Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 09-10-2017 09:08   Güncelleme : 09-10-2017 09:08

Ay Yıldızlı Bayrak Yeniden İdlib'de

Bir çok insan sadece Musul ve Kerkük'ün İngilizlere Lozan'da peşkeş çekilerek satıldığını zanneder. Halbuki Batı Trakya'dan Boğazlara, 12 Ada'dan Kıbrıs'a, Halep ve İdlib'den Batum'a kadar bir çok vatan toprağı vatan hainliğine eş değer bir umarsızlıkla Emperyalist devletlere verilmiştir.

Ay Yıldızlı Bayrak Yeniden İdlib'de

İşte şimdi Rusya ve İran ile yapılan anlaşma gereği askerlerimiz yeniden İdlib'e girdi. Allah'ın izni ile artık bundan sonra kimse ay yıldızlı sancağımızı 1000 yıllık bu ecdad yadigarı topraklardan indiremeyecek.

Kimse bu topraklara sadece ateşkesi korumak maksadı ile girdiğimizi zannetmesin. Düşmana ve ele karşı elbette bir bahane ve mazeret sunmak lazım. İşte bahanemiz hazır. Zalim Esed rejiminin kan gölüne çevirdiği bu bölgeye bir şekilde yeniden kavuşup kurtarma fırsatı bulduk. Bundan sonra bizi buradan biraz zor çıkarırlar. Nasıl ki Kıbrıs'tan çıkarmaya çalıştılar ve hala da buna uğraşıyorlar. Muvaffak olamadılar ve olamayacaklar, İnşallah. Azap içinde gebersinler; zira vatan toprağından bizleri tekrar kimse çıkaramaz, Allah'ın izni ile...

Peki, ne olmuştu da bu vatan topraklarımızı kaybetmiştik. Lafı uzatmadan ve resmi tarihin çarpıtmalarına girmeden gerçek vakıaları söyleyeyim. Bu yazıyı başka hiç bir yerde bulamazsınız, bu yüzden dikkatlice okumanızı tavsiye ederim.

Ülkemizin kılcal damarlarına yerleşmiş Sabetaycı gizli Yahudiler (Bunlara dönme de denir) İngilizler başta olmak üzere bütün Batılı emperyalist güçlerin yardımı ile Osmanlı devletinin bütün kurumlarını gizlice ele geçirmişti. Bundan iki yıl önce Feto'nun yaptığı gibi her türlü entrika ve fitne ile bunu başarmışlardı. Yoksa Balkan savaşında iki buçuk çapulcuya karşı nasıl başka türlü rezil kepaze olabilirdik ki?

En evvel Osmanlı Ordusuna sızmış rakı içmeyi terfi için şart koşarak ordumuzu ayyaşlarla dolu paşalarla doldurmuşlardı. Yurt dışına eğitim ve teknoloji öğrenmek için gönderilen zabitler birer Batı hayranı dininden korkup utanan insanlar şeklinde yurda dönüyordu. Ne yazık ki son yüzyılda bu gelenek gelişerek ve daha fena usullerle tekrarlanmış her 10 yılda bir darbe yapacak kadar benliğinden uzaklaşmış generallerin yer aldığı orduya sahip olmuştuk. Elbette şerefli asker ve zabitlerimiz de vardı. Fakat bunları çeşitli katakulliler ile ordudan ayırıyor bunu yapamazlar ise hiç olmazsa terfi ettirmiyorlardı.

Delilin var mı? Hem de binlerce var. Bir tanesini söyleyeyim; bu generaller içinde Türk kadınının çoğunluğunda olduğu gibi baş örtülü eşi olan var mı? Rakı devirmeden paşa olunabiliyor mu? Bu mevzu, mide bulandırıcı olduğu için kısa kesiyorum...

İşte içimizi sızlatan bir örnek: Genelkurmay Başkanı ve faşist generaller, Ordunun Başkomutanı Cumhurbaşkanı Özal'ı dinlemeyerek misak-ı millinin yani milli yeminimizin aksine olarak Musul ve Kerkük'ün kurtarılmasına mani olmuştu. istifa edip ordumuzun şerefini iki paralık ettiler. Askerlik tarihinde ender görülen ve tam bir vatan hainliği olan bu duruma hiç kimse ses çıkarmamıştır. Yöneticiler, politikacılar, gazeteciler ve akademisyenler; siyasi ve politik faydaları gözeterek faşist generalleri desteklemişlerdi. Hala bu iğrenç durumu eleştirmeye dahi cesaret edememektedir. Birinci ve İkinci Körfez harekatına katılmayarak yeminimizi bozmuş ve vatan topraklarını kurtarmak için ayağımıza kadar gelen fırsatları defalarca pisi pisine harcamıştık...

Kimse bu faşistlere keffaret ödetmedi. Tam tersine terfilerini çabuklaştırıp daha da yüksek rütbelere erişmesini sağladılar. Onlarda karşılık olarak; orduda ne kadar dindar asker varsa hepsini temizledi. Bahaneleri de çok ilginçti; gözünün üstünde kaşın var misali , "eşinin üstünde başörtüsü var" diyerek dünyanın en iğrenç tasfiyesini yaptılar.

Allah'ın da bir hesabı var. İşte kurmuş oldukları tuzakta boğuldular. Yıllarca emek vererek semirttikleri faşistlerle, 15 Temmuz 2016 darbesi, son teşebbüsleri oldu. 250 Şehit pahasına da olsa bu Süfyan komitesinden kurtulma yolunda önemli bir adım attık.

Şimdi önümüze bakalım ve düşmüş olduğumuz tuzaklara bir daha düşmeyelim. Vatan topraklarını gavurlara peşkeş çeken her kim olursa olsun isterse yasa ile korunmuş dahi olsa tek tek deşifre edip vatan hainliğinin hangi boyutlara ulaştığını gösterelim. Bu konuda milletimden özellikle de gençlerden yardım istiyorum. Yoksa bu dinazorlaşmış ve tek parti hayalini kurarak bir ömür geçirmiş yalancı tarihçilerden hiç bir umudum yoktur.

Evet, kahraman ordumuz yeniden İdlib'de. Şanlı sancağımız yeniden ecdad yadigarı topraklarda dalgalanıyor. Bundan sonra Esed rejiminin kısa zamanda yok olması için gayret göstermemiz gerekiyor. Zaten Suriye'nin neredeyse tamamına yayılmış küçük bir Nusayri azınlığının emri altındaki Suriye Ordusundan herhangi bir tehdit kalmamış durumdadır. Çocuk yaştaki gençleri askere alıp son nefesini yaşayan bu zavallıları üzülerek söylemek gerekir ki, korkunç bir katliam bekliyor. Çünkü zalimin sonu hep böyle olmuştur.

Bu aziz vatan toprakları zannedersem onlara da ev sahipliği yapacak. Bolşeviklerden kaçıp Anadoluya sığınan beyaz Ruslar ve daha nice kavimler gibi onları da misafir edeceğiz. Bu anadolu toprağı binlerce yıldan beri daima göçmen insanların sığındığı bir yer olmuştur.

Bu sözlerim kuru iddia değildir. Biraz işin detaylarını inceleyen her insan bu iddialara katılacaktır. Zira zulüm ile abad olunduğu nerede görülmüş. Hele hele çok küçük bir azınlığa sahip Esed yönetiminin yerinde kalmasını kim iddia edebilir?

İran, kara ordusu ile, Rusya hava ordusu ile Esed rejiminin ömrünü sadece bir kaç yıllığına uzatabilir. DAEŞ terör örgütü sayesinde bu kadar ayakta kalabilen Esed yönetimi çok yakında Cehennem olup gidecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bundan sonrası için yapılacaklar ise çok önemlidir. Bu vatan topraklarını yani El-Bab ve İdlip kentlerini birer Cennete çevirmemiz gerekiyor. Burada İslam'ın meydana getirdiği en güzel yardımlaşma ve dayanışmayı göstermemiz şarttır. Ensar'ın mücahitlere destek olması gibi 6 yıldır taş taş üstünde kalmamış bu şehirleri yeniden bayındır hale getirmemiz gerekiyor.

Burada meydana gelecek çekim gücü ile Arap kardeşlerimizi, Cengiz'in zulmünden kurtardığımız gibi ABD, Rusya ve Esed güçlerinden kurtarabiliriz. Görmedik mi; ABD'nin küçücük itmesi ve dayatması ile Katar'a karşı bütün Arap krallarını, nasıl köpek gibi saldırttılar. İşte bütün bunlar Arap kardeşlerimiz için önemli derslerdir.

Esed rejiminin yıkılmasından sonra Türk-Arap kardeşliği yeniden güçlenecek, bunu engellemeye çalışan rakı müptelaları mezarda ters dönecektir. Hayatını Araplara düşmanlık içinde geçiren ve bu uğurda her türlü iğrençliği yapan devlet yöneticileri ise kahırlarından ölecektir. Daha cehenneme gitmeden dünyada iken dahi cehennem azabının nasıl bir şey olduğunu tadacaklardır, vesselam...

Vehbi KARA  

Recep YAZGANRecep YAZGAN