SURİYE’DEN FİLİSTİN’E MAZLUMLARIN AHI YERDE KALMAYACAK
Birinci Dünya ve İkinci Dünya Savaşlarının sonrasında kurulan dünya düzeninde güçlü devletler daha güçlenirken mazlum milletlerin yaşadığı acılar bir türlü dinmedi.
Emperyalistler İslam Coğrafyasında kendi güdümlerinde küçük devletler kurarak bölgenin doğal zenginliklerini yıllarca sömürdüler.
İslam milletleri bir araya gelip vahdeti sağlayacak ve emperyalistlerin sömürülerine karşı duracak bir gücü hiçbir zaman biriktiremediler.
Yakın tarihte yaşadıklarımız ve yaşıyor olduğumuz süreçler göstermektedir ki Türkiye, yüz yıl önce terk ettiği hinterlantına yeniden geri dönmek zorundadır. Tarih, ülkemize bu büyük sorumluluğu yüklemektedir.
Yeryüzündeki acıların dinmesi ve mazlum milletlerin emperyalist devletlerin kanlı pençelerinden kurtulması için yeniden tarih sahnesine çıkmaya mecburuz.
Bölgemizde bulunan emperyalist devletler kendi aralarında anlaşarak kimi zaman ABD, kimi zaman Rusya, ki zamanda Fransa eliyle sömürü düzenlerini devam ettirmek istiyorlar.
ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıklamasının ardından Fransa, terör örgütleriyle görüşüp bölgede nüfuzunu arttırmak için girişimlere başladı. Bir kez daha görüyoruz ki küfür tek millettir ve gerektiğinde kendi çıkarları için kolayca birleşebilmektedir.
Geçmişte Halep’te, Rakka’da yaşananlar şimdi Doğu Guta’da yaşanmaktadır. Rusya ve İran destekli Esed Rejimi kadın, ihtiyar, çocuk demeden her gün onlarca insanı katletmektedir.
İslam toprakları kanlı bir kör döğüşün içinde acılara gark olurken işgalci israil kutsal mekânlarımıza hakaret edip istediği zaman Filistinli kardeşlerimizi öldürüyor. Bu gün Gazze’den gelen haberler Siyonist katillerin yeni bir katliama imza attıklarını gösteriyor.
Dünya sistemi, Siyonistlerin Filistin’de işlediği cinayetlere sessiz kalırken ülkemizin büyük bir hassasiyetle yürüttüğü Afrin operasyonunu katliam olarak lanse etmektedir.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları tarihin bize yüklediği ağır sorumluluğu yerine getirmenin işaret taşlarıdır. İslam topraklarını emperyalistlerin kanlı pençelerinden kurtarmanın ağır vebalini taşıdığımız için bölgemizde yaşananlara asla duyarsız kalamayız. Yaşadığımız hadiselere bu büyük resim çerçevesinde bakmak zorundayız.
Bize düşen ülkemizdeki küçük siyasi çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak tarihin bize yüklediği büyük sorumluluğu yerine getirmektir. Ümmetin ve insanlığın kurtuluşu için “Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu beldeden çıkar. Bize katından bir kurtarıcı gönder” diyen mazlumlar için yeniden yola revan olmamız gerekiyor.
