Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 31-01-2018 08:46   Güncelleme : 31-01-2018 08:46

İslamcılık Ve Türk Dünyası

'İslamcılık'...

İslamcılık Ve Türk Dünyası

Her ne kadar 'İslam' kelimesinin ardına gelen 'cılık', 'cilik' gibi ekleri ve o nedenle de 'İslamcılık' kavramını da bu kavramı kullanmayı da sevmesem de 'galat-ı meşhur' kabilinden kullanmak durumundayız artık.

Ülkemizde önemli ve güçlü bir fikir akımı İslamcılık. Osmanlı sonrası önemli bir inkıta yaşasa da özellikle Necmettin Erbakan ve Millî Görüş hareketiyle önemli bir ivmelenme kazanmış ve o günlerden bugünlere güçlenerek gelmiş bir akım.

Ülkemizde güçlü olan diğer bir fikir akımı da 'Milliyetçilik' veya belki biraz daha aşırısı 'Türkçülük'. Her ne kadar 'İslamcılık' ve 'Milliyetçilik' iki farklı akım gibi gözükse de zaman zaman iç içe geçmiş ve birbirleriyle ilintili akımlar. 'İslamcılık' tüm Müslümanları önceleyen, ümmet bilinciyle hareket eden bir akım iken 'Milliyetçilik' ise daha ziyade Türklerin yaşamış olduğu coğrafyayı ilgi alanı olarak belirlemiş gibi görülebilir. Esasında 'İslamcılık' etki alanı itibarıyla bakıldığında 'Milliyetçilik' akımının etki alanını da içine alıyor denebilir. Çünkü Türklerin büyük bir çoğunluğu Müslüman. O nedenle de 'İslamcılık' 'Milliyetçilik' akımını da kapsamı dahiline almaktadır. İslam dini ırkçılığa ve bir ırkın diğer ırklardan veya bir milletin diğer milletlerden üstün tutulmasına onay vermemekte fakat insanların millet bilinciyle hareket etmesine de onay vermektedir.

Günümüzde sanki 'İslamcılar' diğer Müslüman milletlerle alakadar oldukları kadar Türk coğrafyasıyla alakadar olmuyorlar gibi bir izlenim uyanmakta. Belki Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Yemen gibi İslam beldelerinde son dönemde yaşayan savaş, işgal ve toplumsal olaylar bu bölgeleri daha çok gündemimize taşıdı veya coğrafî yakınlık da Arap coğrafyasıyla daha fazla alakadar olunmasına sebebiyet veriyor olabilir lakin coğrafî olarak uzağımızda olan bazı bölgelerle ilgilenildiği kadar Türk coğrafyasındaki Müslümanların sorunlarıyla alakadar olunmuyor gibi. Arap coğrafyasında veya uzak coğrafyalardaki Müslümanlarla alakadar olunmasından kesinlikle rahatsızlık duymamaktayız. Bilakis bütün inananları kardeş ilan eden İslam'ın ümmet bilincinden de haberdarız. Lakin 'Kapının danası öküz olmaz' misali hem ırkî hem de dinî açıdan kardeşimiz olanların sorunlarıyla da daha yakından alakadar olunmalı gerektiği düşüncesindeyim.

'İslamcılar tarafından 'Birleşmiş Milletler Genel Konseyi'nde Amerika'nın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma açıklaması ile ilgili yapılan oylamada Bosna - Hersek'in çekimser oy kullanmasının konuşulduğu kadar İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Kudüs ile ilgili olarak gerçekleştirdiği acil kodlu toplantıya Türkmenistan'ın niçin katılmadığı konuşulmadı. Veya Kırım'ın Ukrayna'dan ayrılması sağlanıp bir katakulli ile Rusya'ya bağlanmasına ses gerektiği kadar yükseltilemedi. Yıllardır Çin tarafından Doğu Türkistan'da sistematik olarak uygulanmakta olan dinî yasaklar, baskı, işkence ve asimilasyon çalışmalarına da yeterince ilgi gösterilemedi.

'Müslüman'ın derdiyle dertlenmeyen bizden değildir' hadis-i şerifi mucibince dünyanın her tarafındaki Müslümanların derdini kendine dert edinmesi gereken biz Müslümanların, Azerbaycan'da camilerin kapatılmakta olduğundan ve hatta Gazeteci - Yazar Adem Özköse'nin bizzat kendisinden dinlediğim 'Orada bulunduğumuz günler boyunca Bakü'de neredeyse hiç ezan sesi duymadım' deyişinden ve uygulanan başörtüsü yasağından, Tacikistan'da uygulanmakta olan namaz ve oruç gibi temel ibadetlerde de dahil olmak üzere uygulanan baskılardan, başörtüsü yasağından ve on sekiz yaş altı çocukların camiye gitmelerinin yasaklanmasından, Özbekistan'da pazarlarda dahi kadınların başörtü problemi yaşadığından ve dinî birçok alanda Müslümanlara karşı baskı uygulanırken ülkede misyonerlerin rahatlıkla faaliyet yürütebildiğinden, Kırgızistan'ın şu an neredeyse tamamen misyoner kuruluşlar tarafından kıskaca alındığından, Türkmenistan'da dinî baskının devam ettiğinden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin her geçen gün İslamî yaşantıdan her geçen gün daha da uzaklaştığından, Balkanlarda yaşayan veya çeşitli ülkelerde yaşayan ve azınlık durumunda kalan Müslüman Türklerin de durumlarından haberdar olmaları ve onların dertleriyle de dertlenmeleri gerekmez mi? O nedenle de İslamî hassasiyetleri ön planda tutan 'İslamcılar'ın diğer Müslüman coğrafyalar kadar Türk coğrafyasıyla da yakinen alakadar olmaları gerekmektedir.

  Servet Zeyrek                

adminadmin