Dünya
Giriş Tarihi : 21-07-2014 01:02   Güncelleme : 21-07-2014 01:02

IŞİD MİLLÎ BİR ÖRGÜT MÜ?

    Irak’ta son günlerde meydana gelen,  başta Musul olmak üzere birçok eyaletin kontrolünün ele geçirilmesiyle devam eden isyan, bugün Bağdat

IŞİD MİLLÎ BİR ÖRGÜT MÜ?
    Irak’ta son günlerde meydana gelen,  başta Musul olmak üzere birçok eyaletin kontrolünün ele geçirilmesiyle devam eden isyan, bugün Bağdat...     Irak’ta son günlerde meydana gelen,  başta Musul olmak üzere birçok eyaletin kontrolünün ele geçirilmesiyle devam eden isyan, bugün Bağdat kapılarına dayanmış durumda.   İran sponsorluğunda ve ABD desteğinde kurduğu mezhebî  iktidarı sallanan Malikî, sıkıştığı Bağdat’da mezhebdaşlarından gönüllü milisler oluşturmakla meşgul. Dünya ise, pür dikkat Irak’ta olanları izliyor. Tüm bu gelişen hadiselerin odağında ise bir isim var: IŞİD.   Kimine göre, yabancı cihatçılardan oluşan, Türkiye, Katar ve Suûdî Arabistan tarafından finanse edilen bir örgüt. Bir diğerine göre, İslâm dünyasını istikrarsızlaştırmak için, ABD’nin perde arkasından yol verdiği bir örgüt. Bir başkasına göre ise, sapkın, aşırı görüşleri olan, başıbozuk maceraperestler gürûhu.   Kimdir bu siyah sancakları ile boy gösteren IŞİD?   Yabancı güçlerin operasyonel gücü mü? Bir grup sapkın marjinal mi? Yoksa 2003 yılından bu yana ülkeleri işgal altında olan, kanları dökülüp namuslarına el atılan, yer altı zenginlikleri yağmalanan, iç hainler tarafından sırtından hançerlenen vatansever Iraklılar ve bu zulme kayıtsız kalamayıp, İslâm dünyasının muhtelif bölgelerinden vatan savunmasına desteğe gelenlerin bir ittifakı mı?   CEMAAT EL-TEVHÎD VEL-CİHAD’DAN, IRAK İSLÂM DEVLETİ’NE   Örgütün temellerini atan Ürdünlü Ebu Mus’âb Zerkavî, Sovyetlere karşı savaşmak üzere 1980’lerin sonunda Afganistan’a gitti. Sovyetlerin geri çekilmesi üzerine ülkesine geri döndü. Daha sonra tekrar Afganistan’a giden Zerkavî, Herat bölgesinde bir kampta eğitim vermeye başladı.   2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgaliyle başlayan süreçte Zerkavî, Irak’a geçerek Cemaat el- Tevhîd vel- Cihad adlı örgütü kurdu ve direnişe katıldı. Çok sayıda ABD askerinin ölümüne sebep olan bomba yüklü araç saldırılarıyla adını duyuran örgüt, 17 Ekim 2004’te Usâme Bin Ladin’e bağlılığını ilan ederek, Tanzim Kâidat el-Cihad fî Bilâd el-Rafidayn (İki Nehir Topraklarında Cihad Organizasyonunun Tanzim ve Kâidesi) kısaca Irak El- Kâide’si adını aldı.   Irak’ta direnişe devam eden örgüt, Ocak 2006’da, diğer bazı direnişçi gruplarla birlikte Mücâhidler Şûra Konsey’i adıyla bir şemsiye örgütlenmeye gitti. 2006 yılında Zerkavî’nin vefatıyla, Ebu Hamza el-Muhacir  Irak İslam Devleti’ni ilan ederek, kendisi silahlı birliklerin sorumluluğuna, Ebu Ömer el-Bağdadi ise örgütün liderliğine geçti.       IRAKLILAŞMA   Ebu Ömer el- Bağdadi’nin liderliği döneminde, işgale karşı direnen Baas kadrolarıyla, Irak İslâm Devleti arasında yakınlaşma arttı ve örgütün yabancı militanlarının sayısı azalırken, Irak ordusunda görev yapmış Baas kadrolarının örgüt içinde etkisi çoğalmaya başladı.   Bu tarihlerde örgüt içinde dikkat çeken bir isim, Baas döneminde Irak ordusunda görev yapmış bir general olan Hacı Bekir kod adlı (Samir Muhammed) idi. Hacı Bekir, Ömer el- Bağdadi’ye askeri danışmanlık yapıyor ve askeri tecrübelerini örgüte aktarıyorken, aynı zamanda örgütün Baasçı kadrolarla ilişkisini kuruyor ve güçlendiriyordu. Öyle ki, bir süre sonra, örgütün şura konseyinin tamamı Iraklılardan oluşuyordu. Bunların önemli bir kısmı da Irak ordusunda görev yapmış Baas üyelerinden. Hacı Bekir ise bu konseyin başkanı idi.       EBUBEKİR EL- BAĞDADİ  ve IRAK ŞAM İSLÂM DEVLETİ   2010 yılında Ömer el- Bağdadi’nin ve yardımcısı Hamza el- Muhacir’in girdikleri çatışmada hayatını kaybetmesiyle, şura konseyi üyesi olmayan Ebubekir el- Bağdadi, konsey başkanı Hacı Bekir’in gerekli koşulları hazırlaması ve desteğiyle, Irak İslâm Devleti liderliğine getirildi.   Ebubekir el-Bağdadi:  Asıl adı İbrahim Avvad İbrahim Ali el- Bedri. Künyesi Ebu Avvad ya da Ebu Dua. Samarra da doğdu. Bağdat İslâm Üniversitesi’nde eğitim gördü, doktora yaptı, bu sebeple örgüt içinde Doktor İbrahim olarakta hitap ediliyor.   2003’te ABD’nin Irak işgaliyle birlikte direnişe katıldı ve Felluce’de ABD askerleri ile yapılan savaşta yeraldı. Bu dönemde, Irak ordusu komutanlarıyla temasa geçti. ABD kuvvetleri tarafından esir edilerek 4 yıl cezaevinde kaldı. 2010 yılında Ebu Ömer el-Bağdadi’nin hayatını kaybetmesiyle Irak ordusunda generallik yapmış Hacı Bekir lakaplı Samir Muhammed’in teşviki ile şura konseyince örgütün liderliğine getirildi.   Ebu Bekir el-Bağdadi’nin liderliğe gelmesiyle birlikte, IŞİD’in tepe kadrosu tamamen Baasçılardan oluşan bir yapı arz etmeye başladı. Yabancı savaşçılar sahada askeri sorumluluk üstlenmek ve kadılık görevleri yapmakla birlikte, karar mercii Iraklılardan oluşan şura konseyidir.   Bu dönemde önemli bir gelişme meydana geldi. Suriye’de Arap Bahar’ı denilen hadiseler gelişip çatışma boyutuna ulaşınca, örgüt içinde bazı yabancı savaşçılar Suriye’ye gitmek istediler. Hacı Bekir, bu durumun örgüt içinde ayrışmaya sebep olacağı düşüncesiyle buna karşı çıktı. Bağdadi’de bu görüşe uyarak ilk etapta  savaşcıların Irak’a geçmesine izin vermedi.   Daha sonra Hacı Bekir, Suriye’de açılacak cephe için, aralarında Iraklılar olmayan ve Suriyeli bir lider altında savaşacak Suriyelilerin, oraya gönderilmesi fikrini ortaya attı. Bu sayede örgüt tabanı içinde, yabancı savaşçılardan gelen, Suriye’de savaşma talebi karşılanmış olacak, aynı zamanda örgütün Iraklı kadrolarının muhafazası temin edilmiş olacaktı.   Böylece, Zerkavî zamanından beri Irak’ta savaşan,  Ebu Muhammed el-Culani liderliğinde, El- Nusra örgütünün temeli, Hacı Bekir ve Bağdadi’nin direktifleriyle Suriye’de atılmış oldu.       IŞİD  EL-NUSRA AYRIŞMASI VE EL- KAİDE’DEN KOPUŞ   Culani liderliğinde Suriye’de faaliyetlerine başlayan El-Nusra, kısa zamanda Irak tecrübesi ve organize olmaktaki maharetiyle Suriye’de öne çıktı.   Fakat kısa zaman içinde, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’dan gelen yardımlar, yurt dışından ülkeye giriş yapan yabancı savaşçılarla birlikte El-Nusra, Irak İslâm Devletiyle bağlarını zayıflatıp, Batı destekli ÖSO ile ittifaka girdi.   Bunun üzerine Hacı Bekir ve Bağdadi, El- Nusra lideri Culani’ye Irak İslâm Devleti’ne bağlılığını açıklamasını isteyen bir mektup gönderdi. Culani bu konuyu düşüneceğini ve etrafındaki mücahitler ve alimler ile istişare ettikten sora kendisine döneceğini belirtti. Sonrasında ise Bağdadi’ye gönderdiği mesajda bu durumun devrimin çıkarlarına uygun olmayacağını ve Nusra Cephesi şura konseyinin kararının o yönde olmadığını iletti.   Sonrasında,  Hacı Bekir ve Bağdadi sorunun aşılması ve niyetin izharı için, El- Nusra’ya, Amerikan ajanlarının yuvası olarak tanımladığı ÖSO’ya karşı ortak operasyonlar düzenleme teklifinde bulundu.   Nusra Cephesi  Şura konseyi bu teklifi oy birliğiyle reddetti. Bağdadi bu red cevabı üzerine, bir elçi göndererek, emirlere uyulmadığı takdirde Nusra, yeni bir yapı olarak ilan olunacak dedi. El- Nusra’dan beklenen cevap ise gelmedi.   Daha sonra Bağdadi,  Suriye’ye Iraklı komutanlar gönderip,  Nusra’daki komutanlarla görüştürerek, Nusra’ya, Irak ve Şam diyarında tek bir komuta altında kurulacak İslam devletinin hayalini kurmalarını telkin etti. Bu fikri kabul edenler genelde Suriyeli olmayan yabancı savaşçılar ve komutanlar oldu. El- Nusra ise, bu fikre sıcak bakan komutanları itaatsizlikle suçlayıp hapsetmeye başladı.   Gelişmeler üzerine Bağdadi, Irak Şam İslâm Devleti’ni ilan ederek, El- Nusra lideri Culani’den, örgütünü fesh ettiğini açıklayıp, IŞİD’e bağlılığını ilan eden bir bildiri yazmasını istedi.   Culani cevaben;  bunun büyük bir hata olacağını söyleyerek, Nusra Cephesi’nin Suriyeliler arasındaki popülaritesine ciddi şekilde olumsuz bir yansıması olacağını belirtti.   Irak Şam İslâm Devleti’nin ilan edilmesinden sonra Suriye kökenliler hariç yabancı savaşcıların büyük bir bölümü IŞİD’e katıldı. Ve ÖSO, Ahraruş Şam, Nusra ittifakıyla IŞİD  arasında çatışmalar başladı.   El-Nusra lideri Culani ise, El-Kaide lideri Eymen el-Zevahiri’ye durumu ileterek meseleye müdahale etmesini istedi.   Zevahiri: El-Nusra’nın El-Kaide’nin Suriye kolu, Irak İslâm Devleti’nin de Irak kolu olduğunu belirten bir bildiri yayınlayarak, IŞİD’in Suriye sahasından çekilerek Irak’a dönmesini istedi.   IŞİD liderlerinden Ebu Muhammed El- Adnani,  Zevahiri’ye cevaben: Hiçbir gücün kendilerini Suriye’ye gitmekten alıkoyamayacağını belirterek, Zevahiri’yi, Sykes-Pickot düzeninin ürettiği kolonyal sınırlara riayet etmekle suçladı. Ve IŞİD, El-Kaide’yle yol ayrımına geldi.   IRAK MİLLÎ DİRENİŞİNİN BİR PARÇASI OLARAK IŞİD   Şiî şovenist Maliki yönetiminin uyguladığı, baskıcı ve sünnî halkı tasfiye edici politikaların neticesinde, 2003 ABD işgalinden itibaren direniş hattını oluşturan sünnî aşiretler, Baas üyesi ordu mensupları ve IŞİD, ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle birlikte güçlerini teksif ederek, bir Irak Millî Cephesi oluşturdu.   Ve bu Millî Cephe, stratejik bir aklın ürünü olarak, alan hakimiyeti üzerine kurulu bir devletleşme projesini planlayarak, hazırlıklarını tamamladı. Bu planın uygulamaya konulmasıyla, başta Musul olmak üzere, bir çok eyalet ve şehir’in denetimi Irak Millî Cephesi’nin eline geçti. Ve Irak Millî Cephesi, şu an Bağdat kapılarında ABD ve yerli işbirlikçilerinden, 2003’ten bu tarihe kadar biriken hesabı sormaya hazırlanıyor.   Netice olarak,  Hesap sorulma sürecinde, sanki Irak’ın evlatlarından ayrı bir yapıymış gibi lanse edilen IŞİD, esasen savaşçılarının büyük bir bölümü ve yönetici kadrosunun tamamı Irak’ın evlatlarından oluşan bir örgüttür. Yabancı savaşçılardan oluşan kısmı ise, iddia edildiği gibi yabancı olmayıp, kendini bir vücudun azâları olarak gören, Irak’ın manevi çocuklarından müteşekkildir. Bunun haricinde yapılacak her değerlendirme, Irak’ın Millî Kurtuluş Savaşı’nın hakikatinin perdelenmesi isteğinden başka bir mana ifade etmemektedir.       Tarık İLBEY – ADIMLAR DERGİSİ
adminadmin