Donald Trump’ın seçim sürecinde sergilediği tavırlar ve Kongre binasının bir kısım seçmenler tarafından basılması, dünyaya her daim demokrasi dersi veren ve istikrar görüntüsü sergileyen bir ülkede olmasından dolayı büyük önem arz etmektedir.
Dünyanın süper gücü olan bir ülkede alışılmadık bu siyasi restleşmeler ve kargaşa görüntüleri, “Amerika dağılıyor mu” tarzında soruların sorulmasına ve yorumların yapılmasına vesile olmaktadır.
Hâlbuki Ortadoğu ve Afrika ülkelerine bakıldığında, sıradan günlük vaka-i adiyeden sayılan Amerika’daki iktidar çekişmesi ile dünya kamuoyunun önüne serilen olaylar serencamı, kendince dünyaya nizam veren bir süper güçte olunca ister istemez tüm dikkatleri buraya çevirmektedir.
1980’li yılları canlı yaşayanlar çok iyi bileceklerdir ki, iki siyasi kutuplu dünyada, bu kutuplardan birisinin başını çeken bir süper gücün kısa süre sonra dağılma sürecine gireceği pek düşünülemezdi. Fakat ekonomik krizle başlayan ani gelişmeler zinciri, Rusya’nın dağılması ve içinden birçok devletin bağımsızlığını kazanması ile sonuçlanmıştı.
Şimdi benzer sorular Amerika için sorulmaktadır. Acaba Amerika dağılıyor mu ? Kehanetlerde bulunanların söyledikleri gibi yakın gelecekte Amerika’dan birkaç devlet ayrılarak bağımsız olarak yoluna devam eder mi?
Bir kere şunu çok açık ve net olarak belirtmek gerekir; hiçbir devletin güç ve kudreti ilelebet değildir. Güçlü devletler de bir süre sonra durağanlaşmaya ve kudretini kaybederek sıradanlaşmaya veya yerini farklı güç merkezlerine bırakmaya başlar. Ünlü sosyolog İbn-i–Haldun, devletler nazariyesi ile bu durumu güzel açıklamıştır. Devletleri canlı organizmalara benzeterek, “nasıl ki insanlar doğduktan sonra, çocukluk, gençlik, yetişkinlik, ihtiyarlık süreçlerinden sonra bu dünyaya veda ederler; devletler de buna benzer evreleri yaşarlar” demiştir. Ona göre, her devlet kuruluş, güçlü liderler dönemi, refah ve büyüme dönemi, duraklama dönemi ve yıkılış dönemi süreçlerini yaşayacaktır. Devletlerin en güçlü oldukları dönemi de ortalama 120 yıl olarak öngörür. Her devlet bu süreçleri yaşadıktan sonra yıkılır ve yerine yeni bir devlet kurulur.
14.asrın dünyasında yaşayan bir sosyoloğun ortaya koyduğu görüşlerin bir kısmı elbette tartışılmaya muhtaç olabilir. Fakat bu noktadan hareketle dünya devletler tarihine bakıldığında, tarihin devletler mezarlığına döndüğü de görülecektir. Tarihte asırlarca dünyaya hükmeden nice devletlerin hüküm sürdükleri alanlarda bugün farklı siyasi güçler bulunmaktadır. 1058 yıl yaşayan Doğu Roma İmparatorluğu, 844 yıl yaşayan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu, 624 yıl süren Osmanlı Devleti, 1100 yıl yaşayan Venedik Cumhuriyeti, 781 yıl süren Endülüs Emevi devleti bugün siyasi hayatta yoktur; tarihte yerlerini almışlardır. Yüzlerce yıl hükmeden sayısız devletin de adı sanı bile unutulmuş veya zoraki hatırlanmaktadır. Bilinen dünya tarihinin başlarında kurulan ve hala ayakta kalan hiçbir devlet yoktur.
Bu nedenle dünyanın büyük askeri ve ekonomik gücü olan Amerika da elbette bir gün yıkılacak ve yerinde farkı devletler kurulacaktır. Fakat Amerika’nın şu andaki gücüne bakıldığında, bu ülkenin dağılma sürecine girdiğini söylemek zordur. Yalnız dünyayı bir veya iki süper gücün aralarında paylaştığı dönemler geride kalmaya başlamıştır demek mümkündür. Bölgesel ve birbirine denk güç merkezlerinin yer aldığı bir dünyaya girmiş bulunuyoruz.
Hiçbir güç ebedi değildir. Fakat devletler adaletle hükmederek bu gücün uhdelerinde daha uzun süre kalma süreçlerini uzatabilirler.