Ekonomi
Giriş Tarihi : 05-11-2016 11:17   Güncelleme : 05-11-2016 11:17

Havaya Uçan Hayaller

​Türkiye, havayolu sektöründe büyük bir başarıya imza atarken, bu yıl havayoluyla seyahat eden yolcu sayısının 183 milyonu geçeceği ifade ediliyor. Oysa 15 yıl önce, “Her ile bir havaalanı” sloganıyla yapılan 40 havaalanı, üzerine hiç uçak inmeden kendi haline terk edilmişti.

Havaya Uçan Hayaller

Bugün, Türkiye’de 55 havaalanından 183,5 milyon yolcu havayoluyla seyahat ediyor (Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) 2016 yılı tahmini rakamları.). Bu sayının 2017 yılında 205 milyona ulaşacağı tahmin edilmekte. Çok değil, 15 yıl önce Türkiye’de 40 havaalanı, üzerine hiç uçak inmeden kaderine terk edilmiş ve düğün salonu, domates kurutma alanı, ineklerin otladığı mera haline gelmişti. Konuyla ilgili olarak, dönemin ulaştırma bakanı, katıldığı bir etkinlikte, atıl havaalanı yatırımlarını 2001 krizinin nedenleri arasında sayıyordu. Bakan verdiği demeçte şunları söylüyordu: “İşlemeyen, atıl kalan projelerden, kamu harcamaları yüksek çıkıyor. Ondan sonra yüksek kamu harcamalarını faizlerle vergi olarak alıyoruz. Sonra da bunu iç borçlanma yoluyla finanse ediyoruz. İşte böyle yapa yapa günümüzün krizine gelindi. ”Türkiye’yi dünyaya entegre edecek ve küçük Anadolu kentlerini dünyaya bağlayacak havayolu rotaları hayali, 2002 yılına geldiğinde kabusa dönmüştü. Havaalanları, buzdağının görünen yüzüydü. Ülke genelinde 5 bin 321 adet yarım kalmış yatırım ve bunların tamamlanması için gereken 355 milyar dolara ihtiyaç vardı. Yapılan 40 havaalanına rağmen, hava yolculuğunun yüzde 90’ı, 8-9 havaalanı tarafından karşılanmaya devam ediyordu. Halkın umudu ve daha iyi hayat hayalleri, kullanılmayan havaalanı inşaatlarının betonuna gömülmüş, Türkiye’nin, geleceğe yönelik umutları paramparça olmuştu. Oysa 10 yıl önce bu umutlarla başlamıştı her şey.

HER İLE BİR HAVAALANI SÖZÜ

1991 yılı yepyeni bir dönemdi, Sovyetler Birliği dağılmış, Soğuk Savaş, Batı’nın zaferiyle sonuçlanmıştı. Küresel ticaret yeniden yükselecek, dünya zenginleşecekti. Bu umutlarla başladı 90’lar. Yaşanan yıllar, dünyaya entegre olma yıllarıydı. Küçük Anadolu kentlerinde yaşayan sıradan insanlar, daha iyi bir hayat için dünyaya açılmanın hayalini kuruyorlardı. Bu hayalin gerçekleşmesi için en önemli şey, hava ulaşımının ucuzlaması ve yaşadıkları yeri dünyaya bağlayacak havaalanlarıydı. Gelişmesi için çabalanan ticaret, yeni pazarlara ulaşma isteği gibi ideallerle uygulamaya konulan havayolu ağının geliştirilmesi projesinin, en önemli sonucu “Her ile havaalanı” sloganıydı. Bunların hepsi göz ardı edilmişti. Fizibilitesi yapılmadan, teknik gereksinimlerini bile düşünmeden başlatılan havaalanı inşaatları, büyük rant getirmekten başka bir işe yaramadı. Yapılan her yatırım, planlama ve maliyet kontrollü değil, günlük politikalar üzerineydi. Aynı dönemde, Türkiye’de, paradan para kazanılması, devlete yüksek faizle gecelik borç vererek büyük karlar elde edenlerin bulunması da bu yüzden tesadüf değildi. İşlevi olmayan yatırımların trajik sonuçları 2002 yılında ortaya çıkmaya başladı.

İNŞAATA GÖMÜLEN PARANIN BEDELİ: 2 BİN DOLARA İNEN KİŞİ BAŞI MİLLİ GELİR

Takvimler 2001 yılını gösterdiğinde Türkiye, uluslararası piyasalarda 'dramatik çöküş' olarak tanımlanan ekonomik krizle boğuşuyordu. Krizden önce 3 bin dolar olan kişi başına düşen milli gelir, 2 bin dolara inerken, gecelik faizler yüzde 6200'e çıkmıştı. Krizin nedenleri arasında atıl kalan havaalanı yatırımları ilk sıralarda gösteriliyordu. Fatura ağır olmuştu. O dönemde yapılan 5 bin 600 kamu yatırımın 3 bin 800’ü işlevini kaybederken, bin 600’ü ise ödeneksizlikten tamamlanamıyordu. Havayolu ulaşımında Türkiye’nin başarılı olamayacağı kanıtlanmıştı. Havayolları, zenginler içindir anlayışı geri dönmüş, Türkiye kaybetmişti.

KENDİ HALİNE TERK EDİLEN HAVAALANLARI

Şaşaalı törenlerle açılan havaalanları hizmete girmesine rağmen bir bir kapanmaya başlamıştı. 2002 yılında hükümet, ekonomik olmadığı ve yolcu bulunamadığı gerekçesiyle Zonguldak, Sinop, Tokat, Uşak, Balıkesir havaalanlarının kapatılması yönünde karar aldı. Zonguldak Havaalanı’nı 1999’da dönemin Başbakanı Ecevit tarafından hizmete sokulmuştu. Havaalanına yılda 8 bin 760 uçak ve 150 bin yolcu geleceği açıklanmasına rağmen hiç tarifeli sefer konmamıştı.

İMKANSIZI BAŞARMAK

Ekonomik krizin en önemli simgesi sayılan; pistlerinde domates kurutulan havaalanları bir süre sonra kamuoyunun gündeminden düştü. Türkiye’nin yıllardır yıkılan hayallerine bir yenisi daha eklenmişti. Fakat halkın hayalinin, dünya gerçekleriyle örtüştüğünü bilen birileri vardı. 2002 Genel Seçimleri’nin ardından iktidara gelen dönemin AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, halkın idealini gerçekleştirmek üzere kolları sıvadı. Ulaştırma Bakanlığı, akılcı politikalarla havayolu sektörü için yeni düzenlemeler yaptı.‘Türkiye'de atıl havaalanı kalmayacak’ ve ‘Havayolunu halkın yolu haline getireceğiz” sloganlarıyla birbiriyle etkileşim halinde bulunan faktörler incelendi, demografik (Nüfus), coğrafi, ekonomik ve sosyo-kültürel faktörlere göre yeni düzenlemeler yapıldı. Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım zamanında, atıl havaalanları yeniden faaliyete geçti. Tokat, Kahramanmaraş, Sivas, Gaziantep ve Çanakkale illerinin havalimanları tekrar açıldı. Başlatılan çalışmalar sonucu, Türk havacılık sektörü başarı öyküsü yazarak, dünya genelinde yüzde 5, Türkiye genelinde yüzde 15’lik büyüme gösterdi. 15 yıl önce inşaata gömülen, Türk insanın alın teri olan para, gömülü bir hazine gibi yerinden çıkarıldı. Daha da önemlisi Türkiye’de yaşayan milyonlarca insanın, hor görülen hayallerine fırsat verildiğinde nelerin başarılabileceği ispatlandı.

Deniz Bilgen / ÖZEL HABER – Diriliş Postası

 

adminadmin