Ekonomi
Giriş Tarihi : 18-12-2021 14:35   Güncelleme : 18-12-2021 14:46

Çalışma Bakanı Vedat Bilgin: Türkiye Ekonomik Bağımlılığı Kırmak Mecburiyetindedir!

Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, üretimin ve istihdamın artırılması için atılacak adımları anlattı. Asya’da konumlanan Türkiye’nin ekonomide de Batı bağımlılığından kurtularak yönünü Doğu’ya çevireceğine yönelik mesajlar verdi.

Çalışma Bakanı Vedat Bilgin: Türkiye Ekonomik Bağımlılığı Kırmak Mecburiyetindedir!

 

Örgütlülüğün önündeki engellere karşı net tavır alan Bakan, kayıt dışında çözümün tek adresinin sendikalaşma olduğunu belirtti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin Aydınlık’a anlattı. Bilgin önümüzdeki dönemde atılacak 5 adımı şöyle sıraladı: Türkiye Batı’ya bağımlılığı ekonomide de kıracak. Yatırım, üretim, istihdam, ihracat politikasından taviz verilmeyecek. Doğu’da sanayinin yaygınlaştırılması çalışmaları artırılacak. Sendikalaşma şart, kayıt dışının da önüne geçecek bir yöntem. İstihdamda kadına öncelik verilecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’le asgari ücret müzakerelerini, sonrasında atılacak adımları konuştuk. Bakan Bilgin’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Asgari ücret 4 bin 253 lira olarak belirlendi. Süreç nasıl ilerledi?

Asgari ücret hazırlık sürecini 1 Aralık'ta başlatıp, ay sonunda bitirmemiz gerekiyordu. Bu sene ben Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ve TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol'a “Süreci hızlı tamamlayalım.” deyince çok mutlu oldular. Zaten beklenti de bu sene ekonomik dalgalanmalar nedeniyle sürecin erken tamamlanmasıydı. Komisyonun ilk toplantısında da bunu belirttim. Süreci 15 günde tamamladık.

DEVLETE MALİYETİ 30 MİLYAR

Asgari ücretin erken belirlenmesi talebinin nedeni neydi?

Türkiye, dünyanın içinde bulunduğu salgın krizini yaşayan ülkelerden biri oldu. Sağlık sistemimizin güçlü altyapısı, beşeri altyapısı olağanüstü mücadele etti. Böyle bir süreçte Türkiye, bunun ekonomik maliyetini de karşıladı. Çalışma Bakanlığı neredeyse 65 milyarın üzerinde kısa çalışma, asgari ücret, işsizlik sigortası, istihdam ve normalleşme desteği kapsamında ödemeler yaptı. Toplum böyle bir atmosferden çıkıyor, ekonomik dalgalanmalar da var. Bunun bir enflasyon maliyeti oldu. Bu enflasyonist ortamda en fazla ihtiyaç duyulan şey de düşük gelir gruplarının desteğini artırmaktır. Komisyonumuz da çalışmalarını bu anlayışla sürdürdü. Değerlendirmelerimizi yaptık, asgari ücrette yapılan tarihsel adımlarla devlete maliyeti 30 milyar Türk lirası oldu.

Taraflar masadan memnun kalktıklarını söylüyorlar. Sizin gözlemleriniz nedir?

Perde arkasında memnun olunmayan konular oldu mu? Taraflar gerçekten memnunlardı. Masadan bana gelen teklif 4 bin liranın üzerinde olması yönündeydi. Bunu Cumhurbaşkanımızla müzakere ettik. Cumhurbaşkanımız “Türk devleti sosyal devlettir, bunun sorumluluklarından biri çalışanları korumaktır, üretim sisteminin devam etmesidir. İhracat artıyorsa bunun arkasında iş insanları olduğu kadar emeğin gücü de var. Onların alın terini korumamız lazım. Üretimde sürekliliğin temeli işyerinin açık kalması ve şartlarının üretim gücünü koruyacak şekilde devam etmesi diğeri de emeğin gücünün korunmasıdır.” dedi. Biz bunu dikkate alarak masadaki beklentinin üzerinde bir rakam verdik.

İŞTEN ÇIKARMA

Asgari ücrette yüzde 50'nin üzerinde artış olunca, işten çıkarmaların yaşanacağı konuşulmaya başlandı. İşten çıkarmalar olur mu, Bakanlık böyle bir durum karşısında neler yapacak?

İşten çıkarma hep konuşulur. Bu artışla birlikte bir miktar işten çıkartma olabilir, bunun araştırmasının yapılması gerekiyor. Asgari ücret öncesi işten çıkarma oranıyla, asgari ücretin açıklandığı tarihten sonraki üç ay içerisindeki işten çıkarma oranlarında bir farklılaşma var mı diye bakılmalı. Ben geçmişteki resmi rakamlara bakınca böyle bir farklılaşmanın olmadığını görüyorum. İşten çıkarma oranının hep düz çizgi halinde olduğunu görüyorum. Başka değişkenlere bağlı olarak işten çıkarmaların olduğu da görünüyor. Doğrudan asgari ücrete bağlı bir sapma olmuyor.

EMEKÇİLERİ KORUMAK YASAL GÖREVİMİZ

Emeğin korunmasına her konuşmanızda vurgu yapıyorsunuz. Bakanlığın bu anlayışını biraz açar mısınız?

Sadece asgari ücretlileri değil bütün emekçileri korumaya dönük tavır bizim yasal görevimiz. Türk devletini kimse kapitalist devlet teorileri içerisinde değerlendirmesin. Türk devleti emeği, çalışanı, üretimi, girişimciyi koruyan bir yaklaşımda. Emeği korumadan da diğerlerini korumak mümkün değil. Gazi Mustafa Kemal'in İzmir İktisat Kongresi’ndeki metinlerinde de bu açıkça belirtilmiştir. O zaman Esad Mahmut Bey kongreye sunduğu bir tebliğle bu görüşleri Cumhuriyet daha kurulmadan, yeni rejimin de bu felsefeye dayandığını ortaya koymuş. Biz de bu anlayışı devam ettiriyoruz.

İstihdamın korunmasına yönelik nasıl adımlar atılacak?

İki konu var. Birincisi net, yatırımların artırılması, ikincisi yeni istihdam imkanları yaratmak. Yatırımların artırılması zaten bir imkan yaratmak. Yatırımların artırılması aynı zamanda üretime dayalı büyümenin yolunu açacak. Üretimin talep ettiği nitelikte istihdam edilebilir emeği yetiştirebilmek görevimiz. Eğitim sistemi klasik insan yetiştirme düzenidir. Ama sanayi üretiminde değişim çok daha hızlıdır. Eğitim politikalarını hemen değiştirip bunlara cevap alamayız.

YENİ PROJE

Yeni ekonomi modelinin temelini üretim yatırım istihdam oluşturacak. Peki bunu nasıl yapacağız?

İstihdamın artırılması için ne olacak? Biz Çalışma Bakanlığı olarak uzun vadeli değişimin yanı sıra eğitim süreçlerinden çıkmış insanların, üretimin talep ettiği nitelikteki emekler haline dönüştürülmesine katkı yapabiliriz. Biz buna üretim faaliyetinin içerisinde “doğrudan eğitim” projesiyle cevap vereceğiz. Uygulamasını Gaziantep’te başlatacağımız ve bütün sanayiye yaygınlaştıracağımız bu projeyle, üretim sürecindeki insanların doğrudan eğitimini gerçekleştirecek, iş içindeki insanlara eğitim verecek bir model geliştiriyoruz. Hem mühendis hem meslek yüksek okulu bitirmiş insanlardan bu emeği talep ediyoruz. Biz, bu insanları, işsizi alacağız, belli bir süre ücretini Çalışma Bakanlığımızın üstleneceği şekilde sanayiye vereceğiz. Modeli hemen Gaziantep’te başlatacağız. Farklı nitelikteki emeğin bütün maaşını ve sigortasını biz vereceğiz. Sanayiciye de “İşte istediğin emeği yetiştirmek için sana sektörüne göre 3 ay ya da 6 ay fırsat veriyorum. Al bu emeği doğrudan doğruya işin içinde eğit, ondan sonra da çalıştır.” diyeceğiz.

İstihdam garantili mi olacak bu çalışma?

İş içinde eğitim ve çalışma istiyoruz. Masrafları bizden, ondan sonra istihdam edilecek. Bir yıl içinde bütün sanayiye yayacağız. Bunun adı “doğrudan eğitim.” İşverene şart koşacağız. En az yüzde 60’ını 1 yıl çalıştırmak koşuluyla vereceğiz. Türkiye’nin büyüme sürecinde bu tür iş içinde eğitimin, Türkiye’de sadece istihdam değil üretim artışına da nitelikli emek katılımı yapacak bir model olduğunu düşünüyorum. Türkiye batıyla olan siyasal bağımlılığını kırmıştır, ekonomik bağımlılığı da kırmak mecburiyetindedir.

ÖRGÜTLÜ İŞYERİ

Türkiye’de kayıt dışı çalışma nasıl önlenecek?

Kayıt dışının önlenmesinin başında örgütlü iş yeri geliyor. Örgütlü bir iş yerinde denetim olur. Kayıt dışı söz konusu olamaz. Sosyal taraflar olur. Sendika vardır. Denetim kolaydır. Bu konuya çok önem veriyorum. Örgütsüzlerin, örgütlülüğünü engelleyecek bütün uygulamalara karşı çıkıyorum.

Türkiye’de işçi sınıfının en önemli sorunu örgütlenmenin önündeki engeller…

Bu engellerin önüne geçmek için Bakanlığınızın bir çalışması var mı? Kapsamlı mevzuat değişimi içinde halledeceğiz şeyler bir kısmı da bizim sorumluluğumuzda. Biz mesela burada sendikaya yetki veriyoruz, gidip işten atıyor işçileri. Bunu çalışma hukukuna TBMM’ye tavır olarak karşılıyorum. Buna müsaade etmeyeceğim.

Kadının çalışma hayatındaki yeri nedir sizce?

Tarımsal toplumlarda, kadın tarlada çalışır ama erkek merkezlidir. Modernleşme ile kadın kamusal hayatta daha fazla yer alır. Şimdi Türk toplumunun tarımsal özellikleri çözülüyor. Tarımsal özelliklerini kaybediyor endüstriyel toplum haline bazı göstergelerle geçiş yapıyor. Kültürel zihniyet olarak kadının toplumsal hüviyeti görülmez. Bu değişim gerçekleşiyor. Bu değişim hızlandıkça kadının istihdamdaki yer artacak. Bu değişim oldukça kadınlar çalışma hayatında daha fazla olacak. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Bu bahsettiğim istihdama dönük projelerde kadınlara öncelik veriyoruz. Yüzde 51 kadın olacak. Yüzde 49 erkek.

Doğu ve Güneydoğu’da çalışma hayatını canlandıracak özel çalışmalarınız var mı?

O bölgelerde teröre karşı insanlarımız büyük bir vatanseverlik ortaya koydu. Dolayısıyla o bölgelere öncelik vermemiz lazım. Biz de projemizi sembolik olarak Gaziantep’te başlatıyoruz. Ama Organize sanayi bölgelerini kuşatacak bir çalışma yapacağız. Destek verici stratejiyi oralarda devreye sokacağız. Sanayiyi oralarda yaygınlaştırmamız lazım. Bunun yolu da insan kaynağı sunmaktır.

TEHDİT BATI’DAN

İlk açıklamanız kamu sözleşmesinde olmuştu. Açıklamanızda dikkatimi çekmişti. Türkiye’ye yönelen tehditlerden bahsetmiştiniz….

Türkiye tarihsel olarak Batı emperyalizminin tehdidi altında olan bir ülkedir. Asya’ya kadar bütün kaybettiğimiz coğrafyada sömürge oldu. Batı köle haline getirdi. Türkiye şimdi Milli Mücadeleden sonra uzun süre toparlanmaya çalıştı. Ama bugün kendi ayakları üzerinde durduğunu dünyaya ilan etti. Dolayısıyla bugün tehditler daha fazla arttı. Bugün bu tehditlere yanıt verecek onların diliyle konuşacak savunma teknolojiyi ekonomik bakımdan kurduğu gücü, üretim gücü insan gücüyle bunlara yanıt verecek durumda. 15 Temmuz’da bu cevabın sembolik ifadesidir. Bağımsızlığımızı çiğnetmeyeceğimizi gösterdik. Çünkü o saldırı doğrudan Batı emperyalizminin bir saldırısıydı. Tüm bu üretimi, istihdamı, kalkınmayı, bu tehditler altında başardığımızı unutmamız lazım.

Grev yasağına nasıl bakıyorsunuz?

Çalışma barışına da katkı yapacak bir şeydir. Böyle bakılması lazım. İş hukumuzda grev, toplu sözleşme lehine bir baskı aracı olarak düzenlenmiştir. Emeğin toplu sözleşmesindeki baskı aracı olmasıdır.

Kaynak: Aydınlık - Seda Akyüz / Ankara

 

Recep YAZGANRecep YAZGAN