Çünkü artık “kapalı devre tekel yayını” avantajları yok ellerinde. Yıl 2003 olsaydı; biz şu anda petrole bulanmış karabataklara üzülüyor, CNN ne veriyorsa onu konuşuyor, “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyerek evde oturup birbirini tokatlayan medya maymunlarını izliyor olurduk.
İşler değişti. Dünya değişti. Türkiye değişti. Musul operasyonu sırasında ana haber bültenlerinde trafikte kırmızı ışıkta duran Cumhurbaşkanı yok, milyonlarca Müslüman ölürken pazardan fileyle alışveriş yapan Cumhurbaşkanı yok, “Bu defa 'Durmayacağız, operasyonda da olacağız, masada da olacağız, bunun dışında kalmamız mümkün değil” diyen bir Cumhurbaşkanımız var. Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle izah ediyor Türkiye’nin meseleye bakış açsını: “Bu defa 'Durmayacağız, ÖSO'yla Suriye'ye gireceğiz' dedik. Bizim 911 kilometre sınırımız olan Suriye'ye sınır olmayanların girmesi hak. Bizi roketlerle tehdit ediliyorsa bizim de girmemiz hak. Girdik. Cerablus'tan başladık, biz DAEŞ'ten Cerablus'u temizleyince halk oraya yerleşti. Ardından Rai'ye girdik, oraya da Rai halkı yerleşti. İşte önceki gece itibariyle hamdolsun Dabık da temizlendi. Şimdi oranın halkı da yerleşmeye başladı. Biz Türkiye'den insan götürmüyoruz, oranın kendi insanı yerleşemeye başladı. Şimdi diyorlar ki: 'Türkiye Musul'a girmesin.' Nasıl girmeyim? Operasyonda da olacağız, masada da olacağız, bunun dışında kalmamız mümkün değil.”
Emperyalizmin tüylerini diken dikeneden anahtarı fark ettiniz mi? Terörden temizlenen bölgelere kimse yerleşmiyor halk yerleşiyor. Yani, “Terör gider İran gelir, terör gider ABD gelir, terör gider PKK gelir planını bozarız” diyor Türkiye. Sen olsan nefret etmez misin?
Biz tarih diye bir teraziye geçmişi koyduk ve haklıyız.
Biz insaniyet diye bir teraziye akrabalığı koyduk ve haklıyız.
Biz coğrafya diye bir teraziye komşuluğu koyduk haklıyız.
Biz İslamiyet diye bir teraziye din kardeşliğini koyduk haklıyız.
Siz hangi teraziye ne koydunuz da Musul dengesi kurdunuz?
Erem Şentürk / Diriliş Postası
