Kültür
Giriş Tarihi : 18-08-2019 08:00   Güncelleme : 18-08-2019 08:46

Teknolojinin dişlileri arasında ezilmek

“Şu cep telefonları var ya. Aman Allah’ım! Her yavrunun elinde ve sınırsız kullanım. Her bir tuşu ölüm saçan bir dişli adeta. Sanki tankların altında kalmak gibi.”

Teknolojinin dişlileri arasında ezilmek

Böyle bir ifade geldi dilime.

Artık çağımızda insanı esir alan gerçek bu olsa gerek. Herkesin masasında değil elinde maalesef teknoloji. Kadın ve erkeğiyle. Genç ve yaşlısıyla. Hatta çocuklarıyla. Ne kadar acınası bir durum bu. Hani haberleşme olsa sadece. Hayır, öyle değil tabii. Maalesef ne felaketler var orada. Her biri birer dişli. Öyle ki, hep öğütüp duruyor. Ezmek ve ezilmekten de öte.

Teknoloji derken makineleşme gelirdi akla önceleri. Sonra araba, helikopter ve uçaklar. Sonra daha ötesi.

Ya şimdi? Şu “cepler” var ya. Aman Allah’ım! Her yavrunun elinde ve sınırsız kullanım. Her bir tuşu ölüm saçan birdişli adeta. Sanki tankların altında kalmak gibi. Ne oluyor acaba bunların sonucu?

Hepimiz bu sonuçları çok iyi biliyoruz ama adeta teslim oluyoruz. Hangimiz yavrularımızın ve daha da fazlasıyla genç ve orta yaşlılarımızın elinden alabiliyoruz? Almak mı? O da ne? Artık en pahalısı, son modeli ve sınırsız ulaşımı. Sansür falan gelmesin aklınıza. Yok öyle bir şey! Neler anlatılmıyor ki oralarda? Ne felaketler yok ki! Yok edilen örfümüz, âdetimiz ve daha da ötesi inancımız.

Çocuk filmlerine bakın! Ne felaketler sergilenmiyor ki oralarda? Neler aşılanmıyor ki başkaları adına?

Ya gençliğin baktıkları? Ne korkunç, aman Ya Rabbi! Her açılışta çıplaklık ve ötesi. Ne olur bu gencin hali? Neden bu kadar kolaylaştı bütün bunlar? Teknolojiyi yine teknoloji alanında kullanmak gerekmez miydi? Ya şimdi? Maalesef ki kendi çocuklarımızı eziyoruz onunla. Kendi insanımızı mahvediyoruz onunla. Kendi kendini vurmak, kendi kendini yıkmak gibi.

Ya da birileri tarafından vurulmak.  Sessiz ve farkında olmadan. Hani bir tabir var ya; çayın taşıyla çayın kuşunu vurmak, diye.

Kimin lehine bu sonuçlar?

Yapılan istatistikler kimin lehine çıkıyor? Kim istemezse bizi; bizim inancımızı, ahlâkımızı, edep ve hayâmızı; işte onlar lehine çıkıyor. Evlilikler azalırken boşanmalar arttı. Çocuk sayısı artsın (!) derken acep şimdi ne oldu? Çocuk yaşta evlilik olmasın derken karşı cins arkadaşlıklarla her şey meşru sayıldı. Zina alabildiğine yayıldı. Okul kitaplarına tabiatçılık yazıldı. Daha neler…

Görüyor musunuz gün geçtikçe gençliğin giyim, kuşam ve ahlâkını? Utanma ve hürmet nereye gitti? Bir yaşlıya yer vermek bile yok oldu. Neler kaybediyoruz her yıl acaba? Örtünme ne hale geldi? Var mı sanki? Neden sorgulamıyoruz bunları? Nerede Allah korkusu?

Hani bir dâvâmız vardı? Nereye gitti? Ne oldu? Nasıl yedik onu?

Dâvâ mı? Ne demek ki o?

Dünyevîleşmenin; yeme, içme, gezme, binme, ahlâksızlık ve bütün bunlarla övünmenin doruk noktalarına ulaştık neredeyse. Zina ve livataya bakın! Eşcinselliğin meşrulaştırılma çabalarına ne demeli? Müthiş bir sefahate doğru gidiyoruz. Helak olan kavimlere bir bakalım Kurân, Sünnet ya da tarihi bilgilerde zikredilen.

Haram işleyenlerin öne alındığı, değer verildiği bir dönemde yaşıyoruz maalesef. Adına şu ya da bu denilen.

Evet, uyar(ıl)mak gerekiyor. Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlatmak gerekiyor. Yoksa Kur’an-ı Kerim ifadesiyle; ”İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi de helâk eder misin Allah’ım? (Araf 155).

Âh bizler âh! Okutmakla kandırdılar sanki bizi. Orta, lise derken üniversite. Sonra da her kız ve kadın çalışacak… Hem de her yerde. Ayırım da yok. Hakları var ya! Âh bilseler kendilerine neler yapıldığını!

Sonra ne olacak. Evlilik geç ya da hiç olmayacak. Olursa da çocuk bir ikiyi geçmeyecek. Ha anlaşamadı mı, o zaman ayrılacak ve hür olacak. Nasıl olsa maaşı var canım!

Peki, bu kimin projesi olabilir dersiniz? Kimler sevinir bu sonuçlara?

Biliyoruz ki bu dişliler sadece bizi değil bütün dünyayı tehdit ediyor şu anda. Özellikle Allah’ın yasak kıldığı şeylere hassas olan bu âlemi tehdit ediyor. Çünkü diğerlerine her şey meşru neredeyse.

Ama bize düşen şeyler var tabii ki yukarıdan aşağıya;

Yapmamamız gerekirken yaptıklarımız…

Yapmamız gerekirken yapmadıklarımız…

Sormayacak mı Yüce Rabbimiz?

Hani “elinle, dilinle düzelt. Olmazsa kalbinle buğz et” hakikati vardı ya!

“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama duanız kabul edilmez.”  (Tirmizî, Fiten 9)

Rabbimiz âkıbetimizi hayreylesin. Bizlere kötülüklere ‘dur’ deme gayret ve cesaretini lütfetsin.

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

adminadmin