Güncel
Giriş Tarihi : 29-02-2020 14:32   Güncelleme : 29-02-2020 15:29

İdlib’te Sorun Nasıl Çözülür!

Suriye’de Esed rejiminin TSK gözlem noktalarını hedef almasının ardından İdlib’de yeni bir süreç başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esed rejimine geri çekilmesi için şubat ayının sonuna kadar süre verdi. Bu sürenin sonuna gelirken Türkiye ve Rusya heyetler arası görüşmelere devam ediyor.

İdlib’te Sorun Nasıl Çözülür!

Rusya ve İran destekli Rejimin sivillere yönelik katliamları İdlib’de yaşayan 4 milyona yakın sivilin yerlerinden edilmesi anlamına geliyor ve bu saldırılar nedeniyle tetiklenen göç problemi başta Türkiye olmak üzere Avrupa ülkelerini de yakından ilgilendiriyor.

 

Öte yandan İdlib’de Rusya destekli rejimin saldırısında 33 Mehmetçik şehit olurken 32 asker yaralandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Esad rejimine şubat ayı sonuna kadar geri çekilmeleri için süre tanıdı. Tüm bu gelişmelerle Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, İdlib’de yaşananları Diriliş Postası’na değerlendirdi.

 

İdlib Türkiye için neden önemli? Ve Türkiye İdlib’de neyi amaçlıyor?

İdlib’in iki farklı önemi var. İlki İdlib, Suriye’den gelecek olan mültecilerin artık gelmemesi adına önemli bir noktada. İkincisi, Önümüzdeki dönemde yaşanabilecek olan bütün beraberliklerin, yani Rusya ve İran belki sonra Suriye rejimi ile yaşanacak olan ana yasa platformunda ilerleyebilmesi için şart olan bir yer. Çünkü, İdlib’de 4 milyon insan var. Buradaki bir başarı hikayesi, anayasa çalışmalarının da önünü açacaktır. Ama iki süreç de doğru bir şekilde ilerlemiyor. Çünkü Soçi Mutabakatına uygun davranmayan Rejim, Rusya ve İran var. Maalesef anayasa çalışmaları aksamış durumda.

 

STRATEJİK HEDEFLER

İdlib’de ateşkes neden sağlanamıyor?

Açıkçası bunun sebebi pek net değil. Aslında bir gözüken sebepleri bir de gözükmeyen sebepleri var. Gözüken sebep, Soçi Mutabakatında alınmış olan kararlar deniyor. Nedir o kararlar? M4 veM5 karayolunun ulaşıma açılması, yaklaşık 10-15 kilometrelik bir bantta silahtan arındırılmış bir nokta kurulması kararları. İran ve Rusya’nın iletmiş olduğu mazeret bunlar. Ama işin şekli böyle değil. Daha Soçi Mutabakatının imzalandığı günden itibaren hem Rusya hem de rejim zaman zaman da İran milisleri her noktadan saldırıya devam etti. Binlerce saldırıyı geçen tespit edilmiş, raporlanmış kaynak var. Bir de gözükmeyen sebepler var ve o sebeplerden bir tanesi bölgede bulunan ve daha sonra Rusya’ya dönme potansiyeli olan yaklaşık 10 bine yakın HTŞ’nin dışındaki grup Rusya’nın büyük kabusu. Düşünsenize 10 bine yakın grup Rusya’ya giderse ne olur. İran’ın problemi ise bölgede savaş ne kadar uzun olursa sıra Tahran’a gelmeyeceğini düşünüyorlar. Bir de genel olarak şöyle bir tablo var; Bütün ülkeler İdlib’de bir güç devşirmiş durumda. Esed’inharicinde Rusyası, Amerikası, BAE, Suudi Arabistan’ı da dahil olmak üzere, burada kendi hesaplaşmalarını yaptıkları bir alan yarattılar. Bu sebeple bu görünmeyen neden maalesef İdlib sürecini baltalayan bir gelişme. Ama Türkiye’nin bir sebebi var; o da bölgede bulunan sığınmacıların yaşayabilecekleri bir güvenli nokta oluşturulması. Türkiye’nin tek ajandası var ama herkesin onlarca ajandası var.

 

ÇÖZÜMÜN YOLU

İdlib’de sorun nasıl çözülür?

Gordion Düğümü… Gordion hikayesini biliyorsunuz. Ünlü bir düğüm var. Bu düğümü açacak olan kişi bütün sorunları çözeceği ile ilgili söyleniyor. En sonunda birisi geliyor, kılıçla düğümü kesiyor ve çözüyor. Bazen bazı sorunların çözümü çok karışıktır. Bazen de çok basittir. Buradaki Gordiondüğümündeki kılıcı savaş anlamında kullanmıyorum. Bir karar verici veya bir kesin kendisiyle bu konuda uzatmayacak bir grup bunu çözecektir. Bunun kim olacağını coğrafya belirleyecek. Şuanda bunların bir tanesinin adayı belli; Türkiye. Onun yanına kim gelecek? Yani Rusya mı gelecek? Yoksa İran mı gelecek? Yoksa Türkiye tek başına bu sorunu en azından İdlib anlamında çözmek için irade gösterecek mi? Çünkü bazı sorunlar konuşarak çözülebilir doğrudur. Diplomasiyle çözülebilir evet katılıyorum. Ama diplomasinin önünü açmak için bazen kararlılık göstermeniz gerekir. Bu kararlılık Diplomasinin önünü açar.

 

Esed rejimine verilen sürenin bitmesinin ardından neler yaşanacak?

Aslında bir süre verildi ama bu sürenin sonunda bir ateşkes yok şuanda. Yani sahada bir ateşkesten bahsetmek mümkün değil. Hem Rusya hem İran destekli milisler hem de Esed rejimi bölgede belli noktalarda ilerlemeye devam ederken aynı zamanda muhalif gruplarda ilerlemeye devam ediyor. Herkes atağına devam ediyor. Burada belirsiz olan Türkiye, sayın Cumhurbaşkanı söylediği hamleyi yapacak mı yapmayacak mı? Şuanda Türkiye yalnızca kendisiyle birlikte ortak hareket eden muhalif grupları ateş desteği veriyor. Bunun dışında özel bir sahada muharebeye girmiş durumda değil. Eğer soru şu ise; Türkiye ne zaman girecek? Evet 28’inden sonra işin şekli değişir. Biz şuanda yalnızca ateş destek vasıtalarıyla bizimle birlikte hareket eden muhalif grupları destekliyoruz. Bundan sonra göreceğimiz tablo 28’den sonra olacak. Çünkü HTŞ’ye de verilmiş bir süre var. Aynı zamanda rejime verilmiş bir süre de var. HTŞ’nin kendisini lağvetme süresi de bitmiş olacak. Aynı anda rejiminde süresi de bitmiş olacak.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türk askerinin kanının döküldüğü yerde hiçbir şey eskisigibi devam etmez” sözünü nasıl anlamalıyız?

Sayın Cumhurbaşkanı’nın kastettiği angajman kurallarının tamamen değişeceği ile ilgili. Çünkü o konuşmanın devamında şunu da söylüyor. Diyor ki “Bundan sonra artık süre dolduğunda biz ateş etmelerini beklemeden de rejimi bölgeden kovalayacağız.”Başka bir şey daha söylüyor. “İdlib’in üzerinde uçar birlik yapabilecek olan hava vasıtalarının uçmasına fırsat vermeyeceğiz.” diyor. Angajman kuralları olarak üçüncü bir cümlesi daha var; eskiden bize saldırdıklarında biz karşılık veriyorduk. Artık Türkiye’nin desteklediği muhalif gruplara saldırırlarsa da yine onlara destek vereceğiz demişti. Yani sahada kimin nasıl davranacağı ile ilgili kuralların tamamen değiştiğini ifade etmek için söyledi.

 

REJİMİN ARKASINDAKİ GÜÇ

Esed güçlerinin askeri durumu nedir?

Esed güçlerinin savaş başlamadan önce bile araçlarının büyük bir kısmı çok eski ve kullanılamaz durumdaydı. Uçakları da böyleydi. Özellikle nokta atışı yapabilecek kabiliyette uçakları yoktu. Çok ağır topçu birlikleri vardı. Bunların da modernizasyona ihtiyaç duyan, nokta atışı yapamayan silah sistemleriydi. Yine nüfusun ayrı bir yer de yaşaması, yurt dışına kaçan nüfus askeriye için insan kaynağını dip noktasına getirdi. Sahadakilere baktığımızda 40 ile 50 yaş arasındaki insanları görürüz. Normalde sahada 20’li yaşlarda insanları görmemiz gerekir. Bu sebeple İran, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerdeninsan devşirmeye başladı. Ayrıca İdlib sahasında Türkiye’nin karşısında görebileceği asker mevcudu 15 binin üzerine çıkmaz.

 

Merkel ve Macron, İdlib sürecine neden dahil oldu? Türkiye açısından bu durumun avantajı var mı?

İstanbul’da dörtlü bir zirve yapılmıştı. Putin de katılmıştı. Bu zirve sırasında İdlib sorunu dahil olmak üzere göç sorunu çok fazla ele alınmıştı. Göç sorununAvrupa’yı etkilememesi için nasıl tedbirler alınabileceği konuşulmuştu. Macron diyemeyeceğim ama göç konusunun Almanya’yı direk olarak etkilemesi sebebiyle Merkel bu konuda daha aktif rol oynuyor. Çünkü işsizliğin neredeyse çok düşük noktada olduğu ve göçmenlerin, gittiklerinde kendisine iş bulabileceklerini düşündükleri Almanya’ya ulaşmaya çalışıyor. Bu nedenle Almanya, sorunu olduğu yerde çözmeye çalışıyor. Macron’u ayrı bir yere koyuyorum ama Merkel’i bu toplantının içinde olmuş olması işin hem ekonomik kısmını hem de Avrupa Birliği’nin desteğini alması açısından ben önemli buluyorum ve destekliyorum. Ama Macron’u hariç tutuyorum.

 

Süreç nasıl işleyecek?

Ülkeler arasında duygusal bağ yoktur. Birisi birisine kırılmaz. Devletler akıllarıyla iş yaparlar ve her olaya ayrı bir durumla bakarlar. Yani İdlib sahasında beraber çalışamaya bilirsiniz ama boru hatları üzerine çalışabilirsiniz veya Libya’da çalışmazsınız ama Doğu Akdeniz’de çalışabilirsiniz. Bu şekilde bakmak lazım ve gördüğüm kadarıyla Türkiye ile Rusya da böyle bakıyor. Her bir sorunu ayrı bir şekilde ele alıyorlar. Ve İdlib sorununu bütün olaylara dahil etmemeye çalışıyorlar. İdlib ayrı bir sorun ve bu sorun orada çözülecek, çözülmezse de diğerini etkilemesine müsaade etmeyecekler gibi gözüküyor. En azından şuan ki durum bunu gösteriyor. İlerisi için kehanette bulunamayız.

Diriliş Postası - Furkan BENLİ

Recep YAZGANRecep YAZGAN