Genel
Giriş Tarihi : 19-11-2018 15:40   Güncelleme : 19-11-2018 15:40

Aman Allah'ım, inanamıyorum, Nur Serter "Başörtüsü" Takmış?

​“Allah adamı iddiasından vurur!” diye, İsmet Özel’e atfedilen bir söz var… Söz onun mu değil mi bilmiyorum, ama güzel bir söz…

Aman Allah'ım, inanamıyorum, Nur Serter

(Şu sırtı dönük olan acaba Nur hanfendi mi?)

Son zamanlarda, “Allah’ın iddiasından vurduğu” sağlı sollu birçok adamı görünce aklıma hep bu söz geliyor; Çünkü ben de zaman zaman, iddiasından vurulmuş adamların ceset tarlasından geçiyormuş gibi bir hisse kapılıyorum.

Bu defa “iddiasından vurulan” bir laik-kemalist, başörtüsü düşmanlığı ile bilinen bir bayan…

Mesele size belki, önemsiz gibi gelebilir, teferruat gibi görülebilir, ama bu tür hadiselerin başka bir “anlamı” daha olduğunu düşündüğüm için, görmezlikten gelemedim, bir dostun hatırlatmasıyla okuduğum bir haberden söz ediyorum…

Hadise şu;

Aydınlık’ta yer alan habere göre;

“Türk bilim dünyasından İran’a anlamlı” bir ziyaret yapılmış… Elbette, bu ziyareti yapanlar açısından ve haberi bu şekilde sunanlar bakımından, “niçin anlamlı” olduğunu bilmiyorum…

Fakat haberi okuduktan sonra, benim için de oldukça “anlamlı” bir ziyaret olduğunu fark ettim…

İsterseniz önce haberi okuyalım kısaca;

Türk bilim dünyasından İran’a anlamlı ziyaret

Amerikan ambargolarının hedefindeki İran’a Türk akademi dünyasının önemli isimlerinden anlamlı bir ziyaret gerçekleşti. Türk akademisyenler, İran’ın Tebriz ve Tahran şehirlerini kapsayan bir haftalık ziyaret kapsamında ülkenin önde gelen üniversiteleri ve düşünce kuruluşları ile bir araya geldi.

Aralarında, USMER ( Ulusal Strateji Merkezi) yöneticileri Prof. Dr. Cüneyt Akalın, Prof. Dr. Kürşat Yılmaz ve Eski CHP milletvekili Prof. Nur Serter’in de bulunduğu dokuz kişilik heyet, Tahran, Tebriz, Allame Tebatebai, İmam Sadık Üniversiteleri ile Türkiye ve İran arasında akademik ve kültürel işbirliğinin geliştirilmesi yönünde temaslarda bulunuyor.” (Türk akademisyen heyetinde şu isimler yer aldı: Prof. Dr. Cüneyt Akalın, Prof. Dr. Kürşat Yılmaz, Prof. Dr. Nur Serter, Prof. Dr. Lale Afrasyap, Prof. Dr. Cemlettin Göbelez, Dr. Hikmet Çevik, Prof. Levent Sevgi, Elif Eral, Ayşe Eren.)

-II- 

İran'a da gider Fizân'a da...

 

Haberi okuyunca bende bir şaşkınlık, acaba yanlış mı okudum diye tekrar okuyorum, gözlerimi ovalayıp bir daha okuyorum, yok, resmen böyle yazıyor;

Prof. Nur Serter” Diyor… “İran’da” diyor…

Allah Allah!.. Yahu n’oluyoruz kardeşim?

Hatırladınız değil mi Nur Serter’i?..

Bir zamanlar bize; “Mollalar İran’a” diye höykürerek yol gösteren, İslâm’a-Müslümanlara olan kin ve nefretini böyle ifade eden bir zihniyetin somut örneklerinden, damarlarında kabaran İslâm düşmanlığı sebebiyle, o netâmeli 28 Şubat sürecinde, başörtülü öğrencileri, “iknâ odalarında”, iknâ etmeye çalışan Nur Serter, Mollaların İran’ına gitmiş… Hayret?..

E ne var bunda diyebilirsiniz haklı olarak… “Bilimsel bir dayanışma” olamaz mı yani, bak haberde de geçiyor işte; “Türkiye ve İran arasında akademik ve kültürel işbirliğinin geliştirilmesi için” şeetmişler, ne var bunda diyebilirsiniz…

Bence hiçbir mahzuru yok, zaten ben işin o kısmında değilim, neticede bir “bilim kadını”… İran’a da gider Fizân’a da…

Benim takıldığım nokta çok farklı…

İşte bu haberin içinde, -İran’a yapılan bu “anlamlı” ziyaretle- ilgili fotoğraflar da koymuşlar, tabii doğal olarak benim gözüm fotoğrafta Nur Serter’i aradı, sonra tekrar aradı, bir daha aradı, ama bulamadı?..

Nasıl olur?..

Yoksa, ben çığlığımı bile hazırlamıştım; "Aman Allah'ım, inanamıyorum, Nur Serter "başörtüsü" takmıııış!"

Sen kalk “İran’a anlamlı bir ziyarette” bulun, bu ziyareti gerçekleştirenler listesinde üçünücü sırada adın olsun, -heyetteki en önemli isimlerden biri ol- fakat konu ile ilgili on kişinin bulunduğu fotoğrafta sen olma?.. Olacak iş değil?

Niçin sen yoksun o “anlamlı ziyaret” fotoğraflarında?

Haberi tekrar okudum, toplam üç fotoğraf kullanmışlar haberde, üçünü de tekrar tekrar ayrıntılı olarak inceledim, diğer iki bayan “bilim insanı”nın başörtülü olarak–evet evet, başörtülü- fotoğrafta yerlerini almışlar, fakat Nur Serter hanfendi “bilim bayanı” yok?.. Niçin?..

Sonra birden aklıma geldi; Yahu bu İran’da malûm, “başörtüsüz” dolaşmak yasak, acaba dedim, Nur Serter hanfendiyi de dedim, zorla “iknâ odasına” alıp dedim, başına dedim, “başörtüsü” mü bağladılar acaba dedim, ki o yüzden fotoğrafına sansür uygulandı veya “kadraja” girmemek için, başka bir bahane mi buldu dedim…

-III-

Allah adamı önce, "Mollalar İran'a" diye bağırttırır, sonra İran'a gönderir başını kapattırır!

Dedim oğlu dedim, aklıma bir sürü ihtimal geldi…

Sonra, dedim galiba, şu sırtı dönük olan o olabilir mi diye aklıma geldi…

Öyle ya, sen Türkiye’de “başörtüsü düşmanı” olarak nâm saldıktan sonra, git İran’a başını ört! İşte “Allah adamı-veya bayanı- böyle iddiasından vurur!” dedikleri bu olsa gerek…

Allah’ın hadiselere “ironi karakteri” vermesi anlamını da barındıran, “Mekr-i İlahî” diye bir kavram var malûm…

İşte böyle;

Allah adamı, -veya madamı- önce; “Mollalar İran’a” diye bağırttırır, sonra İran’a gönderir, başını kapattırır! Fotoğraflardan kaçırttırır…

Türkiye’de, başörtüsüne karşı verdiği “savaşımda” iknâ odaları gibi bir rezalet dayatmacılıkla adını özdeşleşir, sonra gider İran’da, “mecburen, mecburiyetten” başörtüsü taktırır!

Peki çözüm?..

Fotoğraf karesine girmemek!

Oldu mu şimdi bu?..

*

-IV- 

Elbette, tek kullanımlık galoş değersizliğinde böyle bir eylemsellikle ilgili değilim, başını örtmüş, başını açmış onu da umursama durumsalına indirgemiyorum. Fakat benim dikkatimi celbeden husus şudur ki sevgili okuyucularım:

Akademi ve siyasi “yaşamı” başörtüsü düşmanlığı ile geçmiş, ismi ve cismi başörtüsü düşmanlığı ile özdeşleşmiş bir “bilim bayanı”nın nihayetinde İran’a gidip “başörtüsü” takmak “zorunda” kalması, başlı başına bir “ironi” değil midir? Önemsiz bir “geri bildirim” midir? Görmezden gelinecek derecede görmezden gelinecek bir haber midir?

Habere uygun bir fotoğraf koymadıkları için, Nur Serter “başörtüsü” taktı mı takmadı mı bilmiyoruz, ama Allah’ın kimleri hangi iddialarından vurduğunu biliyoruz! Hele bizim mahalledeki "iddiasından vurulmuş" zavallıların hâline bakınca, diyorum aman ha; "Büyük konuşma!"

Şükrü Sak / Nabızhaber

adminadmin