretimin küresel bir pazara dönüştürülebilmesi için gerekli koşulların yaratılmasıdır (Avrupa

Yükseköğreti m Alanı). AYA, Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS/ General Agreement on Trade in Services) genelde eğiti mi ancak özellikle yükseköğretimi uluslarararası ticareti yapılan bir hizmet olarak gören anlayışın, AB ölçeğinde politika/uygulamasını kapsamaktadır.

Bu bağlamda AYA ile “hizmetlerin serbest dolaşımı önündeki engellerin, diplomaların tanınması ve akreditasyon mekanizmalarıyla kaldırılması”,

“öğrenci hareketliliğinin artırılması ve ortak bir ‘Avrupalı’ bilinç ve kültürünün oluşturulması” ve “üniversiteler arasında işbirliği yoluyla bilim ve teknolojide rekabet gücünün geliştirilmesi” amaçlanmaktadır.

Üçüncüsü, kolektif bir hizmet olarak görülen yükseköğretimin özelleştirilerek devleti n küçültülmesi amacına dönük olarak kamu finansmanında yeni bir kaynak tahsisi yaratmaktır.

Bunun anlamı, üniversitelerin ikincil bölüşüm ilişkileri içinde emekçiler lehine sosyal bir hak olarak anlamını ortadan kaldırmaktır.

Bologna resmi mevzuatında, tüm mekanizmalar nihai olarak “Avrupa Yükseköğretim Alanı” ve “Avrupa Araştırma Alanı” oluşturulması hedefinin adımları olarak sayılmaktadır.

Bologna Süreci’nde öngörülen bilginin paylaşılmasına, öğrenci ve öğretim elemanı değişim programlarına, diplomaların tanınırlığına, ortak programlar açılmasına ve araştırma ortaklıklarına ilk aşamada karşı çıkılması güç gözükmektedir.

Ancak Bologna süreciyle, bilginin metalaşmasına, öğrenci ve öğreti m elemanı değişiminin hegemonya kuracak düzeyde çevreden merkeze tek yönlü akışına ve bir Avrupa yükseköğretim pazarı yaratılmasına, diplomaların tanınırlığının meta düzenine hizmeti ne, ortak eğitim programlarının sermayenin ihtiyacına göre kurgulanmasına karşı çıkmak zorunludur.

Üniversite eğiti mi ve bilgi üretimi, değişim değeri için değil, insan ihtiyaçları doğrultusunda üretilen kamusal hizmetler olarak kullanım değeri için üretilmelidir.

Diğer bir deyişle yükseköğretimin kullanım değeri üretecek bir niteliğe dönüşmesi, onun emekçi sınıflar lehine kurumsallaşması ile mümkündür.

 

adminadmin