“Bir gün bir beldede, o beldenin karakol amiri, Cuma namazı için bir Cami'ye gitmiş. Bakmış ki, elindeki kağıttan vaaz okuyan kişi, o Cami'nin hocası değil, ama o kişiyi gözü bir yerlerden ısırıyor...
(Bugünlerde gündüz kuşağında bir Sübhaneke'yi dahi okuyamayan yalancı, dolandırıcı sözde imamı (!) görünce misalin abartı olduğunu düşünmüyorum.)
Biraz düşününce hatırlamış, hemen ayağa fırlayıp, hocayı bulup yakasına yapışmış!
-"Ya imam efendi!
Bizim bir yıldır aradığımız bu azılı hırsızı siz kürsüye çıkartıp vaaz verdiriyorsunuz, olacak iş mi?" demiş.
İmam efendi de:
-"Ne yapacaksın komiser bey, arkada bırakınca ayakkabıları çalıyor, onun için herkesin gözünün önünde tutuyoruz onu." demiş!
Dostlar, abiler böyle bir hadise yaşanmış mı bilinmez. Lâkin dibine kadar ders alınması gerekli bir hikaye mi dersiniz? fıkra mı dersiniz, bilemiyorum. Bana göre alınacak çok dersler var.
Acaba bizler de;