Kur’ân-ı Kerim’i açtığımızda, ilk Fatiha Suresi karşılar bizi. Kur’ân’ın özeti mahiyetinde olan Fatiha Suresi’nin hemen 4.ayeti; ‘ödül ve ceza(din) gününün tek hakiminden’ bahseder.Mutlak hâkim, Allah(c.c), ahirette hesaba çekme, hüküm verme gününün meliki, mâliki, sahibidir. Kulun ahirete intikali ile, geçici hükümranlığı da ortadan kalkacak, Allah'ın melik ve mâlik sıfatı bütün ihtişamı ile gün yüzüne çıkacaktır.
Kudsi hadis; “Lezzetleri yok eden ölümü çok anın” buyuruyor.
Ölümü düşünmek ürpertse de yürekleri; ölüm hâk ve gerçek! Dünya serüveninden nasıl bir masal çıkardığına bağlı; hesap ve ceza gününün, senin nazarında nasıl bir gün olacağı. Vuslatın bayram olması da vâki, hüsran olması da... O yüzdendir ki; ölümü düşünürken, bizi asıl ürperten; ölümden sonraki hesap günü! Dünyanın atlıkarıncasında, öyle bir dönüp duruyoruz ki; sanki ölüm bize hiç 'dur' demeyecek ve 'selam' vermeyecek. Sanki hanemize, ölümü, hiç buyur etmeyeceğiz gibi yarınları düşleyerek yaşayıp gidiyoruz. Ansızın haber vermeden gelen ölüm, önüne koyulan en sevdiğin tatlının tadını, nasıl da acımtırak yapıveriyor birdenbire! Azrail sevdiklerinin omzuna usulca elini koyup alıp götürürken anlıyorsun ki; ölüm sana, senden bile yakın! Başını koyduğun yastık, elini her gün defalarca kez getirdiğin burnunun yakınlığı kadar seninle beraber, senden bir parça. O Azrail, bir gün sana da gelecek, sevdiklerinle kavuşturacak. Kavuşturacak elbet kavuşturacak olmasına da; kavuşana kadar, seninle beraber büyüyen yaranla(!) sığmaya çalışacaksın, şu koskoca dünyaya.